Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » “İzleyiciyi kendi korkularınla korkutabilirsin”

“İzleyiciyi kendi korkularınla korkutabilirsin”

“İzleyiciyi kendi korkularınla korkutabilirsin”07 Nisan 2014 - 03:04 | Julia Garner ve Ambyr Childers, Jim Mickle'ın yönettiği "Kan Kokusu / We Are What We Are"da.
‘Stake Land’den hatırlanabilecek genç yönetmen Jim Mickle’ın yönettiği ‘Kan Kokusu’ (We Are What We Are), sırları olan bir ailenin annesinin ölümünden sonra yaşananları konu alıyor
NİL KURAL
 
Cannes Film Festivali’nde Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde gösterilen ABD yapımı korku filmi ‘Kan Kokusu’ (We are What We Are) geçtiğimiz Cuma günü gösterime girdi. ‘Stake Land’den hatırlanabilecek genç yönetmen Jim Mickle’ın yönettiği ‘Kan Kokusu’, sırları olan bir ailenin annelesinin ölümünden sonra yaşananları konu alıyor. Korku filmi sevenleri atmosferinin öne çıktığı anlayışıyla memnun eden ‘Kan Kokusu’nu yönetmeni Jim Mickle’la konuştuk.
 
‘Kan Kokusu’nu uyarladığınız Meksika filmi ‘Somos lo que hay’de ilginizi çeken neydi?
 
Öncelikle stilini beğendim. Ayrıca karanlık ve tabu bir konuyu ele alıyordu. Ama bu tabuyu fazla abartmadan mahremiyeti koruyarak anlatıyordu. Konsepti sevmem bir yana filmin din ve inançla ilgili söyledikleri de ilgimi çekti. Filmin yeniden çevrilmesi söz konusu olunca önce Meksika’da bu hikayeyi anlatamam diye endişelendim ama filmi ABD’de geçirmem onaylanınca tamamdır dedim.
 
Filmde korku ani numaralar yerine atmosferle veriliyor.
 
Evet, buna özellikle dikkat ettik. Görüntü yönetmeniyle dedik ki, eğer numaralar ve efektler yaparsak tam tersine komik hale gelebilir. Konsepti sevmemin nedeni ne kadar bahsetmezseniz o kadar korkunç olmasıydı.
 
Yeniden çevrimde Meksika filmindeki din meselesini daha da belirginleştirdiniz. Neden?
 
Kişisel olarak dinin bir düzeyde çok absürd olduğunu düşünüyorum ve bunu kabul etmek benim için çok zor. Büyükannemler inançlı insanlardı. Aynı zamanda çocukluk doktorum da öyle. Mesele bir doktor gibi bilimle uğraşan birinin inançlı olmasını asla anlayamazdım. Zaman geçtikçe ABD’de dini fanatizmin en korkutucu mevzu haline geldiğini düşünüyorum. Özellikle de herkesi dini fanatik olmakla suçlayan ABD’nin kendi insanları düşünülünce çok iki yüzlü davrandığını düşünüyorum. Korku filmi çekerken insanları korkutmanın bir yolu kendinizi de korkutan bir konu bulmak ve bu benim için din ve politika. 
 
Filminizin Cannes Film Festivali'nde gösterilmesi sizin için sürpriz oldu mu? Malum Cannes’da sayıca fazla korku filmi yer almaz. 
 
Evet sürprizdi. Korku filmlerini çok seviyorum. Her yönetmenin Cannes’da gösterilmesi bir sevinç kaynağıdır. Ama geleneksel olarak burada gösterilmeyen bir türle burada olmak daha özel. 
 
Korku filmlerini çocukluktan beri mi seviyorsunuz?
 
Evet. Film çekmenin ilgimi çekmesinin nedeni de korku filmleri. Hala sevmemin nedeni ise çocukken beni niye o kadar korkuttuklarını anlamaya çalışmak galiba. İnsanların neden burun kıvırdığını anlayabiliyorum ama korku filmleriyle normalde işlemenizin zor olacağı pek çok konuyu ilginç bir şekilde ele alabiliyorsunuz.
 
Özellikle sizi yönetmen olmaya iten bir film var mı?
 
Belki bu işin bir sanat yönü de olduğunu anladığım Sam Raimi’nin ‘Army of Darkness’ını söyleyebilirim. Onu izlediğimde biri kamerayı kullanıyor, müzikle zekice şeyler yapıyor diye düşündüm. John Carpenter’ın ‘The Thing’i de beni yeniyetme zamanımda etkilemişti.