Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Şahiner’den gözleri açık, başı dik olanlara
Nisan 2025

Şahiner’den gözleri açık, başı dik olanlara

Seray Şahiner’in yeni romanı “Vatan Millet Samatya” vesilesiyle bu ayki kapak röportajımızda onunla bir araya geldik. Üç neslin hikayesini değişen İstanbul’la birlikte anlatan bu roman; göç, kent hakkı ve kuşaklar arası travmaları ele alıyor. Şahiner ile kitabın yazım sürecinden kent dönüşümüne, edebiyatın sokakla kurduğu ilişkiden görünmeyen hayatlara uzanan derin bir sohbet gerçekleştirdik.

Hülya Avtan

Seray Şahiner’in üç neslin hikayesini dönüşen İstanbul ile beraber anlattığı yeni romanı “Vatan Millet Samatyada değişen kent yaşantısı, kitabın yazım süreci boyunca Şahiner’e eşlik etmiş. Kitap Şahiner okurlarının aşina olacağı göç ve kent hakkı temalarını merkezine alıyor. Bir yandan kadın kimliği ve kuşaklar arasında aktarılan travmaları sorgularken diğer yandan kuşaklar arası bir İstanbul panoroması sunuyor. “Beni sokağa çıkaran neyse masa başına oturtan da o,” diyen Şahiner, sokaktan ve eve kapatılmış kadınlar için sokağa çıkan kadınlardan çok şey öğrendiğini söylüyor. Fakir semtlerden birinde fark edilmeyen bir çocuk olarak kendi kendini büyüten Meleki’in hikayesini anlatan kitap, aynı zamanda kıtlık bilinciyle yetişen çocuklar, baskı altında yaşayan kadınlar ve hayatta kalma derdinde babaların anlatısına dönüşüyor.

Bu kitabı yazmak yaklaşık 15 yıl sürmüş. Bu uzun zaman dilimini düşündüğümüzde hem şehirde hem de şehir sakinlerinin yaşamında pek çok şey değişti. Yazmaya başladığınız ilk andan son noktayı koyduğunuz güne kadar kitabın nasıl bir yolculuğu oldu?

“Vatan Millet Samatya”, bir buluşma ve diyalog zemini olan sokağı edebiyatın da zemini olarak ele aldığım bir roman. Bu kitabın baş karakteri sokak. Hikayenin doğası: Karakter, değişir, dönüşür. Ne yazık ki, anlattığım sokakların dönüşümü, karakterinin altı oyularak yapıldı. Ve sokakla birlikte içinde yaşayanlar da köksüzleştirildi. Kitabı yazmaya başladığımdan bu yana geçen ortalama 15 yılda, şehir kendi içinde göç vermeye devam etti. Şehrin çeperi genişledi. Hem karadan karaya hem deniz doldurularak karadan denize hem karadan göğe doğru. Biz yükselerek küçülüyoruz. Arsa karşılığı daireler, metre karesi küçültülmüş ve toprağa uzak bulutlara yakın. Oturduğun kat yükselince başın göğe ermiyor. Şehrin merkezi; bir kullanım ve yaşam alanı olarak, alt orta sınıftan uzaklaştırılıyor. “Vatan Millet Samatya”da kent hakkı üzerine bir dönem hikayesi yazmak için masaya oturdum. Temelde; ‘70’lerden ‘90’lara uzanan bir süreçte, İstanbul’a göçle gelmiş, buranın yerlisi olmaya çabalayan bir ailenin; imar politikaları ve ekonomik sebeplerle kök salamamasının anlatısı… Bu sadece o döneme has bir şey olmadığı için beni tetikleyen bir meseleydi, çünkü aynı durum devam ediyor.

Yazının tamamını Milliyet Kitap ekinde bulabilirsiniz.