Kendini adamış bir oyuncu: Stacy Martin
12 Nisan 2016 - 11:04 | Fotoğraf: Benek Özmez35. İstanbul Film Festivali'nde iki film ile yer alan İngiliz-Fransız oyuncu, festivalin davetlisi olarak İstanbul'daydı
NİL KURAL
Stacy Martin, sinemanın genç yeteneklerinden. Sinemada ilk rolü Lars von Trier’in ‘Nymphomaniac’inde Charlotte Gainsbourg’un canlandırdığı karakterin gençliğiydi. Sonra devamı geldi. 35. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen iki filmde birden rol alıyor: ‘Bir Liderin Çocukluğu’ ve ‘High-Rise’da. Festivalin konuğu olarak gelen Martin’le kariyerini konuştuk.
‘Bir Liderin Çocukluğu’nun gösterimi öncesinde, "Brady Corbet gibi yönetmenlere daha çok ihtiyacımız var," dediniz. Biraz açabilir misiniz?
Corbet, 35 mm ile çekiyor. 35 mm filme çekilmiş o kadar az film var ki, kırk yılda bir karşımıza çıkıyor. Bence her yönetmenin 35 mm ile çekmek gibi bir seçeneği olmalı. Film laboratuvarları kayboluyor. New York’ta çekilen bir filmi, laboratuvara Los Angeles’a gönderiyorsunuz. Oysa 35 mm de film kültürünün bir parçası.
Stacy Martin, 'Bir Liderin Çocukluğu'nda Tom Sweet'in canlandırdığı Prescott'a Fransızca öğreten Ada rolünde.
‘Bir Liderin Çocukluğu’nun senaryosunu okuduğunuzda ne düşündünüz?
Senaryo bana gönderildi ve Brady Corbet adlı aktörün ilk yönetmenlik denemesi olduğu söylendi. Bu iyi bir şey de olabilir kötü de olabilir. Okuduğunda senaryonun ne kadar detaylı, inşa edilmiş, iyi yazılmış ve net olduğunu gördüm. Bu, hayatı boyunca film çekmiş bir yönetmenin elinden çıkmış gibi bir senaryoydu. Corbet aktörlükle başlamış ama o bir yönetmen. Sinemada şu anda rekabet çok fazla ve işin sanat yönü çok zor öne çıkabiliyor. O yüzden Corbet gibi sanat yönünü öne çıkaran insanların desteklenmesi gerekiyor.
Proje seçimlerinizin sanat yönü öne çıkan filmlere yakın olduğu söylenebilir.
Doğru ama ben sinemaya Lars von Trier’le çalışarak başladım. Çoğu oyuncu bu noktaya gelmek için uzun yıllar uğraşıyor. Çok şanslıyım. Şimdi ise seçimleri de yönetmenler üzerinden yapıyorum.
Lars von Trier’le ‘Nymphomaniac’ta çalışmak nasıldı? Sette zor olmasıyla ünlü bir yönetmen.
Çok sevdim onunla çalışmayı. Bu çalışması zor ününün nereden geldiğini hiç bilmiyorum. Senaryosu yazıldığı şekilde çekilsin isteyen bir yönetmen. Eğer bu zorluk olarak algılanıyorsa çoğu yönetmen için geçerli olması lazım. Filme başlamadan önce herkesin gelip “Dikkatli ol, Lars çok zor bir adam,” dediğini hatırlıyorum. Oysa tam tersi oldu. Çok korumacı, çok saygılı, çok sakin ve nazikti. Hatta bazı sahne çekimlerinden önce, “Stacy, çok kötü hissediyorum, benim kızım da olabilirdin,” dediğini hatırlıyorum. Ben de “Lars, merak etme, sen benim babam değilsin. Hepimiz burada filmi çekmek için bulunuyoruz, kendinizi buna adadık” derdim.
Sinema ve oyunculukla ilişkiniz kendini adama üzerinden mi tanımlanıyor?
Kesinlikle. Bence sinema bir sanat dalı ve yönetmenler sanatçı, bu kadar basit. Bir çok insanın onu tüketime yönelik gördüğünü biliyorum. Ben öyle düşünmüyorum. Ve öyle düşünmeyen yönetmenlere de sık rastlanmadığı için bir projeye dahil olduğunuzda kendini adamanız gerektiği fikrindeyim. Sadece oynamak değil. Finansman bulmasına yardımcı olmaktan, film çekildikten sonra arkadaşlarınızı izlemeye teşvik etmeye kadar kendimi adamak bunları da kapsıyor.
Festival kapsamında bir filminiz daha gösteriliyor: Ben Wheatley’nin ‘High-Rise’ı. Kısa bir rolünüz var ama bu filmde çalışmak nasıldı?
Rolüm kısa evet. Haftada bir Belfast’taki çekimlere gidiyordum. Sanki büyük bir aile buluşması gibiydi benim için. Ben (Wheatley) karanlık bir film çekiyor olsa da set inanılmaz eğlenceliydi. Ben çok komiktir, setinde kahkahalar bitmez. Daha önceki filmleri küçüktü. ‘High-Rise’la daha büyük bir film çekti ama bence kendi stiline ve imzasına sadık kaldı. Bu çok iyi çünkü bazen bir yönetmeni takip ediyorsunuz, sonra ABD’de bir film çekiyor, tanıyamıyorsunuz.
Etiketler: Nil Kural Stacy Martin childhood of a leader bir liderin çocukluğu High-Rise istanbul film festivali