Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Kapalı anlamların “parasız yatılı” şairi ECE AYHAN
Temmuz 2022

Kapalı anlamların “parasız yatılı” şairi ECE AYHAN

 

Şiiri rahat bırakmayan şair ECE AYHAN 

 

Şiirin, hele İkinci Yeni şiirinin her zaman ve her anlamda muhalefette olduğunu savunan Ece Ayhan, bundan 20 yıl önce, 12 Temmuz 2002’de yaşama veda etti. Sefaletle, zorlukla, ancak dostlukla, aşkla ve en çok da şiirle geçen yaşamını bu ayki Milliyet Kitap’ta bir kez daha hatırlayalım istedik.

 

BÜŞRA UYAR

 

Şiir sokaktaydı, hatırlarsınız. Bir dönem hepimizin kanını delice kaynatan bir akımdı bu. Şehrin izbe sokakları ya da ışıltılı, pek statülü caddeleri, hiç fark etmez: Ya duvarda heybetli bir yazılama, ya kaldırım taşlarında bir dize; ya otobüs camlarında, başımızı dayadığımız yerde ansızın karşımıza çıkan bir tahta ka- lemi notu ya da salaş bir çaycının bardak attığı... Evet, şiir sokaktaydı.

Bu akım kanımızı böylesine kaynatmışken öyle kolay kolay hayatımızdan çıkmadı tabii. Tema kafeler, tuvalet kapılarının arkasına kadar bizi şiire boğdu mesela. Kimi basılı yayınlar İkinci Yeni şairlerini defalarca ve arka arkaya kapak konusu yaparken herhangi bir pastaneden sipariş ettiklerimizde bile “ikramlık” olarak bu şairlerle, dizelerle karşılaşır olduk. 

 

Merak etmeyin, bir tür eleştiri yazısının girizgâhı değil bu cümleler, “Şiiri beş paralık ettiniz!” parmak sallamalarından biri de değil. Zira şiir hakkında konuşmak ucu bucağı olmayan temkinli bir yetkinlik gerektiriyorsa, insanlara şiiri nasıl sevmesi gerektiğine yönelik parmak sallamak da haddimizi bilmeyi gerektiriyor. Hayır, bizim derdimiz başka bir tarafa yönelmek.

Şiir sokaktaydı ve bariz bir şekilde İkinci Yeni şairleri ön plandaydı. Şairler kimi zaman (özellikle siyasi olayların öne çıktığı zamanlarda) politik şiirleriyle tüylerimizi diken diken ediyordu kimi zaman da sevebilmenin çeşitliliğiyle. Öyle ya patavatsız ve haylazca da sevebilirdiniz, sonsuz bir nezaketle de haykıra haykıra da. Ya da yere düşen bir unun sessizliğiyle de… Şairler her zaman iç açıcı şekillerde konuşulmuyordu tabii ki. Mesela densiz bir web sitesinin “Tomris Uyar’ın Âşık Olduğu Erkekte Olması Gerekenler” gibi berbat konseptinde Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever’i görmek gözlerinizi devirmenize neden olabiliyordu. Ama bir şair vardı ki o, bu göz devirmelerden uzaktaydı çünkü kapalı ve çok ilginç şiiri hakkında çok da konuşulamıyordu. Yine de meydanlarda binlerce kişiyle omuz omuza, gözyaşları içinde yürürken en çok onu duyduk; "Aşk örgütlenmektedir, bir düşünün abiler!"

 

SAVAŞ SONRASI YAŞAM

 

Evet, Ece Ayhan. Kapalı anlamların “parasız yatılı” şairi (O da İkinci Yeni’nin pek çok şairi gibi Parasız Yatılı Okul’da eğitim gördü). Belki birçok kelimeyi daha pek çok cümleye ip gibi dizerek onu, onun şiirini biraz olsun anlatmaya çalışabiliriz ama o kendi şiirini tanımlama işini, muhteşem bir karmaşayla yapmıştı bile: “Kakışma, Bakışımsızlık, Atonallik, Sıkı Şiir, Sivil Şiir, Kötülük Toplumu, v.s. diyorum işte."

Tam 20 yıl önce, yine böyle bir Temmuz ayında hayata gözlerini yuman Ece Ayhan 10 Eylül 1931 yılında Datça’da, Çanakkaleli bir anne babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Tam adı Ece Ayhan Çağlar olan şairin babası Behzat Bey, Mal Müdürlüğü görevinden istifa edip ailesiyle birlikte Çanakkaleye yerleşmiş ve bir avukatın yanında arzuhalcilik yaparak ailesine bakmaya çalışmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın insafsız yakıcılığı, Ayhan Ailesini'ni de etkiledi. Ece Ayhan'ın çocukluk anılarında, Çanakkale Savaşı'nın iyileşemeyen yaraları vardır. 1938 yılında ilkokula başladı, fakat o yıllarda ayaklarına geçirecek bir takunyası bile yoktu. Aile, bir umut 1940 yılında İstanbul'a taşınsa da yoksulluk ve sefalet hiçbir zaman yakalarını bırakmadı. Behzat Bey ve Ayşe Hanım, İstanbul'a taşındıktan bir yıl sonra evliliklerini sonlandırdığında küçük Ece,ablası İffet'le beraber annesinin yanında kalmaya başladı. Cankurtaran'da kiralanmış elektriksiz, susuz, kimi zaman bir lokma ekmeğe talim bir hayat. Ece Ayhan'a daha çok küçük yaşlarda devlete, iktidara, sınıfsal eşitsizliklere dair düşünülmesi, söylenmesi gereken çok şey olduğunu öğretti. 

 

.

.

 

Metnin devamını Dergilik uygulaması üzerinden okuyabilirsiniz.