Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Emek Sineması protestosunda polis şiddeti!

Emek Sineması protestosunda polis şiddeti!

Emek Sineması protestosunda polis şiddeti!08 Nisan 2013 - 11:04 | Polis, Emek Sineması'nın yıkımına karşı gösteri yapan kitleye şiddetli bir müdahalede bulundu. Fotoğraf: Defne Halman
Tarihi Emek Sineması'nın yıkımına karşı yapılan son protestoda, polis göstericilere tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. Yönetmen Erden Kıral saldırıda yaralanırken, sinema eleştirmeni Berk'e Göl'ün de aralarında bulunduğu 4 kişi gözaltına alındıNİL KURAL

Emek Sineması’nın özel bir inşaat firması tarafından yıkılmaya başlanmasını protesto eden binlerce sinemasever dün çevik kuvvetin sert müdahalesiyle karşılaştı. Geçtiğimiz günlerde ünlü sinema yazarı Atilla Dorsay’ın Emek Sineması’nı görmek istediği için inşaat görevlileri tarafından darp edilmesinin ardından dün şiddet polis üzerinden binlerce sinemaseveri ve kültür sanat dünyasını hedef aldı. Emek Sineması’nın sokağına girmek gibi basit bir isteği dile getiren sinemaseverlere çevik kuvvet tarafından tazyikli su, biber gazı ve tekmelerle müdahale edildi. Şiddetli olayların ardından ünlü yönetmen Erden Kıral, fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Altyazı Dergisi yönetim kurulu üyesi sinema yazarı Berk'e Göl gözaltına alındı. Diğer gözaltına alınanların Hazar Berk Büyüktunca, Mehmet Ferit ve Özgür İpek olduğu öğrenilirken, Büyüktunca’ya polis arabasında yumruk atıldığı bildirildi.

Oyuncular, yönetmenler ve sinemaseverler gözaltıların ardından Beyoğlu Karakolu’nun önüne gelip akşamın geç saatlerine kadar bekledi. Yılmaz Erdoğan sosyal medyadan paylaştığı destek mesajında “Barış için sanatçılardan gönüllü çaba istenen bu süreçte, sinemasına sahip çıkan bir sanatçı topluluğuna arkadaşlarıma yapılan bu muameleyi kınıyor, protesto ediyorum” dedi.

Kamuya ait Emek Sineması’nı yıkacak proje, 3 yıldır kültür sanat dünyasının ve sinemacıların şiddetli itirazlarıyla karşılanıyor. Kamer İnşaat adlı özel inşaat firmasına ait proje, ilk açıklandığı günden beri pek çok yürüyüşle protesto edildi. Dün de bu yürüyüşlerden biriydi. Aralarında Harun Tekin, Can Bonomo, İstanbul Film Festivali’nin yabancı konuklarından ünlü İngiliz yönetmen Mike Newell, ödüllü İtalyan yönetmen Marco Bechis, Türkiye sinemasının genç yönetmenleri Seren Yüce, Özcan Alper, İnan Temelkuran, İlksen Başarır, Onur Ünlü; oyuncular Tuncel Kurtiz, Ahmet Mümtaz Taylan, Ercan Kesal, Hazal Kaya, Rıza Kocaoğlu kalabalıkta olan binlerce isimden yalnızca bir kaçıydı. Sinema yazarları, Türkiye’den ve yabancı basından gazeteciler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, İstanbul Film Festivali’ni düzenleyen İKSV ekibi, “Emek Bizim, İstanbul Bizim” sloganlarıyla Emek Sineması’nın bulunduğu sokağın önüne geldi. Sokak, kalabalık bir çevik kuvvet ekibi tarafından kapatılmıştı. Sokağın önüne İstiklal Caddesi üzerine bir sandalye yerleştirildi ve sinemacılar söz almaya başladı. Konuşan ilk isim, politik sinemanın dev ismi, ustalar ustası Yunan yönetmen Costa-Gavras’tı. 1982 yılında Altın Palmiye ödülünü Yılmaz Güney’in “Yol”u ile paylaşan Costa-Gavras, Emek Sineması’nı korumak isteyenlerin yanındaydı. Alkışlarla kalabalığa hitap eden ünlü yönetmen, “Bu sinemayı yıkmak sosyal ve politik olarak çok büyük bir hatadır. Emek Sineması yaşamalı” diye konuştu. Oyuncu Defne Halman’ın sunumlarıyla gerçekleşen konuşmalarda, Ahmet Mümtaz Taylan, “Emek Sineması’nı savunmak şehri savunmaktır. Cercle D’Orient Sosyal Güvenlik Kurumu’na yani bize aittir” dedi. Avukat Can Atalay’ın yanı sıra Defne Halman da sokağa girme isteklerini ve bunun en doğal haklarını olduğunu tekrarladılar.

