Akın Cannes’da kabuslarını sundu
27 Mayıs 2017 - 10:05 | Diane Kruger, Fatih Akın'ın 'In the Fade'inde eşi ve oğlunu Neo-Nazilerin bombalı saldırısında kaybettikten sonra intikam almaya karar veren bir kadını canlandırıyor.Cannes Film Festivali'nde yarışma filmlerinin gösterildiği son gün olan dün Türkiye kökenli Alman yönetmen Fatih Akın'ın filmi 'In the Fade' izleyici karşısına çıktı. Akın film ekibiyle birlikte gösterimden sonraki toplantıda basının karşısına çıktı
NİL KURAL / CANNES
70. Cannes Film Festivali’nde yarışmanın son gününde ‘Duvara Karşı’yla Berlin’den büyük ödül olan Altın Ayı’yı kazanan Türkiye kökenli Alman yönetmen Fatih Akın’ın yönettiği ‘In the Fade’ dün izleyici karşısına çıktı. Akın’ı ‘Yaşamın Kıyısında’dan 10 yıl sonra Cannes Film Festivali’nin ana yarışmasına taşıyan filmin başrolünde uzun süre sonra ilk Almanca rolünde yer alan Diane Kruger yer alıyor. Kruger’ın canlandırdığı Katja, bir bombalı saldırıda Kürt kökenli kocası ve altı yaşındaki oğlunu kaybeder. Bütün kanıtlar bombayı yerleştirenin Neo-Nazi bir çift olduğuna işaret etmektedir. Film, bu noktadan sonra Katja’nın adalet arayışına odaklanıyor.
Akın, Kruger ile 'In the Fade'in çekimleri sırasında.
Kruger hayranlığı
Filmin ardından basının karşısına çıkan Fatih Akın ve filmin ekibi yapım hakkında merak edilenleri yanıtladı. Akın, rolü önce Katja’nın karakterini bir erkek olarak planladığını aktardı: “Sonra bu fikir sıkıcı geldi. Ana karakteri bir kadına çevirdiğim anda aklıma Diane Kruger’la çalışmak geldi.” Filmdeki yas tutan, öfkeli ve darmadağın olmuş Katja rolünde beğeni toplayan Kruger ise uzun süredir Almanya’da Almanca oynayacağı bir rolün hayalini kurduğunu ve Akın’la çalışmanın onun için rüya gibi olduğunu aktardı. Kruger, rolü hakkında “Başına böyle bir şey gelen bir kadın hayatını nasıl yeniden inşa eder? Peki ya adalet yerini bulmazsa ne yaparsınız? Bu soruları soran hikâye benim için çok duygusaldı” diye konuştu. Akın ise sık sık Kruger’la çalışmanın yüksek beklentilerini bile aştığını ve ona duyduğu hayranlığını dile getirdi.
Basın toplantısında gelen bir soruda filmin terörizmi işlemesi ve adaletin işleyişi soruldu. Akın, karakterin kendi kararlarını verdiğini söyledi: “Bir senaryo yazdığınızda buraya kendi tartışmanızı yansıtırsınız. Bu film de toplumun adaleti, devletin adaleti ve bireysel adaletin çatışmasını konu alıyor.” Akın, bu durumda kalsa ne yapacağını bilmediğini ifade etti ve “Umarım bu durumda kalmam. Yaşamayan bilemez. Ama bir baba veya bir ebeveyn olarak düşünürseniz aklınıza bu kabuslar geliyor. Bu film bana kabuslarımla bir diyalog kurma imkanı verdi” dedi.
Fatih Akın, toplumlardaki kutuplaşmayla ilgili bir soru üzerine, “Küreselleşmiş bir dünyada yaşıyoruz. Bu durum, çeşitli imkanlar sunduğu gibi birçok düşman da yaratıyor. Şu anda burada konuşuyor olmamız da küreselleşmenin sonucu, birçok insanın yaşadığı ekonomik güçlükler de... Ben küreselleşme döneminin çocuğuyum. Bu sayede fikirlerimi tüm dünyayla paylaşıyorum. Ümitliyim; bu da ışık görüyorum demek. Ama ışığın olduğu yerde gölge de var. Artık küreselleşmenin sonuçlarından korkmak istemiyorum. İyileşme yavaş yavaş olacak. Ama ümitliyim” dedi.
Jérémie Renier ve Marine Vacth, François Ozon'un 'L'amant double'unda.
Ozon’dan psikolojik gerilim
Fransız sinemasının en üretken yaratıcı yönetmenlerinden, bir önceki filmi ‘Frantz’ı geçen yıl eylül ayında Venedik Film Festivali’nde sunan François Ozon, yeni filmi ‘L'amant double’la Cannes’ın ana yarışmasında yer alıyor. David Cronenberg sinemasının ilk dönemini andıran bir psikolojik gerilime imza atan Ozon, bir kez daha tür sinemasında ve birbirine hiç benzemeyen filmlerdeki hünerini kanıtladı. Psikoloğuyla bir ilişki yaşamaya başlayan bir kadının iç dünyasını yansıtan filmiyle Ozon, yarın geceki ödül töreninde sahneye çıkacak mı emin olmak mümkün olmasa da, bu türün sevenleri için ender görünen bir memnuniyet yarattı.