Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » “Referansım, Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak’ıydı”

“Referansım, Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak’ıydı”

“Referansım, Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak’ıydı”16 Ekim 2015 - 11:10 | Tom Courtenay ve Charlotte Rampling, '45 Years / 45 Yıl'ın merkezindeki çift.
Yeni filmi '45 Years / 45 Yıl' ile Berlin Film Festivali'nde yarışan ve son derece olumlu eleştiriler alan İngiliz yönetmen Andrew Haigh ile konuştuk
NİL KURAL
 
İngiliz yönetmen Andrew Haigh, ismini 2011 yapımı ‘Hafta Sonu’ (Weekend) ile duyurdu. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde yarışan ve başrollerindeki Charlotte Rampling ve Tom Courtenay’e oyuncu ödülleri kazandıran ‘45 Yıl’ (45 Years), 45 yıldır evli bir çiftin geçmişteki bir sır nedeniyle uzaklaşmasını konu alıyor. Haigh’le Türkiye’de gösterimde olan ’45 Yıl’ı Berlin’de konuştuk.
 
’45 Yıl’ nasıl ortaya çıktı?
 
David Constantine’nin 8 yıl önce okuduğum kısa hikayesinden yola çıktım. Basit ve güzel bir hikayeydi, karakterler daha yaşlı 80’li yaşlarında. Bu hikayede de bir ceset yıllar sonra bulunuyordu. Hikayenin bir ilişkiyi ele alma biçimini sevdim. İlişkilerdeki dürüstlük ve zorluklar gibi konuları ele alıyordu. Buradan yola çıkıp, evlilik yıldönümü partisi gibi eklemeleri yaptım, genişlettim.
 
Hem ‘Hafta Sonu’ ve hem ’45 Yıl’, çok sakin ama duygularla dolup taşan filmler... Bunlar senaryoda nasıl ortaya çıkıyor?
 
İlgimi çeken küçük detaylar. Odağımı ve konsantrasyonumu bu detaylara adıyorum. Hayatımızın da bu küçük detaylara bağlı olduğunu düşünüyor ve ilişkilerin karmaşıklığını da bu detaylar üzerinden kurmaya çalışıyorum. Filmlerimde yer alacak insanları bunlarla film çekilebileceğine ikna etmek kolay olmuyor ama bu filmde daha kolay oldu. Çünkü ‘Hafta Sonu’ vardı ve nasıl olabildiğini görebildiler ama ‘Hafta Sonu’nu çekecek imkanları yaratmak, bu küçük hikayeleri anlatabileceğime inandırmak zordu.
 
Tom Cullen ve Chris New, 'Weekend / Hafta Sonu'nda (2011).
 
‘Hafta Sonu’ ilişkilerin başlangıçları hakkında. Bu film ise 45 yıllık bir ilişkiyi konu alıyor.
 
Bu iki filmin birbirini tamamladığını düşünüyorum. İlişkilerin temel dinamikleri ‘Hafta Sonu’ndaki gibi en başlarda belli oluyor. İlk dönemlerde olanlar bütün ilişkide olacakların tohumunu ekiyor. ‘Hafta Sonu’ndaki iki kişi ilişkilerinin başlarında birbirlerine karşı çok dürüstler. Bu, bir ilişkiye dönüşmese de böyle. ’45 Yıl’daki çift ise ilişkilerinin başlarında dürüst olamamışlar. Bu da ilişkilerine sinmiş. Ama bu durum onların başarısız bir evliliği olduğu anlamına gelmiyor.
 
Kadının geçmişinde bir sır ortaya çıksaydı, erkeğin bu kadar etkileneceğini düşünmüyorum. Siz kadın ve erkek karakterlerin yerlerini değiştirmeyi hiç düşündünüz mü?
 
Hayır, çünkü baştan beri kadın karakterin merkezde olacağını düşünmüştüm. Erkeklerin varoluşsal bir sorunlar yaşadığı o kadar çok kitap, film, var ki… Her yerdeler… Kadınların varoluşsal sorunları ise çok az işleniyor, o yüzden kadın karakteri merkezde tutma konusunda çok kararlıydım. ‘Hafta Sonu’, eşcinsel iki adamın bakışındandı, bu da bir kadının bakış açısını gösteriyor. Daha önce çok kez anlatılmış hikayeleri görmediğimiz bakış açılarından anlatma fikri hoşuma gidiyor.
 