Konuşmacılarından biri olan Serra Yılmaz, Kültür Bakanı Ömer Çelik’e seslendi ve “Emek Sineması’nın yıkılmayacağını söyleyen Kültür Bakanı Ömer Çevik, projeyi okudu mu bilmiyorum. Çünkü bu projeye göre Emek Sineması yıkılacak ve dördüncü kata bir taklidi yapılacak” dedi. Ardından söz alan Cem Davran da, sinemaya girme ve sokaktaki barikatın kaldırılması dileğini tekrarladı: “Emek’in eski bekçisi dedem, makinisti ise amcam. Ben bugün bu sokağa girerim” diye konuştu. Derya Alabora “Şehrin ruhunu alırsanız sanatı öldürürsünüz” dedi. Yönetmen Erden Kıral, Emek Sineması “Sinemanın Kabe’si” dedi.

Konuşmaların sonlanmasının ardından polisle konuşan Serra Yılmaz, Erden Kıral ve Defne Halman, protestocuların tek isteklerinin sokağa girmek olduğunu söyleyip, barikatı kaldırmalarını rica ettiler. Bekleyiş sürerken ve bu basit isteğe izin verileceği beklenirken, polis göstericilerden dağılmasını istedi. İkinci uyarının ardından panzerden tazyikli su sıkmaya ve biber gazları atılmaya başlandı. Müdahalelerde yere düşenler oldu. Panzerin tazyikli su sıkarak ilerlemeye başlaması sonucunda sinemacılar ara sokaklara sığındı. Onları sokakta kıstıran çevik kuvvet, gruba tekmelerle müdahale etti.

Fotoğraf: Efkan Bolaç


İstanbul'u kimliksizleştirme çalışmaları

Akıllarda kalan bir kare, olayların ardından Costa-Gavras’ın panzerin ve müdahalelerin ardından bomboş kalmış İstiklal Caddesi’nde yerdeki suların, ağlayan insanların, biber gazlarının, dehşet içindeki topluluğun arasından sinema dersine yürümesiydi. Dersin konusu sinemaydı belki ama Costa-Gavras gördüklerinden sonra söze insanların seslerini çıkarma hakkını, ifade özgürlüğünü savunarak başladı ve “Direnişinizin yanındayım” dedi.

Emek Sineması gibi 100 yıllık tarihi bir salonu yıkmanın kültürsüzleşme, kimliksizleştirme, sinema mirasına ihanet olduğunu düşünen sinemacılar, dünyanın her yerinde korunan tarihi salonlardan İstanbul’da tek kalan örnek olan Emek Sineması’nın yerinde korunması talebini dile getirmenin bedelini polis şiddetinin hedefi olarak ödediler.

Costa-Gavras ve Paul Laverty’den destek mesajları

Ünlü Yunan yönetmen Costa-Gavras, Emek Sineması eyleminde yaptığı konuşmada, “Uzun yıllar boyunca İstanbul Film Festivali’ni ağırlayan Emek Sineması her şeyden önce bir semboldür. Sembolleri yerle bir edemezsiniz. Bu, sembolleri umursamadığınızın vebu durumda sinemayı umursamadığınızın göstergesidir. Sinema salonları olmadan ulusal bir sinema olamaz. Bir ülkenin sineması olması için de ülkenin yardımına ihtiyaç vardır. Sinema bir aynadır. Hem kendinizi gösterir hem de sizi dünyaya gösterir. “Yol” gibi bir film yapan Türkiye, büyük bir ülkedir ve büyük ülkelerin güçlü sineması olmaları gerekir. Güçlü bir sinemaya sembol salonları yıkarak ulaşamazsınız,” ifadesini kullandı.

İngiliz yönetmen Ken Loach’un "Özgürlük Rüzgarları / The Wind That Shakes The Barley" gibi filmlerinde beraber çalıştığı senaristi Paul Laverty, destek mesajında “Umuyorum Emek Sineması şu anki ve gelecek nesiller için olduğu haliyle korunabilir. Bir filmi yüzbinlerce insanın oturup hayallere daldığı, rahatladığı, öğrendiği, güldüğü ve ağladığı bir yerde izlemek inanılmaz bir deneyimdir. Edinburgh’da iki tarihi çok güzel sinema salonumuz var. Bu salonlarda film izlediğinizde farklı bir his yaşarsınız, adeta geçmişi hissedebilirsiniz. Bunlar ve Emek Sineması gibi salonlar özel yerlerdir ve bir kez kaybedersek bir daha dönüşü yoktur. Yeni bir alışveriş merkezine kimin ihtiyacı var? Her zaman uzun vadede düşünüp, paha biçilmez sinema mirasımızı korumakta yarar var. Bu muhteşem salonu korumak için sürdürdünüz mücadelenizde her zaman yanınızdayım” dedi.