Weiwei’nin mülteci belgeseli Venedik’te
04 Eylül 2017 - 06:0974. Venedik Film Festivali’nde yarışan Sabancı Müzesi'nde 12 Eylül'de sergisi açılacak olan Çinli çağdaş sanatçı Ai Weiwei’nin yönettiği ‘Human Flow’, yarışmadaki Lübnan filmi ‘The Insult’la diyalog kurabilen bir mülteci belgeseli
NİL KURAL / VENEDİK
74. Venedik Film Festivali’nin merak uyandıran filmlerinden biri Çinli çağdaş sanatçı Ai Weiwei’nin yönettiği ‘Human Flow’, Altın Aslan adaylarından biri olarak izleyiciyle buluştu. Weiwei, dünyanın en önemli politik ve insani meselesi mülteciliği merkeze aldığı yapımda, birçok mültecinin hikayesine yer verdiği bir belgesele imza atıyor. Filmini babasının çok sevdiği Nâzım Hikmet’in dizeleriyle açan Weiwei, Türkiye’den Yunanistan’a Almanya’dan Lübnan’a Afrika’dan İtalya’ya çeşitli coğrafyalardaki mültecilerin içinde yer aldıkları şartları gösterirken, göç nedenleriyle ilgili bilgi ile istatistiklere de yer veriyor ve genel bir mültecilerin durumu portresi çizmeye çalışıyor.
Ancak Weiwei’nin kendisinin filmin içinde yer aldığı ve mültecilerle diyaloğa girdiği uyumsuz sahneler ve yetkililerle söyleşilerle filmin derli toplu bir sinema yapıtı olduğunu söylemek güç. Filmin en kuvvetli yönü Weiwei’nin arada yakaladığı video sanatına yakın duran görüntüler... ‘Human Flow’un bu eklektik yapısı, durumun trajedisinin gücünü zayıflatıyor. 2016 yılında Berlin’den Altın Aslan kazanan, İtalyan belgeselci Gianfranco Rosi’nin imzasını taşıyan ‘Fuocoammare’nin çok daha kısıtlı imkanla yakalayabildiği netlik dünyanın dört bir yanında çekilmiş ‘Human Flow’un sahip olmadığı bir özellik.
'The Insult'la dialog halinde
‘Human Flow’un uğradığı duraklardan biri de Lübnan’da uzun süredir mülteci olarak yaşayan Filistinlilerin kampları. Bu durak, yarışmada yer alan Lübnan yapımı Ziad Doueiri'nin imzasını taşıyan ‘The Insult’la bir diyalog halinde. Yönetmenlik açısından olmasa da senaryosuyla dikkat çeken ‘The Insult’, Beyrut’ta geçiyor ve küçük bir meseleden mahkemelik olan bir Hıristiyan ve bir Filistinli’nin hikâyesini anlatıyor. Bunu yaparken Orta Doğu’nun ve özellikle Lübnan’ın geçmişindeki savaşlara, halklar arasındaki nefret ve önyargıların kökenlerine değinen film, Filistinlilerin Lübnan’daki mülteci konumlarını da es geçmiyor. Film, hikayesinin kartlarını yavaş yavaş açan senaryosuyla jürinin bu ödül için değerlendireceği yapımlardan birine dönüşebilir.