Charlotte Rampling’i düşünerek mi yazdınız Kate rolünü?
 
Hayır, senaryolarımı birilerini düşünerek yazmam çünkü sonra kabul etmediklerinde mutsuz olursunuz. Bu film üzerinde ‘Hafta Sonu’ bitmeden çalışmaya başladım, dolayısıyla o sırada bir hiçtim, Rampling gibi bir oyuncuyu düşünerek senaryo yazamazdım.
 
Yaşlı bir çift hakkında yazarken bilginizi, ilhamınızı nerelerden alıyorsunuz?
 
Bazıları kısa hikayeden. Ama 60 veya 70’lerindeki insanların genç insanlardan çok farklı olduğunu da düşünmüyorum. 27 yaşına gelince birden dünyanın sırlarına vakıf olmazsınız, ileri yaşlarda da sorgulamayı sürdürürsünüz. Kate de kim olduğunu, ilişkisini yeniden değerlendirdiği bir döneme giriyor. Kendim gibi düşürerek yazdım.
 
Andrew Haigh.
 
Bu kadar küçük bir hikayeyi anlatırken finansman bulmanız zor oldu mu?
 
Aslında hayır. Düşük bütçeli ve küçük bir ekiple çekilen bir film. Sonunda ne olacağı da belliydi, ‘Avengers’a rakip olacak hali yoktu. Dolayısıyla kolay bütçe bulundu.
 
Mütevazi hikayeler artık pek anlatılmıyor. Katılıyor musunuz?
 
1960 ve 1970’lerde sıradan insanlar ve onların hikayeleriyle ilgili bir çok film çekiliyordu. Sonra ne olduysa oldu, hikayeler, filmler büyümeye başladı. Bence eninde sonunda sinemada kendi hayatımıza benzeyen hikayeler görmek istiyoruz ve dolayısıyla küçük hikayeler yeniden belirmeye başladı.
 
Bu küçük hikayeleri çekerken, sinema tarihinde hangi yerlere bakıyorsunuz, referanslarınız nedir?
 
Filmden filme değişir ama genellikle sevdiğim filmlerden ilham alınırım. Bu film için Romanya yapımı ‘Marti, dupa craciun’u ve Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Uzak’ı sayabilirim. Bunlar, küçük ve mahrem dramlar ama çok derin bir şey söylüyorlar. İzlemeyi sevdiğim filmler…
 
Filmlerinizi nasıl çekiyorsunuz, detayları nasıl koyuyorsunuz?
 
Storyboard’lardan pek hoşlanmıyorum. Filmin tonu, atmosferi ve hissi üzerine düşünüyorum. Kamera statik mi olacak el kamerası mı bunlara kafa yoruyorum. Bazı şeyleri planlıyorum bazılarını planlamıyorum. Mesela filmde Kate’in piyano çaldığı bir sahne var. Bu, senaryoda yoktu. Çektiğimiz evde bir piyanı vardı ve Rampling piyano çalabiliyordu, sette çalarken böyle bir sahne çektim. Prova yapmıyoruz, fazla plan da çekmiyorum. Filme çekiyorum dolayısıyla fazla çekim yapmamaya çalışıyorum.
 
Bazen çok küçük filmler bir anda kendilerini Oscar yarışı gibi devler liginde bulabiliyor.
 
Bir film çekiyorsunuz ve nasıl karşılanacağını hiç bilmiyorsunuz. İki gün önce ’45 Yıl’dan herkesin nefret edeceğini düşünüyordum. İşlerin nereye gideceğini bilmiyorsunuz. Harika filmler fark edilmiyor, berbat filmler en tepelere çıkabiliyor. Eleştirileri okuma konusunda saplantılıyım. Sadece eleştirmen görüşlerini değil, twitter’da bir takipçisi olan birinin fikrini de araştırıp buluyorum ve kafama takıyorum.