Mahremiyet üzerine bir keşif
27 Şubat 2018 - 09:02NİL KURAL - BERLİN
68. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazanan ‘Touch Me Not’, Rumen yönetmen Adina Pintilie’nin ilk uzun metrajlı filmi. Kurmaca ve belgesel arasında gidip gelen, 50’lerinde bir İngiliz kadının mahremiyetle ilgili sorunlarını terapistler ve çeşitli insanlarla çözmeye çalışma sürecini konu alan film, beden ve cinsellikle yüzleşme yolculuğu. Filmi Berlin Film Festivali’nde Pintilie’yle konuştuk.
- Filmin başından beri bunun bir araştırma, bir süreç gerektiren bir proje olduğunu biliyor muydunuz?
Evet. Baştan beri plan buydu. Filmin gösteriminin sonunda tüm ekibi sahneye almak müthişti. Çünkü o kadar uzun yıllardır üzerinde çalışıyoruz ki... Bu gösterim onların kutlaması oldu.
- Filmi çekmeniz ne kadar sürdü?
Çok uzun zaman, ama sürekli bu film üzerinde çalışmadım. Başka işler de yapıyordum. “Bu film üzerinde yedi yıl çalıştım” deyince, “Bir kurmaca için çok uzun” dersiniz ama ‘Touch Me Not’, bir çalışma metodu denemesiydi de aynı zamanda. Birlikte çalışacağım insanları buldum ve ortaya sadece bu çıkmadı. Başka filmler ve farklı platformda işler de olacak. İşin temeli buydu. Aynı zamanda filmin finansmanı da uzun sürdü. Karşılaştığımız iki güçlük vardı: Biri tabu bir konu olması. Bu, herkesi korkuttu. İkincisi de filmin alışıldık hikâye anlatımı kurallarına uymaması. Başta Avrupa’dan iyi finansman bulduk. Ancak Romanya Film Fonu’ndan destek alamadık birkaç yıl boyunca. Bunun pornografi olup olmadığı tartışıldı.
- Filmde yer alan karakterleri nasıl seçtiniz?
Oyuncu arayışı gibi değil de kafalarımızın uyuştuğu, birlikte çalışacak insanlar bulma süreciydi. Kendilerini bu araştırma sürecine dahil edecek ve bunu izleyiciyle paylaşma cesareti olan insanlar bulmak gerekiyordu. Mesela Christian Bayerlein ile 2013’te tanıştığımda şöyle dedi: “Bu filme saldırılmasından endişelenmiyorum. Farklı insanları zaten engelli ve zayıf olarak görüp bizim bir cinselliğimiz olmayacağını düşünüyorlar. Benim için farklı insanların aynı arzulara sahip olduğunu ve seksüelliğimi göstermek önemli”. Sonuçta farklı güzelliği, farklı bedenleri ve farklı mahremiyeti araştırmak üzerine yola çıkmıştık.
- Sizin için çıkış noktası neydi?
20 yaşındayken mahremiyet, güzellik ve bir ilişkinin nasıl olması gerektiğine dair her şeyi bildiğimi düşünüyordum. Sonra insan davranışlarının ne kadar karmaşık olduğunu gördüm ve hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Bu film yeniden öğrenme ve keşfetme süreciydi. ‘Touch Me Not’ hissettiğiniz özgürlükle ilgili. Bizimki gibi gelişmiş bir özgürlüğe sahip ve dışarıdan sınırların olmadığı bir toplumda, insanların kendi içlerinde çok fazla sınırları ve hapishaneleri var. Bu film de karakterlerin içlerindeki sınırları yıkmaya çalıştığı bir film.
- Sizin için anlaması daha zor karakterler oldu mu?
Hayır. Eninde sonunda hepsini anlayabildiğimi düşünüyorum. Güven ilişkisi kurmanın daha zor olduğu karakterler oldu. Herkesin rahat hareket etmesi için gereken neyse onu sağlamaya çalıştım.
‘İzleyiciyle diyalog kurma çabasında’
- Film izleyiciden nasıl tepkiler aldı?
Herkesin kendi deneyimini yaşadığı bir film. Birinde bir şeyler tetikleyebilir, diğerinde hassas bir yere dokunabilir. Bazı izleyiciler, filmi izledikten sonra bedenlerinin çok farkında olduklarını söylediler mesela. Christian ve Thomas’ın arasındaki, bazılarına göre filmin odağındaydı. Bazıları Laura’nın mahremiyet ve öfkeyle ilgili meselelerini daha önemli buldu. Bence film izleyiciyle diyalog kurma çabasında. Dördüncü duvar orada değil, karakterler sizinle iletişim kurmaya çalışıyor.