Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Kore Savaşı değil, sevgi filmi: 'Ayla'

Kore Savaşı değil, sevgi filmi: 'Ayla'

Kore Savaşı değil, sevgi filmi: 'Ayla'12 Haziran 2017 - 11:06 | Filmde Süleyman Dilbirliği'ni İsmail Hacıoğlu, Ayla'yı ise Kim Seol canlandırıyor.
1950’de Kore Savaşı’nda yolları kesişen Astsubay Süleyman ve onun ‘Ayla’ adını verdiği kimsesiz küçük kızın hikâyeleri beyazperdeye taşınıyor
NİL KURAL
 
1950, Kore Savaşı. Türkiye’den gönderilen askeri birlikten Astsubay Süleyman Dilbirliği ormanda kimsesiz Koreli bir kız çocuğu bulur. Onu birliğin kaldığı kampa götürür ve Ayla ismini verir. Burada bakılan Ayla, zamanla Türkçe öğrenir. Ancak Süleyman Dilbirliği ve küçük Ayla’nın aralarında doğan baba ve kız ilişkisi birliğin 15 ay sonra Türkiye’ye dönmesiyle son bulur. Süleyman Dilbirliği, küçük kızı yanında götürmek ister ama bir yol bulamaz. 60 yıla yakın birbirlerinden haber almazlar. On yıllar sonra Süleyman Dilbirliği’nin çabaları sonucunda yeniden duygusal bir buluşmayla bir araya gelirler. Bu buluşma, haberciler ve belgeselciler tarafından ölümsüzleştirilir. Haklarında çekilen bir belgeselde, Ayla hikâyelerini ‘film gibi’ diye tanımlar.
 
 
Film gibi
 
Önceki akşam Sait Halim Paşa Yalısı’nda tanıtımı yapılan ‘Ayla’, bu, “Film gibi hikâyeyi” kurmaca bir film olarak izleyicinin karşısına çıkarmaya hazırlanıyor. Yönetmenliğini Can Ulkay, yapımcılığını ise Mustafa Uslu’nun üstlendiği filmde Süleyman Dilbirliği’ni İsmail Hacıoğlu, Ayla’yı ise Kim Seol canlandırıyor. Müziklerinde Fahir Atakoğlu’nun imzası bulunan diğer önemli rollerinde Çetin Tekindor, Ali Atay, Murat Yıldırım, Taner Birsel ve Altan Erkekli’nin rol aldığı film, şu an kurgu sürecinde. Yapımcı Mustafa Uslu, bunun bugüne dek çekilmiş en yüksek bütçeli Türkiye yapımı film olduğunu vurgularken, “3,5 yıllık hayalimiz gerçek oldu” diyor. Yönetmen Ulkay filmin “Savaşa değil, sevgiye odaklandığı”nın altını çiziyor. Konuyla ilgili bir belgeselde konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ise “Bu, insanlık hikâyesi herkese dokunacak” diyor.
 
Milliyet gazetesine açıklamalarda bulunan Uslu, projenin çıkışının bir belgesel olduğunu belirtiyor: “Kore televizyonunun çektiği bir belgeseli izledim, Ayla ve Süleyman Bey’le ilgili. O, beni çok etkiledi. Sonra Süleyman Bey’le tanıştım. Kahramanı bulamazsanız hikâye, rivayet gibi kalıyor. Süleyman Bey’le telefonla konuştuktan sonra evine gittik.” Hem kendisinin hem de ekipteki herkesin çok etkilendiğini belirten Uslu, “Bu hikâyeye biraz bizim memleketin şansı olarak bakıyorum. Gerçek Türk insanını tanıtan katıksız saf bir hikâye” diyor.
 
Filmin senaryosunun iskeleti ise Süleyman Dilbirliği’nin anlatımlarıyla şekillenmiş. Milliyet’e konuşan yönetmen Ulkay, “Süleyman Bey’le buluştuktan sonra bu filmin iskeletini çıkardık. Onun anlattıkları bizim için çok önemliydi. Filmde gördüğünüz karakterlerin tamamı, onun hikâyesinden çıkan insanlar. Film, gerçek hikâyeden yola çıkılıp değiştirilmiş bir film değil. Hemen hemen her şey gerçek. Marilyn Monroe dahil. Sinemaya göre renklendirdik. Birçok çiçek vardı, biz bunu çok güzel bir buket yaptık” diye filmin uyarlanma sürecini aktarıyor.
 
