Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Abbas Kiarostami: “Şöhret yok eder”

Abbas Kiarostami: “Şöhret yok eder”

Abbas Kiarostami: “Şöhret yok eder”30 Ekim 2014 - 12:10
Dünyanın en önemli sinemacı ve sanatçıları arasındaki yerini 1970’lerden beri koruyan dâhi yönetmen Abbas Kiarostami, geçen hafta sonlanan 51. Antalya Film Festivali'nin uluslararası bölümünün konuğuydu. Festivalden Yaşam Boyu Başarı Ödülü alan Altın Palmiyeli yönetmen Antalya'da sorularımızı yanıtladı
NİL KURAL
 
Son iki uzun metrajlı filminizi İran'da çekmediniz. 'Aslı Gibidir' (Certified Copy) İtalya'da; 'Sevmek Gibi' (Like Someone in Love) ise Japonya’da geçiyordu. Ülkeniz İran’da film çekmeyi özlüyor musunuz?
 
Elbette. Kendi dilimde ve kültürümde film çekmek her zaman daha fazla arzu ettiğim bir şeydir. Ama şartların uygun ve benim istediğim gibi olması gerekir. Şartlar olgunlaştığında İran'da film çekmek için kafamda fikirler var.
 
Çok ünlü bir sözünüz var, “Ağaçlar köklerinin olduğu yerden sökülürse meyve vermez,” diye. Avrupa’da çektiğiniz filmlerin ardından bu sözün geçerliliğine hâlâ inanıyor musunuz?
 
Ben işimi ve hayatımı birbirinden ayırıyorum. Verdiğim ağaç örneği hayatla ilgiliydi. Ben Tahran’dan başka bir yerde hayatımı sürdüremem. İşle ilgili uygun olursa filmimi başka bir yerde çekerim ama tekrar yaşamak için döneceğim yer İran’dır.
 
İlk sinemaya başladığınız dönemde Akira Kurosawa’dan Chris Marker’a dönemin usta isimlerinin övgüleriyle karşılaştınız. Tevazunuzu korumak zor olmuştur.
 
Tevazu yalandır, ben de mütevazi biri değilim. Şöhret denilen kavram dışla ilgilidir, bize yararı olan bir şey değildir, bizi yok eder. Hiçbir zaman ben bir sandalyeye oturup, "Burası benim yerim, artık hareket etmem," demedim. Sürekli gençlerle veya ilgilendiğim hikayelerle yeni bir tecrübe edinmek istedim. Uzun yıllardan sonra kısa film yapıyorum. Yapacağım da.
 
Juliette Binoche, 'Aslı Gibidir' (Certified Copy) filminde.
 
Gençken sinemaya başlarken cesaretli miydiniz?
 
Sinemacı veya yönetmen olma gibi bir arzum yoktu, ressam olmak istiyordum. 4 yıllık Güzel Sanatlar Fakültesi'ne gittim. Çerçeve ve tuval yanımdayken bir şey yapamadığımı hissettim. Bu yetersizlik ve zayıflık hissi 13 yıl sürdü. Resim ve sanatla ilgilenirken, bedenim, elim; zihnimden, tefekkürümden uzaktaydı, yetişmiyordu ona. Sürekli zihnim daha öndeydi. Reklam filmleri ve grafiğe başladıktan sonra el tecrübesi edindim ve sinemaya başladım. O dönem geçmiş olmasına rağmen resim yapma arzusu beliriyor. Şimdi fotoğraflar üzerinde resim yapmayı deniyorum mesela. Hala gönlüm resim yapamamış olmamamı kabullenemiyor.
 
Bu kadar uzun ve başarılarla dolu bir kariyerde nasıl hikayeler ilginizi çekmeyi sürdürüyor?
 
3 dakikalık kısa filmlere ilgi duyuyorum, bu tür çalışmalar yapıyorum. 1 yıla yakındır ‘24 Frames’ adlı bir proje üzerinde çalışıyorum. Bu çalışma içinde 24 tane 3 dakikalık film olacak ve hepsi ayrı bir hikayeye sahip. Planlar birbirinden ayrılıyor ama toplu olarak 24 tanesi, bir bedeni ortaya çıkarıyor. Bu tarz çalışmayı seviyorum, çünkü kural haline gelen uzun hikayelerden, günümüzün melodramlarından kurtarıp yeni bir forma kavuşturuyor. Tahran'daki evimde veya gittiğim yerlerde çekiyorum.
 
"Kendimi asla tamamlamış olarak görmem"
 
Sık sık uluslararası seminerler ve ustalık sınıflarına katılıyorsunuz. Deneyimin genç kuşaklara aktarılmasına önem verdiğiniz sonucunu çıkarıyorum, yanılıyor muyum?
 
Ben aslında öğrencilerle çalıştığımızda kendimi yeniliyorum ve yeni bir bakışla bakıyorum. Bir vazife veya sorumluluk olarak görmüyorum, öğrencilere sinema öğretmeliyim gibi. Gençler bilmedikleri için daha cesurlar. Ben de o cesaretlerinden bir şeyler alıyorum. Maalesef insanın yaşı ilerledikçe cesareti kayboluyor ve daha bağımlı hale geliyor. O yüzden gençken içlerindeki ateşi ve cesareti görmek ve oradan bir şey almak lazım. Genelde biz workshop yaptığımızda kısa film de çekiyoruz. Workshop bittiğinde çekilen bütün filmlere puan veriyoruz. Genelde benim film, sekizinci veya dokuzuncu oluyor.
 
Hâlâ kendinizi bu şekilde yenileme ihtiyacı duyuyor musunuz?
 
Kendimi asla tamamlamış olarak görmem. Tam tersine gençlerin yerinde olmak istiyorum. Cesaret ve her şeyi yapabilme enerjisi çok değerli bir şey.