Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Celil Oker’den bir metropol macerası
Ekim 2015

Celil Oker’den bir metropol macerası

Celil Oker'in yeni romanı "Sen Ölürsün Ben Yaşarım", bir inşaat işçisinin hak mücadelesi için çalışan dedektif Remzi Ünal'ın tesadüfen başka cinayetlere denk gelmesiyle açılıyor
Bahar Kaştan
 
 
1999 yılında "Çıplak Ceset"le başlayan Remzi Ünal’ın maceraları 2013 yılında sekizinci hikayesi olan "Ateş Etme İstanbul" ile devam etmişti. Ve bu sefer Celil Oker okurlarını fazla bekletmedi ve "Sen Ölürsün Ben Yaşarım" ile yeniden karşımıza çıktı. "Ateş Etme İstanbul"da mesleğe hayli bezgin bir şekilde dönen aykırı dedektif Remzi Ünal, "Sen Ölürsün Ben Yaşarım" adlı yeni macerada olayları çözmek için daha hevesli. Çünkü olayı çözmesini isteyen kişi Yıldız Turanlı. "Ateş Etme İstanbul"da Ünal’dan dedektifliği bırakmasını isteyen Yıldız Turanlı bu kez ise Ünal’dan bir öğrencisinin katilinin bulunmasını ister; çünkü ikisi de adaletin bu düzende tesis edilemeyeceğini bilir. Ünal, ucunda para olmadan yapar bu işi, hem gencin anne babasının gözündeki sevinci görebilmek için hem de sabahları aynaya baktığında daha az utanmak için kabul eder. Ödülüyse, kendi deyişiyle belki de sevdiği kadından bir öpücük almak olacaktır; "On dakika sonraki kavgada unutulmak üzere.”
 
 
Remzi Ünal, yeni hikayesini şöyle özetliyor kitapta: "Ben, Remzi Ünal… Bir inşaat şirketinde çalışan delikanlının ana ve babasına yardım niyetiyle o şirketin yöneticisinin evine gideyim... Salonun ortasında tek kurşunla öldürülmüş birisini bulayım... İçeri genç bir kadın girsin, gelişini izah için gece fantezilerindeki genç kuryenin adını versin... Derdinin başka olduğunu sonra anlayayım. Ertesi gün, iş kazasına uğramış genç adamı sabahın köründe, evinde, yattığı odaya girip yine tek kurşunla öldürsünler... Neredeyse aynı saatlerde genç kadının adını verdiği kuryeyi de, yine evinde, evire çevire, öldüresiye pataklasınlar... Öldürülen oğlanla dayak yiyen oğlanın ortak noktası, patronun evinde bir ceset bulduğum o inşaat şirketi olsun."
 
 
Bizden bir hikaye
 
İç içe geçen olaylara ve birbirine bağlı cinayetlere polisiye romanlarda sıkça rastlarız. Tesadüflerse, işte bu olaylar arasında bağlantı kurmak ve karakterleri mantıksal sınırlar içinde hareket ettirmek için birçok yazar açısından can simidi gibidir. Olaylar arasındaki nedensellik ilişkisini doğal bir yetkinlikle kuran usta kalem Oker, okura temposu düşmeyen bir serüven vaat ederken, toplumsal gerçekliğimizi ve Türkiye insanını ne kadar iyi tanıdığını da gösteriyor. Ve Oker, Türkiye gerçeklerinden polisiye çıkmaz dese de, bu kez olayı çözümlemesi tam bir Türkiye gerçeğiyle oluyor! Delil bulup tutuklayanlar iki gün sonra zanlıları delil yetersizliğinden serbest bırakırken Ünal, yalnızca vicdanını rahatlatmak için katili buluyor. Oker de işte buram buram bizden bir hikaye sunuyor okurlarına!
 
Kentsel dönüşüm süreci
Güncel toplumsal olaylara da tanıklık eden Remzi Ünal’ın macerasında Oker’in ustaca kullandığı hiciv silahından bu kez Türkiye siyaseti de nasibini alıyor. Ve Ünal, bir cinayetin peşindeyken yüzümüze pek çok Türkiye gerçeğini de çarparak geçiyor! Her romanında insanı suça iten etkenleri de alt metinlerde veren Oker’in bu son romanını okurken, Ömer Türkeş’in Oker’in kalemi ve Remzi Ünal karakteri için yaptığı tespiti hatırlatalım: “Raymond Chandler tarzında suçu sokağa indiren, suçun arkasında ekonomik ve toplumsal ilişkileri sorgulayan, metropolün gürültülü sesini dinleyen bir karakter.”
İstanbul’a ve İstanbul’un geçirdiği dönüşüme her kitabında bir şekilde değinen Oker, "Sen Ölürsün Ben Yaşarım"da kentsel dönüşüm sürecinden bu sürecin sonuçlarından biri olan kültür sıkışmasına, bir tür zorunlu 'modernleşme' hali olan plaza kültüründen sosyal çelişki ve çatışmaların odağındaki insan hikayelerine kadar tam anlamıyla metropol hikayesi sunuyor. 
Bir tarafta kentsel dönüşüme karşı olanlar diğer tarafta ölüden bile nasıl rant saylayacağının hesabını yapanlar ve bitmek bilmez şantajlar… Celil Oker'in de dediği gibi, "Siyasetin öteki yarısı şantaj" değil mi?
 
 
Celil Oker 'Kara Hafta'da
 
Agatha Christie'nin 125. doğum yılı için bu yıl 23 ve 24 Ekim'de İstanbul'da ilk kez gerçekleştirilecek Kara Hafta'nın programında Celil Oker de yer alacak. Oker, 24 Ekim'de Pera Palace Hotel Jumeirah'ta "Bir Şehir Anlatısı Olarak Polisiye" isimli bir söyleşi gerçekleştirecek ve yeni kitabını imzalayacak.