‘İlk adam’a belirsiz bir bakış
30 Ağustos 2018 - 09:08Nil Kural / Venedik
Dünyanın en köklü festivali Venedik, dün 75. kez kapılarını açtı. Festival komitesi açılışı iki yıl önce ‘La La Land’le yönetmen Damiel Chazelle’e emanet etmiş ve bu müzikal film hem ödül sezonundaki performansı hem de neşesiyle festivale görkemli bir başlangıç sunmuştu.
Festivalin açılışını yapmak ‘First Man’le bir kez daha genç ABD’li yönetmen Chazelle’e düştü. Aynı zamanda diğer 20 filmle birlikte Altın Aslan için yarışan ‘First Man’in odağı adından da anlaşılacağı gibi yeterince açık: Ay’da ilk adımı atan ve “İnsan için küçük insanlık için büyük adım” lafının sahibi astronot Neil Armstrong. ‘First Man’, Akademisyen James R. Hansen’ın göz önünde olmayı pek sevmeyen Armstrong’u sabırla ikna ederek yazdığı biyografi ‘First Man: The Life of Neil A. Armstrong’un uyarlaması.
Ünlü lafı ve sakin kişiliği dışında kapalı bir kutu olan Armstrong’a Chazelle nasıl yaklaşıyor? Bu sorunun yanıtı karışık ve Chazelle de bunun ne olduğundan emin değil gibi. Küçük kızını kaybetmenin acısına gömülmüş Armstrong, NASA’nın Soğuk Savaş dönemi Ay’a ilk gitmedeki iddiasına neden dahil oluyor? Soğuk Savaş’ta Sovyetlerle rekabete inanıyor mu, vatansever mi, uçmaya mı tutkun, kaşif mi? Filmi izleyince de tam olarak bilemiyoruz.
Chazelle kamerasını Armstrong’u canlandıran Ryan Gosling’in yüzüne ne kadar yaklaştırırsa yaklaştırsın kapalı kutu daha fazla açılmıyor. Chazelle klişe bir kahramanlık hikayesinden imtinaıyla kaçınsa da arkadaşlarının bu görev yolunda hayatını kaybetmesine kahrolan ancak göreve inancını kaybetmeyen Armstrong’un dünyası hâlâ izleyiciye uzak. Chazelle, karakterini kapalı kutu olarak bırakmayı da seçebilirdi ancak Alfonso Cuaron imzalı ‘Gravity’ benzeri etkileyici çekimlerdeki iddia Ay’daki ilk adamı anlatmak olan bir hikayeyle tam örtüşmüyor, duygusal anlarda yükselen klasik müzik seçimi de.
Vergilerinin bu kadar pahalı bir programa aktarılmasına öfkeli ABD halkı veya bu görevin neden sadece Beyazlarla gerçekleştirildiğini merak eden azınlıklara film şöyle bir değiniyor ancak yönetmen bu konuda fikir belirtmediği gibi Armstrong’un da fikirlerini de tahmin etmek mümkün değil.
Armstrong, NASA’da Ay yolundaki ilk görev için görüştüğünde Ay’a gitmenin kendi için önemini ‘bakış açısı’nı değiştirmekle açıklıyor: Atmosfer yukarından ince gözükür, ancak dünyadan bakınca çok geniş gibidir, farklı bakış açıları önemlidir, insanlığı dönüştürür. Chazelle, çeşitli bilimkurguların iddiasıyla, etkileyici bir insanın derin bir karakter portresi sunmak arasında kaldığı filminde belki de bundan mahrum: İnsanlığın dönüm noktalarından birini anlatırken bulunması gereken değişik bir bakış açısından.