NİL KURAL / CANNES

 

Cannes’ın büyük ödülü Altın Palmiye’yi kariyerlerinde iki kez kazanmış ender yönetmenlerden Dardenne Kardeşler, yeni filmleri ‘La fille inconnue’yü 69. Cannes Film Festivali yarışmasında dün sundu. Belçikalı yönetmenler Jean Pierre ve Luc Dardenne, ‘La fille inconnue’de Jenny adlı doktoru merkeze alıyorlar. Bir gün mesai saatlerinden sonra muayenesinin kapısını çalan bir kadına kapıyı açmayan Jenny, bu kadının cesedinin bulunmasında sonra vicdan azabı duyuyor. Bu kadının kimliğini ve başına ne geldiğini öğrenmeye çalışıyor. ‘La fille inconnue’, yönetmenlerin vicdan azabı üzerinden hareket ettikleri bir film ve onlardan beklenmedik derecede geride kalan sosyal arka planıyla yönetmenlerin kariyerlerinin en zayıf filmlerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Luc Dardenne, dedektiflerden birinin Faslı olması üzerine bir sorunun ardından, “Belki Müslüman kadınlar veya genel olarak kadınlar toplumun geleceğidir. Buna tüm kalbimle inanıyorum,” dedi ve kadınların adaletsizlik karşısında çok daha duyarlı oldukları söyleyip “Sorumluluk duyuyorlar ve özgürler, dolayısıyla bir toplumu ileri taşıyabilirler,” diye konuştu. Luc Dardenne ayrıca filmin göçmenlere karşı toplu sorumluluk almama halini eleştirdiği yorumunun yapılabileceğini de onayladı.

 

 

Brezilyalı yönetmen Kleber Mendonça Filho, yeni filmi ‘Aquarius’la ilk kez Cannes ana yarışmada yer alan bir isim. Başrolünde Brezilya’nın ünlü yıldızı Sonia Braga’nın yer aldığı film, dört dörtlük olmasa da belli bir etkileyiciliğe erişmeyi başardı. Film, 65 yaşında müzik eleştirmeni orta sınıftan bir kadının onu yaşadığı apartman dairesinden çıkarmak ve apartmanın yerine lüks bir rezidans inşa etmek isteyen müteahhitlik firmasıyla mücadelesini konu alıyor. Film, sunduğu güçlü kadın portresiyle Brezilya’nın yozlaşması gibi konular arasında bölünse de, Braga’nın performansı ödüllerde En İyi Kadın Oyuncu dalında akla gelebilecek güçte.

 

 

Cannes yarışmasında üçüncü kez yer alan Filipinli yönetmen Brillante Mendoza, yeni filmi ‘Ma’ Rosa’da uyuşturucu satan bir ailenin polis tarafından yakalanması üzerinden giden filminde toplumun en alt gelir düzeyinde yaşanan hayatta kalma mücadelesine odaklanıyor. Gerçekçi bir sinema anlayışıyla çekilmiş film, Mendoza’nın kariyerinin zirvesi olmasa da, filmografisinin tutarlı bir halkası.

 

Artık sonlarına gelen yarışmada hâlâ gözdeler Cristi Puiu’nun ‘Sieranevada’sı ve Maren Ade’nin ‘Toni Erdmann’ı olarak sıralanıyor.