 
3 yıl önce başladı
 
Filmin hazırlıkları 3 yıl önce başlıyor. Uslu, “Araştırma bölümlerini ve ön hazırlıklarını yaptık. Kore’ye gidip geldik. Çünkü elimizdeki emanet hikâye çok değerliydi. Çekimler 2016 yılının Kasım ayında başladı. Mayıs ayının başında bitti. Çok itinayla çektik. Hikâyenin hakkını vermek istedik”. 6 ay süren çekimler, Güney Kore, Tarsus, Adana, Yuvacık Barajı ve Hasdal Kışlası’nda yapıyor. Uslu, “Hasdal Kışlası’nın içine büyük bir dekor kurduk. Askeri garnizonlar, hastaneler, kızın köyünü kurduk. Filmde izleyeceğiniz bütün binalar aşağı yukarı dekordur. 1950’lerin atmosferini yaşatmaya çalıştık” diye anlatıyor. Milliyet’e konuşan Ulkay ise özel efekt kullanmaktan kaçındıklarını, Hollywood’da çalışmış dublörle çekimleri yaptıklarını ifade ediyor ve filmin savaştan çok sevgiyle ilgili olduğunun altını çiziyor: “Savaş bu hikâyenin yalnızca arka planı. Bu kız savaşın tam ortasında bulunmuş. Annesi ve babasına tam ne olduğu bilinmiyor. Savaş filmin her anında yer alıyor ancak baba ve kızın sevgi hikâyesi filmin başından sonuna kadar var. Çatışmalar da olmuştur, onları da çektik. Film, hareketi ve temposuyla çok hızlı gidecek ancak temelinde sevgiyle ilgili bir film.”
 
Hem Uslu hem Ulkay, Süleyman Dilbirliği ve Ayla’yla birlikte filmi izleyebilmenin kendileri için çok önemli olduğunun altını çiziyor. Ulkay, “Milyon dolarlar verseniz, geçmişinizden bir seneyi kimseye kurduramazsınız. Hikâyesiyle, setiyle... Süleyman Bey için geçmişe bir yolculuk oldu” diyor. 
Ayla ve Süleyman Dilbirliği’nin ‘Ayla’nın setini ziyaretleri ise ekip için duygusal bir konu. Ulkay, “Onların ruh halini anlatmaya kelimeler yetmez. 90 yaşına gelmişsiniz ve hayatınızın en önemli dönemini size görsel olarak yaratıyorlar. Dili tutuldu. Ayla için de beş yaşına dönmek, bu dönemki halini görmek anlamına geliyor. Çekimler durdu” diyor. Uslu ise hikâyeyi Ayla’nın açısından dinlemenin kendileri için yeni bir deneyim olduğunu söylüyor: “Süleyman Dilbirliği, hikâyeyi bir erkeğin bakış açısıyla anlatıyor, ‘Bu çocuğu buldum, adını koydum’ vs. Ayla’yla tanıştıktan sonra hikâyeyi ondan duymak çok farklı. Diyor ki, ‘Babasız bir kız, dalsız yaprağa benzer, rüzgar onu nereye vurursa oraya götürür, hayata karşı hiç dik duramaz. Hayat onu ezer geçer. Ama benim bir babam vardı, beni ezdirmedi. Çok teşekkür ediyor, minnet duyuyorum’. Onu kızı olarak seçtiği için minnettar.” Onlarla ilgili belgeselden öğreniyoruz ki, Süleyman Dilbirliği’nin de 93 yıllık yaşamında en gurur duyduğu şey, Ayla’yı kurtarmakmış.
 
Filmin Türkiye’den bir araya getirdiği kadrodan memnuniyetlerini dile getiren Uslu ve Ulkay, küçük Ayla’yı canlandıran Kim Seol’un seçilme sürecini şu şekilde aktarıyorlar: “Kız çocuğu için yaklaşık 65 oyuncu geldi. Biz bunu 15’e indirdik ilk aşamada. Ardından beş oyuncuya indirdik ve basit seçmeler yaptık. Seol da beşlinin içinde vardı ancak seçmelerde hasta olduğu için onu elemek üzereydik. Bir kez daha çağırdık ve bu sefer iyi oynayınca seçildi”. Seol’un ekiple çok eğlenerek oynadığını ifade eden Ulkay, “Sadece bir kere ‘Üşüdüm’ dedi” diyor.
 
Montaj sürecinde
 
Ulkay filmin şu anda olduğu noktada montajda olduğunu aktarıyor: “Fragmanlarımız ve kaba montajımız bitti. Bu süreç bizi ekim ayına kadar götürecek.” Ulkay, filmin izleyiciyle buluşmasının zamanlaması konusunda ise önemli uluslararası festivallerden haber beklediklerini ifade ediyor. Uslu ise “Ülkeden beklediğimiz, buna gereken desteği vermesi. Filmi daha çok insana ve dünyaya izletmek istiyoruz” diyor.