Filmekimi’nden 10 öneri
18 Eylül 2015 - 10:09 | Anton Corbijn'in 'Life'ı, James Dean'in (Dane DeHaan) üne kavuşacağını hissederek peşine düşen fotoğrafçı Dennis Stock'un (Robert Pattinson) aktörle hikayesini anlatıyor.Cannes, Venedik, Berlin, Sundance gibi festivallerin en iddialı filmlerini programına taşıyan Filmekimi'nde izlenmesi gereken 10 filmi seçtik
NİL KURAL
Bu yıl 3-11 Ekim’de İKSV tarafından İstanbul’da 14. kez düzenlenecek ve dünya festivallerinin en iddialı filmlerinin yer aldığı özel bir seçkiyi izleyiciyle buluşturan Filmekimi’nin programı açıklandı. Festival sadece İstanbul’la sınırlı kalmayıp Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’ye uğrayacak. Filmekimi Ankara Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda 2-4 Ekim’de; İzmir Karaca Sineması’nda 9-12 Ekim’de; Trabzon Atapark Avşar Sinemaları’nda 16-18 Ekim’de; Bursa Cinetech Korupark Sinemaları’nda 23-25 Ekim’de ve Edirne Cinemarine Sinemaları Margi Outlet’te 23-25 Ekim’de gerçekleşecek. Biletler yarın satışa çıkıyor. Festival programından 10 film seçtik.
‘Life’
Anton Corbijn’in yönettiği ‘Life’, James Dean’in çok ünlü olacağını hisseden ve genç adamın peşine düşen bir Magnum fotoğrafçısının öyküsü. Film, çok bilinmeyen bir Hollywood öyküsünü konu alarak ilginç bir James Dean portresi sunmayı başarıyor. Filmde fotoğrafçı rolünde Robert Pattinson yer alırken Dean’i ise Dane DeHaan canlandırıyor.
‘Hasret’
‘Pazar: Bir Ticaret Masalı’ ile 2008’de Antalya Film Festivali’nin ödüllerine damga vuran Ben Hopkins, yeni filmi ‘Hasret’te kurmaca ile belgeselin iç içe geçtiği bir İstanbul filmine imza atıyor. Film, turistik bir İstanbul belgeseli olarak başlayıp şehrin gizemine uygun olarak beklenmedik yönlere savruluyor. ‘Hasret’, hüznü ve mizahı birlikte barındıran zekice bir film.
Weerasethakul'un 'Saltanatın Mezarlığı' filmi, salgına dönüşen uyku hastalığı nedeniyle gerçek ve halüsinasyonu birbirine karıştıran insanları konu alıyor.
‘Saltanatın Mezarlığı / Cemetery of Splendour’
Altın Palmiyeli Taylandlı sinemacı Apichatpong Weerasethakul, yeni filmi ‘Saltanatın Mezarlığı’yla Cannes’da Belli bir Bakış’taydı. Weerasethakul’un bu filmle, genellikle yer aldığı ana yarışmadan yan bölüme geçmesi filmin kalitesiyle ilgili bir karar değil. Weerasethakul’un doğa, insan, tarih ve kültürün iç içe geçtiği benzersiz dünyası bu filmde de tüm ihtişamı ve zarafetiyle karşımızda.
‘El Club / The Club’
Bu yılki Berlin’in en çok konuşulan filmi Şilili sinemacı Pablo Larrain’in yönettiği ‘The Club’dı. Film, işledikleri bir suç yüzünden kiliseden uzaklaştırılıp bir evi paylaşan beş rahibin hikayesi. Köpek yarıştıran, kumarbaz, suça meyilli bu rakipleri konu alan ‘The Club’ dinle ilgili eleştirel ve karanlık bir film. Berlin’den Jüri Büyük Ödülü ile dönmüştü.
Laszlo Nemes'in ilk filmi 'Son of Saul', bir Sonderkommando'nun ruhunu kurtarma çabasının hikayesi.
‘Saul’un Oğlu / Son of Saul’
‘Sonderkommando’ adı verilen Naziler için çalışan kamp esirlerinden Saul’u takip ettiğimiz film, Nazilerin kamplarda inşa ettikleri ölüm makinesinin nasıl işlediğini ses tasarımı ve mizansenlerle gösteriyor. İzleyicisini dehşete düşüren etkisini bittikten çok sonra bile devam ettirecek güçteki film, Macar sinemacı Laszlo Nemes’e Cannes’dan Jüri Büyük Ödülü getirdi. Yönetmenin ilk filmi olan ‘Saul’un Oğlu’ Yabancı Dilde Film Oscarı’na kadar uzanabilir.
‘Küçük Kız Kardeşim / Our Little Sister’
Japonya’nın önemli sinemacılarından ve Cannes’ın gözde yönetmenlerinden Hirokazu Kore-Eda, yeni filmi ‘Küçük Kız Kardeşim’de dokunaklı bir hikaye anlatıyor. Babaları ölünce üvey kız kardeşlerini yanlarına alan üç kız kardeşin, aralarındaki ilişkilere odaklanan film, hem Japonya toplumundaki kadının yerini gösteriyor hem de karakter draması olarak sağlam bir yerde duruyor.
'Paulina', başına gelen korkunç olaylara rağmen varoşlarda öğretmenlik yapmaktan vazgeçmeyen orta sınıftan bir kadının öyküsünü anlatıyor.
‘Paulina’
Santiago Mitre’nin yönettiği Arjantin yapımı ‘Paulina’, son dönemin en güçlü ve derin resmedilen kadın karakterlerden birini sunuyor. Cannes Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü ve FIPRESCI Ödülü kazanan filmde, orta sınıfa mensup bir kadının idealleri uğruna fakir bir yerde öğretmenlik yapmasıyla başlayan olaylar konu alınıyor.
‘İnsanın Değeri / The Measure of a Man’
Stephane Brize’nin yönettiği, sosyal konulara eğilen Fransa yapımı ‘İnsanın Değeri’, 51 yaşında işsiz kalan bir adamın süpermarkette güvenlikçi olması üzerinden işsizliğin psikolojisine eğiliyor ve karakterini ahlaki ikilemlerin içinde bırakıyor. Film başrolündeki Vincent Lindon’a Cannes’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı.
‘Carol’
ABD’li gözde sinemacı Todd Haynes, 1950’lerde geçen filminde iki kadın arasında başlayan bir aşkı konu alıyor. Bunu yaparken de Hollywood’un altın döneminin filmlerini akla getiren bir hikaye anlatımı kullanıyor. Bu yılki Cannes yarışmasının yıldız filmi, başroldeki Rooney Mara’ya En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getirdi.
‘Gençlik / Youth’
‘Muhteşem Güzellik’le En İyi Yabancı Dilde Film dalında Oscar’a uzanan İtalyan sinemacı Paolo Sorrentino’nin yeni filmi ‘Gençlik’te başrolleri Harvey Keitel ve Michael Caine paylaşıyor. Yönetmenin görsel dünyasının gücünü bir kez daha gösteren film, yarıştığı Cannes’dan eli boş döndü ama yönetmen İngilizce film çekme sınavından geçer not aldı.
Etiketler: Filmekimi Nil Kural milliyet Milliyet Sanat life Hasret saltanatın mezarlığı cemetery of splendour el club son of saul paulina our little sister the measure of a man carol todd haynes Cate Blanchett Rooney Mara gençlik youth michael caine Harvey Keitel Paolo Sorrentino apichatpong ben hopkins Anton Corbijn İKSV