Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Filiz Akın ile bayram röportajı

Filiz Akın ile bayram röportajı

Filiz Akın ile bayram röportajı24 Eylül 2015 - 11:09
Yeşilçam'ın yıldızlarından Filiz Akın ile eski ve yeni bayramları konuştuk
NİL KURAL
 
Yeşilçam’ın yıldızlarından Filiz Akın’la bayram vesilesiyle bir söyleşi gerçekleştirdik ve bayramları konuştuk. Akın, “Bu kadar üzücü olay, şehitlerimiz varken, her gün acı haberlerden içimiz yastayken bu sefer bayramdan bahsetmek çok zor. Ama gene de birlik ve beraberliğe barışa ve güzel duygularla kenetlenmeye en ihtiyacımız olan bu dönemde çocukluğumuzu hatırlamaya çalışacağım” diye söze başladı ve sorularımızı yanıtladı.
 
Hatırladığınız ilk bayram anınızı bizimle paylaşır mısınız?
 
Beş yaşındaydım galiba... Afyon’da bayramda babaannemin elini öpmeye gidiyorduk. Onun evine giden arsada mandalar vardı ve annem çok korkardı onlardan. Onun önüne geçip küçük bir kahraman gibi onu koruyarak, önlerinden geçirmiştim. Büyükbabam eczacı Sadri Bey çok gülmüştü ve bu yiğitliğimden dolayı, hem rugan ayakkabı hem de istediğim kadar leblebi, çikolata, limonlu macun alacak kadar bol bir bayramlık vermişti.
 
Çocukluğunuzda bayramları nasıl bir atmosfer içinde hatırlıyorsunuz?
 
Daha sonraki yıllarda Ankara’daydık. Annemin teyzeleri varlıklı insanlardı. Büyük bayram sofralarında çocuklarla birlikte 20 kişi falan yemek yerdik. Ankara kebabı, pilavı, çocuklara köfte, kızarmış patates, dolma, börek, komposto ve tatlılar muhakkak olurdu. El öptüğümüzde, mendil ve bayram harçlığı külah şeklinde beyaz kağıtlar içinde şekerler verirlerdi. Bizler de yerimizde pek oturmayıp masanın etrafında koşturarak, mutlu mutlu ebeleme, saklambaç oynardık.
 
O yılların bayramlarıyla bugünkü bayramlar arasında nasıl farklar görüyorsunuz?
 
Üretim ve tüketim biçimi ve araçları çok değişti. Toplum sosyolojik, teknolojik ve psikolojik bir değişime uğradı diye düşünüyorum. Yalnız biz değil bütün dünya değer yargılarını kaybetti. Gele gele güç ve paraya tapınılan bir döneme geldik. O eski Yeşilçam filmlerinde kaldı nostaljik duygular. Masumiyet, romantizm bir ömür boyu süren büyük aşklar, aşk veya aile için yapılan fedakarlıklar, ihtiyacı olan dosta bütün mahallenin maddi manevi destek vermek için çırpınması, dayanışması... Hiç yok değil tabii. Ama genel eğilim böyle... Kişilerden çok çağın sıkıntısı iletişimsizlik, empati yapamamak, kimlik sorunu ve yalnızlık...
 
Yeşilçam döneminde bayramlara denk gelen, bizimle paylaşmak isteyeceğiniz bir anınız var mı? Bayramlarda setler devam eder miydi, sette bayramlaşmalar olur muydu?
 
Yeşilçam denen dönemde çok yoğun çalışırdık. Her sene neredeyse ayda bir film çekerdi başrol oyuncuları. Bazı sebeplerden tamamlanamayan film olursa aynı zamanda iki filmde oynarlardı. Mesela ben Yılmaz Güney’le 'Umutsuzlar' filminde oynarken bazen eve gelir valizimi hazırlayıp hiç uyumadan 'Küçük Sevgili' filminin çekimine giderdim. Cumartesi, pazar, bayram, yılbaşı diye bir ayrım yoktu çalışma programımızda. Bayramın birinci günü bazı firma sahiplerinin sete gelip baklava ve çikolata ikram ettiği oluyordu. Bir seferinde çalışma var diye bizi çağırdılar, sonra yönetmen seti iptal etti. İlker (İnanoğlu) çok küçüktü bu bana bayram hediyesi olmuştu.
 
Bayram adetleri hakkında ne düşünüyorsunuz, ailenizle birlikte yaşattığınız bir bayram adeti var mı?
 
Çocuklar yurtdışında değilse muhakkak bizde büyük bir sofra kurulur. Yemeklerin lezzeti kadar elimizden geldiğince masanın da şık olmasına çalışırız. Çocuklar ve torunlar için, kendi çocukluğumuzdan kalma bir adet olan bir et yemeğinin biraz daha hafifletilmişini hazırlarız. Mesela fazla yağları sonradan alınmış bir incik kebap veya fırında kuzu kol, şam fıstıklı, bademli fırında kızarmış tel kadayıfına sarılı pilav, zeytinyağlı minicik biber dolmaları, su böreği, sarmısaklı yoğurt ve domates soslu patlıcan kızartması ve bol salata hazırlanır. Yemek öncesi el öpülme merasiminde ise en küçükten büyüğe sıraya girerler ve bayram harçlıkları verilir. Biz şu anda Bodrum’dayız. Bodrum'da da bayramın ilk gecesi, birer yemek yapıp komşularımızla sitemizin lokantasında toplanıyoruz. Hep beraber bayram yemeği yiyoruz. Çocuklarla ve torunlarla beraber bu güzel geleneği sürdürmekten keyif alıyoruz.
 
Bayramda yeni kıyafet almak, mendiller hazırlamak gibi gelenekler neden sizce artık yaygın değil?
 
Eskiden çocuklar için ne o kadar çeşit giysi ne de o kadar çok oyuncak seçeneği vardı. Artık her şeyin olduğu bir dönemdeyiz. Şimdi böyle bir dönemde çocuğa mendil hediye etseniz ne olduğunu anlamaz. O yüzden, iyisi hiç olmazsa arife gününden son güne kadar herhangi bir gün aileyi bir araya getirebileceğimiz bayram yemeği geleneğini korumak. Aile büyüklerinde şeker, çikolata, tatlı gibi bir şey götürmek onları hatırlamak adına güzel bir düşünce. Hayatta sağlık ve aile en önemlisi. Bu kenetlenme toplumumuzun zamkı ve temeli gibi. Aileyi ayakta tutan değerleri, nesillere geçiren daha çok kadınlardır. Nüfusumuzun yarısı kadın. Siyasette de kadın görünür kılınır, çoğalması sağlanırsa bizim için bayramlar daha anlamlı olur.