"Papa İtalya'nın ilerici partilerinden daha sol"
17 Ağustos 2015 - 12:08 | Paola Pitagora ve Lou Castel, 1965 yapımı 'Fists in the Pocket'ta.İtalyan politik sinemasının saygın yönetmeni Marco Bellocchio ile Locarno Film Festivali'nde bir araya geldik, özel gösterimi sebebiyle ilk filmi 'Fists in the Pocket'ı konuştuk
NİL KURAL
Marco Bellocchio, İtalyan sinemasının politik sinemadan hiç kopmamış, saygın yönetmenlerinden. 2003 yapımı Aldo Moro’nun kaçırılma öyküsünü konu alan ‘Goodmorning, Night’, ötenaziyi tartıştığı 2012 yılının Altın Aslan adaylarından ‘Dormant Beauty’, yönetmenin son dönem tanınan filmlerinden olsa da ilk filmi ‘Fists in the Pocket’ın (1965) kariyerinde özel bir yeri var.
50 yıl önce Locarno Film Festivali’nde ilk gösterimi yapan ve bir aileyi merkeze alan film, Alberto Moravia’nın anlatımıyla festivaldeki bütün yönetmenleri bir gecede yaşlanmış gösterecek kadar yenilikçi ve devrim niteliğindeydi. Şimdi ise Locarno’da 50 yıl sonra ‘Fists in the Pocket’ bir kez daha dev açıkhava sinemasında izleyiciyle buluşuyor, Bellocchio ise festivalden Onur Ödülü alıyor. Önümüzdeki günlerde Venedik Film Festivali’nde yeni filmi ‘Blood of My Blood’ yarışacak olan Bellocchio ile sohbetimizde yeni filmini konuşmayı sonraya erteleyip ilk filmi ‘Fists in the Pocket’ı merkeze alıyoruz.
Marco Bellocchio.
‘Fists in the Pocket’ı 50 yıl sonra Locarno’da göstermek sizin için nasıl bir his? Çünkü bu gösterim, hem festivalin tarihinin sembollerinden hem de sizin kariyerinizin övgülerle başlamanıza vesile oldu.
Locarno için sembol veya önemli mi bunun kararını veremem. Ama benim için çok önemli olduğu kesin. İlk filmimdi, ilk ödülümü ki ikincilik ödülüydü burada aldım.
‘Fists in the Pocket’a dönüp baktığınızda hakkında ne düşünüyorsunuz?
50 yılı düşünmek zor ama o filmi çektiğimde üniversiteden yeni mezun olmuştum. Elbette sinema okumuş olmak tek başına yeterli değil. Kimliğimle ilgili bir film çekmek istemiştim. Ben bir yönetmen miyim, değil miyim? Ve sonuçta bildiğim konulara eğilmeye karar verdim. Bildiğim konu ise aileydi. Sosyal bir gözlem yapmak gibi amacım yoktu. Deneyimlerimden yola çıktım ve bir ailenin sorunlarını işlemeye karar verdim. Şunu da ekleyebilirim: Zamanının, döneminin sinemasına ait bir film çekmek istemedim. Zamanın dışında olmasına dikkat ettim. O dönemin günlük mevzularına eğilmedim.
Bir söyleşinizde diyorsunuz ki "'Fists in the Pocket’la her şeyi riske attım". Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz?
Aslında ilk bakışta hiçbir şeyi riske atmadım. Çünkü yeni başlıyordum neyi kaybedebilirdim ki? Ama risk aldım çünkü kimse filmi finanse etmek istemiyordu ve bankadan kredi çektim. Bu da uzun vadede iyi oldu çünkü hala gösterim haklarının bende olduğu tek filmim. Para da kaybetmedim hatta biraz kazandım. Asıl riski aldığım konu şuydu: Bir yönetmen olabilecek miydim, bir yönetmen olarak kimlik yaratabilecek miydim? Bu kariyere başlayabildim sonuçta.
‘Fists in the Pocket’ da dahil olmak üzere kariyeriniz boyunca filmlerinizde Katolik kilisesine karşı eleştirel bir tutum aldınız. Şimdi Papa Francis’in ardından eleştirdiğiniz bu kurumda bir değişiklik görüyor musunuz?
Katolik bir eğitim aldığım için bu konudaki eleştirilerim filmlerimde yer buldu. ‘My Mother’s Smile’ adlı filmimde de bu eleştirilerimi bir kez daha merkeze aldım. Ama açıkçası din şu anda pek ilgimi çekmiyor. Bana artık yaratıcı veya eleştirel bir ilham vermiyor. Dinin dünyanın sorunlarının cevabı olacağını hiç düşünmüyorum dolayısıyla da bu konu hakkında düşünmeyi bıraktım. Papa Francis’e önceki Papalara kıyasla sempati duyduğumu eklemeliyim. Dile getirdiği konular İtalya’daki ilerici partilerin fikirlerinden daha sol. Bu yüzden daha fazla ilgi çekiyor. Ama kiliseye karşı ne eleştirme isteği ne de güven duyuyorum. O dünyanın dışındayım. Ama eskiden kiliseye karşı militanca bir öfke duyuyor ve eleştirmek istiyordum, bunun bana ilham verdiği bir dönem vardı.
Etiketler: Nil Kural marco bellocchio fists in the pocket Locarno film festivali Sleeping Beauty goodmorning night blood of my blood İtalya yönetmen