Bir pop starın çocukluğu
06 Eylül 2018 - 10:09‘Bir Liderin Çocukluğu’yla aktörlükten yönetmenliğe güçlü bir geçiş yapan Brady Corbet 75. Venedik Film Festivali’nde yarışan yeni filmi ‘Vox Lux’la, bir pop starın hikâyesini ele alan, yarışmanın en ilginç filmlerinden birini sundu.
NİL KURAL
2015 yılında Venedik Film Festivali’nde gösterilen ‘Bir Liderin Çocukluğu’yla ABD’li aktör Brady Corbet, faşist bir liderin çocukluğunu birkaç bölümü Scott Walker’ın güçlü müzikleri eşliğinde anlatmıştı. Corbet’nin bu filmle yönetmenliğe geçişi hiç de sıradan değildi. Tam tersine ne yapmak istediğini çok iyi bilen entelektüel bir yaratıcının ortaya çıkışıydı.
Corbet’nin 75. Venedik Film Festivali’nde yarışan yeni filmi ‘Vox Lux’ da aynı yapı ve entelektüel temaların sürdüğü güçlü bir yapım. Bir trajedinin kurbanı olarak ünlenen ve çocuk yaşta pop yıldızı olan Celeste’in hayatından birkaç bölümü bir kez daha Scott Walker’ın senfonik müzikleri eşliğinde sunan Corbet, ABD’nin şiddet ve pop kültürü arasında kurduğu bağla kayıtsız kalmanın imkânsız olduğu bir seyir deneyimi sundu. Britney Spears’ın benzeri pop yıldızının yetişkinliğini Natalie Portman, menajerini ise Jude Law’un canlandırdığı film, Corbet’nin ABD sinemasının en heyecan verici genç yönetmenlerinden biri olduğu yargısının altını kalınca çizdi.
İki sanatçı portresi
Venedik yarışması iki sanatçı biyografisi barındırıyor: ‘Kelebek ve Dalgıç’ın (2007) yönetmeni Julian Schnabel Vincent van Gogh biyografisi ‘At Eternity’s Gate’ ve ‘Başkalarının Hayatı’yla Oscar’a uzanan Alman yönetmen Florian Henckel von Donnersmarck’ın imzasını taşıyan Gerhard Richter filmi ‘Werk ohne Autor’. Willem Dafoe’nun Van Gogh’a fiziksel benzerliği ‘At Eternity’s Gate’in işleyen tek yönü denilebilir. Serbest, plansız bir üslupla Von Gogh’un defalarca sinemaya uyarlanmış hayatından belli kesitleri sunan Schnabel, çok iyi bilinen bir hayata veya sanatın o dönemine dair hiçbir yenilik bir fikir ve bakış açısı sunmuyor.
‘At Eternity’s Gate’in tersine çok planlı ve ana akım bir anlatım sunan Richter biyografisi ‘Werk ohne Autor’ ise İkinci Dünya Savaşı’nda başlıyor. Filmde Kurt Barnert ismiyle anlatılan Richter’in savaşta bir çocuk olarak yaşadıkları, ufkunu açan teyzesinin psikolojik sorunları nedeniyle toplama kampına gönderilmesi üzerinden ilerleyen film, Richter’in savaştan sonra Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçmasıyla devam ediyor. Burada Düsseldorf Sanat Akademisi’ne kabul edilen ve öğretmeni Joseph Beuys’un da rehberliğinde imzasını bulması süren üç saatlik bir biyografi sunan Donnersmarck, ana akım izleyiciye hitap edecek biyografi klişelerini de kullanan düz bir filme imza atıyor. Yaratıcı bir sanatçının işlerinin temelini yaratıcılıktan en uzak şekilde sinemaya aktaran yönetmenin filmi bu yıl Almanya’nın da En İyi Yabancı Film Dalı’nda Oscar adayı.
‘Nuestro Tiempro’ bir evliliğin anatomisini konu alıyor.
Reygadas’ın çiftliği
Carlos Reygadas ise yeni filmi ‘Nuestro Tiempo’da bir evliliğin anatomisini konu alıyor. Başrolünde kendisinin yer aldığı film, boğa yetiştiren bir çiftlikte geçiyor ve mutlu gözüken bir evlilik dağılırken başlangıçta alabildiğine açık gözüken bir doğa yerini daha kısıtlı kadrajlara bırakıyor. Mizahın en ön planda olduğu Reygadas filmlerinden biri olan ‘Nuestro tiempo’, yönetmenin erkek olmak, ilişkilerin doğası ve insan psikolojisi üzerine sorularının devamını getiriyor ve çiftliğin de etkisiyle insandaki hayvani yönlerle de paralellikler kuruyor.