Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Cannes'da favori aranıyor

Cannes'da favori aranıyor

Cannes'da favori aranıyor24 Mayıs 2015 - 01:05 | "The Lobster", "Son of Saul", "Carol" ve "The Sea of Trees", Cannes'da Altın Palmiye yarışına giren dört film.
Önemli yönetmenlerin hayalkırıklığı yarattıkları Cannes Film Festivali ana yarışmasında gençlerin filmleri ön plana çıkıyor
NİL KURAL / CANNES
 
68. Cannes Film Festivali’nin 19 filmin yarıştığı Altın Palmiye ödüllü ana yarışmasının neredeyse yarısı geride kalırken yarışmada bir favori henüz belirmedi. Tam tersine önemli yönetmenlerin filmleri hayalkırıklığı yaratmayı sürdürüyor. Hayalkırıklığı listesinin tepesinde çok parlak bir dönem geçiren Matthew McConaughey’in başrolünde yer aldığı Gus Van Sant imzalı ‘The Sea of Trees’ bulunuyor. ABD'li bir adamın Japonya’daki bir ormana intihar etmek için gitmesini konu alan, spiritüel metninden karakterin travmasının merkezine hiçbir detayında işlemeyen film, bu yıl gösteriminin ardından yuhalanan ilk film oldu. ‘Elephant’la Altın Palmiyeli yönetmenin acemi işi filmi Cannes’da tek kelimeyle şaşkınlık yarattı. Diğer yanda genç bir yönetmen olgun bir filmle yarışmanın en beğenilenlerinden biri: Macar yönetmen Laszlo Nemes’in yönettiği ‘Son of Saul’. 2. Dünya Savaşı’nda Auschwitz toplama kampında gaz odalarında çalışmaya zorlanan bir esirin hikayesini anlatan film, izleyiciyi alt üst eden, bir ilk film olmasına rağmen kelimenin tam anlamıyla usta işi bir yönetmenlik gösterisi. Nemes, En İyi Yönetmen ve Jüri Özel ödüllerinin iddialı bir adayı. 
İtalyan yönetmen Matteo Garrone, ‘Tale of Tales’ ile ilk İngilizce filminde iyi bir sınav veremedi. Garrone’nin tersine Yunan yönetmen Yorgos Lantimos, ilk İngiliz filmi ‘The Lobster’la beğeni topladı. ‘Dogtooth’la hatırlanabilecek Lantimos, çift olmanın zorunlu tutulduğu hayali bir toplum üzerine kurduğu ‘The Lobster’la ironik, soğuk ve mizahi üslubunu İngilizce çekilmiş ve Colin Farrell ile Rachel Weisz gibi Hollywood oyuncularının yer aldığı bir filme de taşıyabildiğini kanıtladı. Ancak film ikinci yarısında düşen temposuyla ‘Altın Palmiye malzemesi’ sunmadı.
 
Yarışmadaki Gus Van Sant dışındaki diğer ABD'li yönetmen ‘L.A. Confidential’ ve ‘Safe’ gibi yapımlarda imzası olan Todd Haynes. Birkaç yılını televizyon projelerine ayıran ve Bob Dylan biyografisi ‘I’m Not There’den (2007) beri sinema filmi çekmeyen Haynes, 1950’ler New York’unda iki kadın arasındaki aşkı alan Patricia Highsmith uyarlaması ‘Carol’la yarışıyor. Başrollerini Rooney Mara ve Cate Blanchett’ın paylaştığı film, Haynes’in filmografisinde geçtiği dönem ve muhafazakar Amerikan toplumunu işlediği ‘L.A. Confidential’la karşılaştırılmaya ve bu filmin gerisinde kalmaya mahkum gözüküyor.
 
İtalyan sinemasının tecrübeli ismi Nanni Moretti, annesi hasta bir yönetmeni konu alan filmi ‘Mi Madre’ ile Japon yönetmen Hirokazu Koreeda ise ‘Umimachi Diary’ ile takipçilerinin üzmeyecek filmlere imza atsalar da, Altın Palmiye için isimlerinin telaffuz edilmeyeceği tahmin edilebilir. 
 
 
Türkiye’den ilgi gören resepsiyon
 
Önceki gece Grand Otel’in bahçesinde Türkiye standının organizasyonuyla bir resepsiyon düzenlendi. Baba Zula’nın sahne aldığı resepsiyona festivalde bulunan Türkiye’den sinemacıların yanı sıra yabancı gazeteciler ve film profesyonelleri de büyük ilgi gösterdi. 
 
“Cinsiyetçilik tartışılmalı”
 
Todd Haynes’in dün gece galası gerçekleşen ve Oscar adayları arasında yer alacağı tahmin edilen ‘Carol’ında başrolü üstlenen Cate Blanchett, film hakkında açıklamalar yaptı ve 1950’lerde geçen filmle günümüz arasında fark olmadığını vurguladı: “Çok muhafazakar bir dönemde yaşıyoruz. Tersini düşünmek saflık olur. Dünyanın birçok ülkesinde homoseksüellik hala yasak.” Hollywood’da sıklıkla tartışılan cinsiyetçilik üzerine de konuşan Blanchett, “Bundan bahsetmeyi ve tartışmayı sürdürmek gerekiyor. Eğer gündemde düşerse güç kaybederiz,” dedi. 
 
 
“Filmimiz için seçildik, kadın olduğumuz için değil”
 
Dün gece yapılan bir galayla Cannes’da gösterilen yarışma filmi Maiween’in yönettiği Fransa yapımı ‘Mon Roi’ydı. Başrollerini Vincent Cassel ve  Emmanuelle Bercot’nun paylaştığı film, sorunlu bir kadın erkek ilişkisini merkeze alıyor. ‘Polis’le 2011’de Cannes’dan Jüri Özel Ödülü kazanan Maiween, basın toplantısında kadın yönetmenlerin durumuyla ilgili yorumlarda bulundu: “İnsanlar şurada bir kadın burada bir kadın deyip duruyor. Belki bir kaç yıl sonra yeterince Faslı sinemacı olmadığından bahsedilecek. Biz bu yarışmaya cinsiyetimiz için seçilmedik, biz buraya filmimizle seçildik.” Maiween, ‘Marguerite et Julien’in yönetmeni Valérie Donzelli ile Altın Palmiye için yarışan iki yönetmenden biri. Cannes’da kadın yönetmenlerin seçkide fazla yer bulamaması sinema dünyasında sıklıkla tartışılan bir konu.