Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » “Oynamadık, filmde kendimizi kaybettik”

“Oynamadık, filmde kendimizi kaybettik”

“Oynamadık, filmde kendimizi kaybettik”03 Ağustos 2015 - 04:08 | Burak Yiğit, 'Victoria'da Berlin'de yaşayan göçmen bir genci canlandırıyor.
Sebastian Schipper'in yönettiği 'Victoria', Berlin'de bir kulüpten çıkarken peşine takılan gençlerle beklenmedik bir macera yaşayan İspanyol bir kadın turistin hikayesini anlatıyor. Filmin başrol oyuncularından Burak Yiğit ile konuştuk
NİL KURAL
 
Türkiye’de 31 Temmuz'da gösterime giren Sebastian Schipper imzalı Alman filmi ‘Victoria’, Berlin Film Festivali ana yarışmada gösterildiği günden beri ses getiriyor. 140 dakika boyunca tek plan ilerleyen film, kulüp çıkışında tanıştığı gençlerle vakit geçiren Victoria adlı genç bir İspanyol kadını merkeze alıyor, hikaye bir banka soygununa doğru soluk aldırmadan ilerliyor. Berlin'de geçen film, Alman Film Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyunu ve En İyi Erkek Oyuncu'nun da aralarında olduğu altı ödülle dikkat çekti. Filmin başrollerinden birinde Victoria'nın tanıştığı dört Berlinli gençten biri olarak izlediğimiz Türkiye kökenli aktör Burak Yiğit ile 'Victoria'yı konuştuk. 
 
140 dakikalık tek bir plandan oluşan filmin hazırlık ve çekim sürecinden bahsedebilir misiniz?
 
Yönetmenle bir ay önce buluşup karakterler üzerine konuştuk. Sonraki buluşmamızda önemli sahneleri oynadık. Yönetmen Schipper dedi ki, "Klasik oyunculuk yapmayın, hatta hiç rol yapmayın. Siz, o çocuklar olacaksınız. Yanlışlık yaparsanız, İngilizceniz yanlış olursa fark etmez, bunu özellikle istiyorum." Önce 10 dakikalık sahnelerle filmi çektik. Eğer tek plan olmazsa belki içine montaj yapabiliriz diye böyle bir yol izledik. Ondan sonra tek planlarla filmi üç kez çektik. 120, 130 ve 140 dakika sürdü bu çekimler. Üçüncüsü olunca o çekim kullanıldı. 
 
Doğaçlamaya dayalı bu filmin 12 sayfalık senaryosunda neler yazıyordu?
 
Sadece lokasyonlar vardı. Film, kulüpte başlıyor sonra gidip bira çalıyoruz mesela. Mekanlar yazıyordu ama nasıl bira çalacağımız yazmıyordu. Gangsterlerle buluşacağız ama bunun nasıl olacağı yazmıyordu. Sadece mekanlar yer alıyordu senaryoda. 
 
Filmin Berlin’i yansıtma şekli hakkında ne düşünüyorsanız?
 
Berlin filmde çok önemli. Berlin Almanya gibi değil, İstanbul gibi de değil. Berlin’in sert ve hızlı bir gece hayatı var. Her şey biraz daha çok denilebilir. Bence Berlin’in gece hayatı filmde hakkıyla gösterildi.
 
Laia Costa, Frederick Lau ve Franz Rogowski, Sebastian Schipper'in yönettiği 'Victoria'da.
 
Filmdeki göçmen temsilini nasıl buluyorsunuz?
 
Bence filmde en iyi olan şey karakterlerin isimleri. Benim filmdeki ismim Haylaz anlamına geliyor Almancada ama Mustafa da olabilirdi. O zaman izleyici karaktere değişik bir yönden bakardı. İsimler etnik kökenle ilgili ipucu vermiyor, Türk mü Arap mı Alman mı bilinmiyor. Bu önemliydi bizim için. Dört genç çocuk ve Berlinliler. Nereden geldikleri önemli değil. Laia Costa'nın canlandırdığı Victoria ise Berlin’e yaşamaya gelen çok sayıda insandan biri. Ama Berlin’de arkadaşlık kurmak, arkadaş bulmak zor. Şehirde bir yabancı olarak kendini kaybedebilirsin, yalnızlık hissedebilirsin. Filmde bunu da göstermeye çalışıyoruz. 
 
Önceki filmlerinizle kıyaslarsanız, zor bir film miydi?
 
Hayatımda en zor yaptığım projeydi. Üçüncü çekimden sonra odaya girdim, beş dakika sonra ağlamaya başladım. İnsan oynamıyor, filmin içinde kendini kaybediyor.
 
Filmin Alman Film Ödülleri'ne damga vurması gibi başarılarıyla ilgili neler hissettiniz?
 
Çok sevindik, klasik bir Alman filmi olmadığı için de şaşırdık. Politik yönü ön planda bir film değil. Alman sinemasında ya 2. Dünya Savaşı ya da Batı-Doğu Berlin’i ele alan filmler yapılıyor. ‘Victoria’ düşük bütçeli ve karakterler üzerine bir film. Ödüller alacağını tahmin etmiyorduk. 
 
Yakın dönem Alman sinemasının hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Almanya’nın yaşlı bir nüfusu var, Türkiye gibi değil. O yüzden de 50-60 yaşında insanlar için film yapılıyor çoğunlukla. Gençler için az film yapılıyor. İnsanlar 'Victoria' gibi sert filmler yapmaya korkuyordu. Şimdi ABD dizilerini de görünce biraz ne yapılması gerektiğini anladılar. O yüzden de oyuncular olarak şanslıyız. Daha evrensel ve sert filmler çıkabiliyor. 
 
‘Victoria’dan önceki kariyerinizden bahsedebilir misiniz?
 
13 yaşında oyunculuğa başladım. Abimle beraber deneysel kısa metraj filmler yaptım. Abim de tiyatro yönetmeni, 7 yıl onunla tiyatroda çalıştım. Klasik değil, şimdi hayatta olan şeyleri gösterdiğimiz oyunlarda çalıştık. Orada başladım, abimden çok şey öğrendim. O tiyatroda kaldı, ben sinemaya geçtim. Şimdi çoğunlukla film çekiyorum. 
 
Almanya’da yaşayan Türkiye göçmenlerinin sinemada dikkat çekmeye başlaması Fatih Akın’la oldu.
 
Fatih Akın'ı çok beğeniyorum. ‘Duvara Karşı’ müthiş bir filmdi. Akın bence en iyi Alman yönetmenlerden biri. Türk Almanları için çok önemli.