‘Yaşayan ölüler’ babasız kaldı: George Romero
19 Temmuz 2017 - 05:07Modern korku sinemasının en önemli isimlerinden, 'yaşayan ölüler'i sosyal arka planlarla kullanan usta ABD'li yönetmen George A. Romero, 77 yaşında hayatını kaybetti
NİL KURAL
Korku türünün gelmiş geçmiş en önemli yönetmenlerinden, kendi sevdiği deyişle ‘yaşayan ölü’ filmleriyle türe devrim niteliğinde bir değişiklik getiren öncü ABD’li yönetmen George A. Romero, 77 yaşında hayatını kaybetti. ‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’nin (Night of the Living Dead, 1968) de aralarında olduğu filmlere imza atan Romero’nun akciğer kanseriyle kısa ve zorlu bir mücadelenin ardından yanında kızı ve eşi varken hayatını kaybettiği açıklandı.
1940’ta New York’ta Kübalı bir baba ve Lituanya kökenli bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Romero, Carnegie-Mellon Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra sinema kariyerine kısa filmler ve reklam filmleriyle başladı. 1968 yılında kültleşecek filmi ‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’ni çok dar bir bütçeyle 114 bin dolara çeken Romero, ‘yaşayan ölüleri’ sinemada korku türünün odaklarından biri haline getirdi. Film, 30 milyon gişe hasılatıyla gişede bütçesini katbekat geçerek, finansal olarak da büyük kazanç sağladı. Ancak hem işlediği konular hem muhalif karakteri Romero’yu hiçbir zaman bir Hollywood yönetmenine dönüştürmedi.
Sosyal taşlama aracı
‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’nde zombiler, Romero’nun ileride çekeceği yaşayan ölüler filmlerinde de gözlemlenebileceği gibi, yavaş yürüyüşleriyle kendilerine kurban ararken amaçları sadece izleyiciye kanlı dehşet anları yaşatmak değildi. Romero, ‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’nde dönemin ABD’sinin ırkçılık gibi önemli bir sosyal meselesini zombiler aracılığıyla anlatıyordu. Kadınlar, azınlıkta kalanlar, haksızlığa uğrayanlar, filmlerinde her zaman kahramanlar olarak boy gösterecekti. Dolayısıyla Romero, sadece korku türünün değil, siyasal temelleri olan sosyal taşlamaların yönetmeniydi, hep de böyle kaldı.
'Night of the Living Dead / Yaşayan Ölülerin Gecesi' (1968).
Romero, zombi filmlerine 1978 yılında ‘Zombi’yle (‘Dawn of the Dead’) değerli diğer bir halka eklediğinde zombiler bu kez de tüketim toplumunu eleştirinin bir aracına dönüştüler. Nitekim olaylar bir alışveriş merkezinde geçiyordu. Romero yaşayan ölülere ‘Zombi - Ölüm Günü’nde (Day of the Dead) yeniden eğildiğinde ABD’nin militarist eğilimlerini topa tutuyordu. Bir diğer yaşayan ölüler filmi ‘Ölüler Ülkesi’yle (Land of the Dead, 2005) Romero bu kez zengin ve fakir arasında gitgide açılan uçuruma dem vuruyor, zenginler yüksek duvarların güvenliğinde kendilerini korumaya çalışıyordu. 11 Eylül sonrasının terörle yaşama hissi ve bunun sonuçları da filmde ağırlığını hissettiriyordu. Romero, ne zaman bir yaşayan ölüler filmi çekse, aslında o günün Amerika’sından veya dünyasından bahsediyordu. Çok güncel ve sağlam bir siyasi bilinçle…
Zombiler, komşular...
Romero’nun yaşayan ölüler filmlerinin başarısı sadece politik altyapılarında da değildi. Usta yönetmen, zombileri egzotik konumlarından çıkarıp ‘komşu’lar haline getirdiğini ifade ediyordu. Romero’ya göre komşulardan korkutucu bir şey yoktu. Tehdit, doğaüstünden gelmiyordu; yanı başımızdaydı, evin hemen yanındaydı. Belki filmleri milyonların bilinçaltına da bu yüzden hitap ediyordu. “Zombilerin evrimle, bir neslin diğerini tüketmesiyle ilgili olduğunu da düşünüyorum” diyen Romero, zombilerin her insanın bilinçaltındaki korkulara denk düşmesinin formülünü çözmüştü.
Ölü olarak kalmayacak
Romero’nun kariyeri zombi filmleriyle bilinse de, kariyerinde 1971 yapımı romantik komedi ‘There’s Always Vanilla’, filmografisindeki favorisi olarak tanımladığı vampir filmi ‘Martin’ ve Stephen King uyarlaması ‘Creepshow’ da bulunuyordu. Ama o, yaşayan ölülerin yönetmeni olarak tanınmasının etiketini üzerinden atamadı. Sonuç itibariyle az ve öz çektiği filmlerle korku türünü dönüşü olmayan şekilde değiştirdi. “Ben de zombilerim gibiyim. Ölü olarak kalmayacağım!” diyordu. Geride bıraktığı külliyatın ve türde yarattığı devrimin ardından aksini kim iddia edebilir?
Korku camiasında yas
Korku türünün hayranları, bu alanda üreten isimler Romero’nun hayatını kaybettiği haberinin duyulmasından sonra yaslarını ifade ettiler. ‘Shaun of the Dead’le Romero’nun açtığı yola mizahi ve ‘İngiliz’ bir halka ekleyen, şu anda ‘Baby Driver’la dikkat çeken Edgar Wright, “Romero olmasa, şu anki kariyerime sahip olamazdım. Çoğu insan George’a verdiği ilhamdan dolayı çok şey borçlu. Ben sadece o insanlardan biriyim” diye yazdı. Korku türünün diğer bir usta ismi John Carpenter, “Romero, harika bir yönetmendi ve modern korkunun babasıydı. Dostumdu, onu özleyeceğim” dedi. Stephen King ise Romero’ya “Birlikte çalıştığım insanlar arasındaki gözdem, eski dostum George’un ölüm haberine çok üzüldüm. George, senin gibisi bir daha gelmez” diye veda etti.
Etiketler: george romero Nil Kural yaşayan ölülerin gecesi night of the living dead Edgar Wright stephen king