Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Yeşilçam’ın bıçkın jönüne veda

Yeşilçam’ın bıçkın jönüne veda

Yeşilçam’ın bıçkın jönüne veda08 Haziran 2016 - 01:06
Yeşilçam'ın en beğenilen jönlerinden Tanju Gürsu, örgütlediği derneklerle de Türkiye sinemasına damgasını vurmuştu
Yeşilçam döneminin en beğenilen jönlerinden, babacan tavırları ve bıçkın karakterlere getirdiği yorumla tanınan aktör Tanju Gürsu, dün 78 yaşında hayatını kaybetti. Gürsu, dün sabah solumun yetmezliği nedeniyle Bostancı FSM Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Gürsu, sinemada ve dizilerde sürdürdüğü uzun ve başarılı bir oyunculuk kariyerine sahipti.
 
Oyuncu 27 Ekim 1938’de beş çocuklu bir ailenin çocuğu olarak Trabzon'da dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokulu Anadolu’nun farklı şehirlerinde ve liseyi ise Trabzon’da okuyan Gürsu, üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimine başladı. İlk kez kamera önüne geçtiğinde yıl 1962 idi. Gürsu, Aydın Arakon'un imzalı ‘Fosforlu Oyuna Gelmez’de rol aldı. Kariyerine hızlı bir başlangıç yapması için Artist Mecmua’nın yarışması kazandığı haberiyle lanse edildi. ‘Fosforlu Oyuna Gelmez’de rol arkadaşları Neriman Köksal, Orhan Günşiray ve Fatma Girik’ti. Bu filmi şu anda döneminin en başarılı filmlerden kabul edilen yapımlar izledi: Orhan Elmas’ın yönettiği, senaryosunda Vedat Türkali’nin de imzası bulunan ‘Duvarların Ötesi’ (1964), Halit Refiğ’in yönettiği, Orhan Kemal’in hem eser sahibi hem de senarist olarak yer aldığı göç öyküsü ‘Gurbet Kuşları’ (1964) ve Osman F. Seden’in sevilen melodramı ‘Mazi Kalbimde Bir Yaradır’ (1970).
 
Çok iyi bir ikili olduğu Türkan Şoray ile 'Fosforlu Cevriyem'de (1969).
 
Ancak Gürsu kariyerini sadece oyunculukla da sınırlı tutmadı. ‘Firari Aşıklar’, ‘Gülsüm Ana’ ve ‘Ayrılık Kolay Değil’in de aralarında olduğu filmlerin senaryolarına imza attı. 1970’lerde ‘Deli Gibi Sevdim’ ve ‘Babama Selam’ın da aralarında olduğu filmlerin yönetmenliğini üstlendi. Ayrıca kurduğu Gürsu Film’in de yapımcılığını üstlendiği filmlerle 1960’lardan 1980’lere uzanan bir yapımcılık kariyerini de sürdürdü.
 
Ödüller kariyerinin ilerleyen yıllarında karşısına çıktı. Halit Refiğ’in yönettiği ‘Kurtar Beni’deki rolüyle 1988 yılında 25. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü aldı. 1997 yılında ise bir kez daha Refiğ’in yönetmen koltuğunda olduğu ‘Köpekler Adası’ndaki performansıyla Antalya’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne uzandı. Ancak bu filmde onu Müşfik Kenter’in seslendirmiş olması tartışma yarattı. Antalya Film Festivali, ona 40. yılında 2003’te Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü sundu.
 
Pervin Par ile Halit Refiğ'in yönettiği Orhan Kemal uyarlaması 'Gurbet Kuşları'nda (1964).
 
Yönetmen ve oyuncu Temel Gürsu’nun ağabeyi olan Tanju Gürsu’nun Ayla Gürsu’yla olan evliliğinden iki oğlu var. Gürsu 50 yılı aşkın süren kariyerinde sinemanın hayatının bir parçası değil, en önemli parçası olduğunu dile getirmişti. Yeşilçam döneminin zorlu şartlarını ve imkansızlıklarını günümüzün görece iyi imkanlarıyla değişmeyeceğini de söyleyen Yeşilçam’a bağlı bir sinema insanıydı. 
 
“Sinemayı örgütleyen adam”
 
Tanju Gürsu, Mesut Kara imzalı ‘Yeşilçam’da Unutulmayan Yüzler’ adlı kitabında kendisini sinemayı örgütleyen adam olarak tanımlıyordu: “Benim en büyük özelliğim sinemayı örgütleyen adam olmam. Sinema örgütlerinin hepsinin lideriyim. Ben 1978, 5 Kasım’ında Türk sinemasının sosyal hakları için 3500 kişiyi Ankara’ya yürüten liderim. O yürüyüş neticesinde biz sosyal haklarımızı, emeklilik haklarımızı arkadaşlarımıza kazandırdık. Filmciler Derneği’nin kurucusuydum.” Gürsu, sendikalaşmaya çok önem verdiğini ve 12 Eylül döneminde kapatılıp sonradan tekrar kurulan derneklerde de öncü rol üstlendiğini vurguluyordu.
 
Gürsu, birçok sinema derneğinin kurulumuna öncülük yaptı.
 
Belli rolün adamı değil
 
Gürsu, ‘Yeşilçam’da Unutulmayan Yüzler’de rol ayrımı yapmadığını ifade ediyor ve “Daha çok aşk, avantür filmlerinde, ara sıra da komedilerde oynadım. Belli bir rolün adamı olmadım” diyor ve kavgacı olduğu yönündeki intibanın yanlış olduğunu ifade ediyordu: “Evet, gençliğimde de haksızlığa gelemiyordum. Hemen isyan eden bir adamım. Karadenizlilikten gelen bir şey de var. Bana hep kavgacı bir tip derler ama benim dövüştüğümü de kimse görmemiştir. Bağırırım çağırırım iki dakika sonra da üzülürüm.”