Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Cassel: "Fransız sinemasının bir elçisiyim”

Cassel: "Fransız sinemasının bir elçisiyim”

Cassel: "Fransız sinemasının bir elçisiyim”24 Mayıs 2015 - 12:05 | Vincent Cassel, "Mon Roi" filminin 65. Cannes Film Festivali'ndeki basın toplantısında. Fotoğraf: Loic Venance (AFP)
Fransız sinemasının yıldızlarından Vincent Cassel, iki filmle yer aldığı Cannes Film Festivali'nde oyunculuğunun sırlarını anlattı
NİL KURAL / CANNES
 
Fransız sinemasının yıldız ismi Vincent Cassel, bu yıl 68. Cannes Film Festivali’nin yarışmasında iki filmde rol alıyor. Biri İtalyan yönetmen Matteo Garrone’nin yönettiği ‘Tale of Tales’. Bu filmde kadınlara düşkün bir kralı canlandıran Cassel, yarışmada yer alan Fransız yönetmen Maiwenn’in yönettiği ‘Mon Roi’da da başrolde. Cannes’da bir söyleşide bir araya geldiğimiz Cassel ve içgüdüleriyle oynadığını anlatan aktörle filmlerini konuştuk.
 
‘Tale of Tales’daki karakteriniz komik bir karakter.
 
Onun dengesini filmin çekimlerinde bulduk. Karakterimin komik olması lazımdı ama gülünçlüğe kaçmamalıydı. Karanlık, şiirsel ve metaforları olan bir film ve benim bütün bunların ortasında şarlatan gibi gözükmemem önemliydi. Dramatik ve komik olmalıydı. Bence yalnız ve çaresiz bir tip. Aşkı arıyor.
 
‘Tale of Tales’ın senaryosunu okuduğunuzda ne düşündünüz?
 
Çok cüretkar bir senaryo olduğunu düşündüm ve Garrone’nin nasıl yapacağını bilmiyordum. Ama bir güven duydum. Çok görsel bir yönetmen ve ressam kimliğinden de yararlanarak nasıl yapacağını anlattı. İtalya’da janr filmlerinin bir geleneği var ve bu avantajı da kullandı.
 
Cassel, Matteo Garrone'nin yönettiği "Tale of Tales"de kadınlarla ilişkileri problemli bir kralı canlandırıyor.
 
Kariyeriniz son 10 yılda uluslararası oldu.
 
Benim için bir filmin ulusal kimliğinin bir önemi yok. Tek önem verdiğim geminin kaptanı, yani yönetmen. Mesela İtalya’da çalıştığınızda ilk kez gerçekten İtalya seti olduğunu anlıyorsunuz. Herkes yüksek sesle konuşuyor! Her yerde çalışabilirim, Güney Kore, Rusya... Her şeye hazırım. Bazı yönetmenlerden çok etkilenirim ama sete geldiğimde çok ciddiyimdir, işimi yaparım. Bir sporcu gibi. Aktörlüğün doğaçlamaya dayandığını düşünüyorum. Yarışmadaki diğer filmim ‘Mon Roi’ da doğaçlamaya yer açıyor mesela. Oyuncu olarak açıklamaları, konuşmaları, karakter üzerine psikolojik açılımları sevmem. Film çekmek organiktir ve oyuncunun görevi kendisini bırakmaktır. İçgüdülere dayanır.
 
Repliklerinizi öğrenmekte zorlanıyor musunuz?
 
Repliklerimi hiç ezberlemem. Zamanı geldiğinde tam olarak ne diyeceğimi bilirim. Bana nasıl yapıyorsun demeyin bilmiyorum. Büyü gibi. Eğer düzgün yazılmışsa o noktada denecek cümle çok açıktır.
 
En sevdiğiniz masal nedir?
 
Şimdi Cannes’da gösterilecek bir ‘Küçük Prens’ uyarlaması var, işte bu hikaye benim için özeldir. Uyarlamada bir seslendirme yapıyorum, tilkinin sesi benim. Kızlarıma sürekli ‘Küçük Prens’i dinletirim, okurum. Uyarlamayı da izleteceğim. Filmlerimin çok azını onlara gösterebiliyorum aslına bakarsanız. Bir tek ‘Güzel ve Çirkin’i izletebildim. Hep karanlık, şiddet dolu filmlerim var. Hayatın gerçekleri de bunlar aslında. Kahramanlara inanmam. Onlara prensli çizgi filmler izletince de aslında kötü hissediyorum çünkü bunlar yalan. Beyaz atlı prens gelmeyecek. Gelse bile beyaz atlı prensin içinde de bir canavarlık olacak. Zaten sırf iyilik sıkıcı olurdu, değil mi?
 
Mathieu Kassovitz, ‘Protesto’nun (La Haine) devamını çekeceğini açıkladı, ilkinde siz de rol alıyorsunuz. Bu konuda konuştunuz mu?
 
Hayır ama zaten rol alamam ilkinde ölmüştüm hatırlarsanız! ‘La Haine’i çekmek istedi çünkü haberlerde duyduğu bir şey onu şoke etti. Yakın zamanda da Charlie Hebdo onu şoke etti ve söyleyecek bir şeyleri olduğunu düşündü. Eğer söyleyecek bir şeyiniz olmadan film çekerseniz sonuç bomboş bir film olur.
 
‘Protesto’nun üzerinden 20 yıl geçti. Dönüp bakınca ne hissediyorsunuz o film hakkında?
 
20 yıl önce ‘Protesto’yla Cannes’daydık. Bir kere tipim hiç değişmedi, zaman bana dokunmadan geçti! Şaka bir yana o zamanlar daha az bilinçli ve çekingendim. Buraya geldiğimizde hiç rahat değildim. Söyleyeceklerimiz, devrimci görüşlerimiz vardı. Gerçekleri haykırmak istiyorduk. Burası çok güzel ama sahte bir canavar gibi. Boş bir yer. Buraya ait değiliz gibi geliyordu ve değildik de. Ama filmi gösterip yankı yaratmak için iyi bir fırsattı.
 
Cassel, "Mon Roi"da başrolleri Emmanuelle Bercot ile paylaşıyor.
 
Rol seçmekte zorlanıyor muydunuz?
 
Hayır ama ‘Güzel ve Çirkin’den sonra Brezilya’ya taşındığımda bir ara verdim. Üzerinde çalıştığım bir proje vardı. Sete dönmek istediğime karar verdiğimde hemen projeler yığıldı. O bakımdan kendimi şanslı görüyorum. Her zaman çalışmak istediğimde iş buldum. Burası biter bitmez Xavier Dolan’la film çekimine başlıyoruz. Ama şimdi Dolan jüride olduğu için konuşmamız münasip olmuyor.
 
Bu yıl yarışmada beş Fransız filmi var. Siz kendiniz Fransız sinemasına bağlı hissediyor musunuz?
 
Kesinlikle. Arada sırada Fransa’dan uzaklaşmak istesem de kesinlikle tam bir Fransız gibi hissediyorum. Uluslararası projelerde kendimi Fransız sinemasının bir elçisi olarak görüyorum.
 
‘Black Swan’ın yakaladığı başarı Hollywood’dan teklifler getirdi mi?
 
Genç dansçılar bana hayran, böyle bir faydası oldu! Kendimi Hollywood’da çalışmış görmüyorum. Steven Soderbergh, Darren Aronofsky, David Cronenberg, hiç biri Hollywood yönetmeni sayılmaz.