NİL KURAL

 

74. Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında George Clooney’nin yönetmen koltuğuna oturduğu senaristliğini ise Coen Biraderler’in üstlendiği ‘Suburbicon’, dün dünya prömiyerini festival kapsamında gerçekleştirdi. Başrollerinde Matt Damon ve Julianne Moore’un yer aldığı film, bir ABD taşlaması. Filmde, bir banliyö şehri, 1960’larda siyahi bir ailenin taşınmasıyla karışıyor. Siyahi aile banliyö sakinleri tarafından taciz edilirken, dışarıdan model gözüken beyaz bir ailenin ahlaki açıdan çürümüşlüğünün boyutları gitgide artıyor.

 

Hollywood’un muhalif kişiliğiyle tanınan aktörlerinden Clooney, sert bir ABD eleştirisi barındıran, finale doğru şiddet açısından elini korkak alıştırmadığı filminde tipik bir Coen Biraderler senaryosunun hakkını veremiyor. Ciddi ritim sorunlarına sahip film, karikatür karakterleri ve Coen takipçilerinin kolayca çözeceği komplosuyla kadrosu ve yönetmenliğiyle cilalı, ancak beklenen heyecanı yaratmayan bir film olarak dikkat çekti.

 

 

 

Yarışmada gösterilen ödüle daha yakın filmlerden biri ‘Hafta Sonu’ ve ’45 Yıl’la dikkat çeken İngiliz yönetmen Andrew Haigh’in imzasını taşıyan ‘Lean on Pete’ oldu. Basitliğinden güç alan çok zarif filmlere imza atan Haigh, ABD’de çektiği ilk filmi ‘Lean on Pete’te coğrafya değişikliğinden etkilenmediğini kanıtlıyor. Babasıyla yaşayan 16 yaşındaki Charlie’nin yalnız, imkansızlar ve sorunlarla dolu yaşamını devam ettirme çabalarına odaklanan ve hikayesi Charlie’nin bir at yetiştiricinin yanında Lean on Pete adlı atla kurduğu özel bağ üzerinden ilerleyen film, Venedik yarışmasının en etkileyici portrelerinden birini Charlie’yle sunuyor Zorlamadan dokunaklı olabilen ikinci yarısında çizdiği ‘Amerikana’ resmini Charlie karakterinin gücü sayesinde tamamlayabilen Haigh, Charlie’yi canlandıran genç aktör Charlie Plummer’dan aldığı performansla da alkışı hak ediyor. Haigh, ABD’ye dair filmler çeken Avrupalı yönetmenler arasında bu zorluktan alnının akıyla çıkabilen bir avuç yönetmenden birine dönüşüyor.

 

 

Yarışmada gösterilen diğer bir film ‘Lebanon’la tanınan yönetmen Samuel Maoz’un imzasını taşıyan ‘Foxtrot’tu. Film, İsrailli bir ailenin trajik bir haber alması üzerinden ailenin çeşitli fertlerine odaklanırken iddialı bir yol seçip bu yolda kaybolmamayı başarıyor. İsrail üzerine gözlemlerini ailenin hikayesine bağlı olarak gösteren Maoz, ‘Foxtrot’la jürinin ödüllerde değerlendirmesi muhtemel filmlerden birini sundu.