Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Büyümeyen çocukluğumuzun şairi Yalvaç Abi
Ekim 2024
Büyümeyen çocukluğumuzun şairi Yalvaç Abi
41. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, bu yıl “Çocukluk Şenliktir!” temasıyla kitapseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Fuarın onur konuğu, çocuk yayıncılığı dendiğinde akla ilk gelen isimlerden Yalvaç Ural, namıdiğer “Yalvaç Abi”! O, Ülkü Tamer ve Tarık Dursun K.’dan devraldığı Milliyet Çocuk bayrağını uzun yıllar taşıdı, ardından Miço ile çocukların kalbinde yer edinmeye devam etti. Öyküleri, bilmeceleri ve şakalarıyla nesiller boyunca çok sevilen Yalvaç Abi, Aziz Nesin’in deyişiyle, “Büyümeyen çocukluğumuzun şairi.” Fuar öncesinde, Yalvaç Abi’yle kariyer yolculuğu ve bugünün çocuk yayıncılığı üzerine konuştuk.
Hülya Avtan
Bu yıl TÜYAP’ın 41. senesinin onur konuğu sizsiniz. Öncelikle bu nasıl hissettiriyor?
Şimdi diyorum acaba yaşlandım diye mi veriyorlar yoksa yazarlığım yukarı çıktı diye mi? Şaka bir yana zaman içinde teknolojinin gelişimiyle, kitaplara olan ilgi ve ulaşma değişime uğradı. Hepimiz birden aynı anda aynı şeyi kullanıyorsak, hepimiz aynı anda telefonlarımızı değiştiriyorsak bu bizi farklı alımlara yönlendirip disipline ediyor. Lise ve üniversitelerde farklı bir şey çıkıyor, onları da tutsak eden farklı ürünler var. Nedir bu ürünler: oyunlar; şiddet-gerilim-korku-aksiyon gibi dört öğeyi kullanarak insanları bilinçli okumamaya yönlendiren şeyler. Çünkü başlangıcını ve sonunu bilmediğimiz bir dünya. Oysa bilinçlenmeye başladığımızda yaşamı tanırız. Çocuklar en büyük okurlar. Onlar da bilgisayar oyunlarıyla bir tarafa itildiği zaman onların da kötü duygulardan zevk almak gibi bir yanı gelişiyor. Şimdi düşün, çocuk bana diyor ki “Senin korku kitabın var mı?” Yok diyorum. “O zaman seneye bir zombi kitabı yaz, ben de gelip kitap alacağım.” Onun için yazar olarak bu çağda en önemli şey insanların biz iyi duygularını yükseltip kötü duyguların yeşermemesine bilinçli şekilde baskı yapmak durumundayız. O yüzden de bunun da bilincinde olan TÜYAP Kitap Fuarı seçicileri, fuarı dolduran kitlelerin hep okullar, öğrenciler, öğretmenler olduğunu görerek o zaman artık Yalvaç Ural’ın zamanı geldi de geçiyor dediler ve beni seçtiler diye düşünüyorum.
50 yılı aşkın süredir yazıyorsunuz. Bugünden baktığınızda nasıl bir yolculuk bu. Neden çocuk yayıncılığına yöneldiniz?
Ben genç ve sosyal içerikli şiirler yazarak girdim edebiyata. Sonra 78 yılında tüm dünyada çocuk yazınına karşı bir eğilim gelişti. Her ülkede çocuk yazınının klasiklerden biraz çıkıp yeni, özgün, her ülkenin kendi kültürüne uygun kitapların üretilme zamanının geldiği düşünüldü. Benim de bir anneannem vardı, masal imparatoruydu desem yeri. Müthiş bir geçmişe yönelik kültürü var, Mevlevi sülalesinden. Çok okuyan, çok bilen Mesnevideki masalları okutan, yerli kültürü de çok iyi bilen insanlar benim büyüklerim. Bizim evde üç tane şey var: Dengler, bir sandık dolusu kitap ve evin tabağı çanağı olan sandık. Ben Kabataş Lisesi’ne gelinceye dek yedi ayrı ilçede okula gittim. Öyle olunca dil sözlüğün oluştur. Hep sevgiler, arkadaşlıklar içinde ve taşındıkça onları kaybederek geçti hayatım. Bu beni daha çok düşünmeye, sözcük dağarcığımın çoğalmasına, farklı şiirler, müzikler içinde büyümeye itti. Benim bütün beslenmemin altında çocukluğum geliyor. Ben yaşanan, tanığı olunan edebi ürünler yaratmak içinde yolumu sürdürdüm. Bugün geldiğim yer bir başarıysa bunu bu gerçekliğin ve doğruluğun altında saklıyorum.
Türkiye’de son yıllarda çocuk yayıncılığı çok yol kat etti. Pek çok gelişme oldu. Siz bu gelişmelere nasıl bakıyorsunuz?
Sizin çocukluğunuzda dergiler vardı. Annelerinizin zamanında da. Benim Türkiye’de yaptığım önemli şeylerden birisi dört büyük bankanın aylık çocuk dergisini hazırlamaktı. Bunların tirajı bir buçuk iki milyondu. Ve banka şubelerinden çocuklara ücretsiz verilirdi. Kars’ın Sarıkamış kazasında Hakkari’nin bir yerinde bu çocuklar bir şekilde o dergileri edinirdi. Bizim Miço’muz dünyada da en çok satan üçüncü dergiydi. Yaşanmışlık, bilgi, duyguyla yüklü bir yürek ve doğrulukla akıllı bir kafa güzel şeyler üretebilir. Kendi varoluş eksikliğini küçük çocuklara kitap yazarak ortaya koymaya çalışmak ne çocuğa ne yazara bir şey getirir. Türkiye’deki çoğunlukta bir varoluş eksikliği var. İnsanlar popülizmi kuyruğundan yakalamak istiyorlar. Bugün herkes uzman.
SÖYLEŞİNİN TAMAMI MİLLİYET KİTAP EKİ’NDE…