Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » “İyi senaryoya oyuncular hayır demez”

“İyi senaryoya oyuncular hayır demez”

“İyi senaryoya oyuncular hayır demez”02 Nisan 2013 - 10:04 | Bille August ve Nil Kural. Fotoğraf: Selin Arutan
32. İstanbul Film Festivali'nin biletleri en hızlı tükenen filmlerinden "Lizbon'a Gece Treni / Night Train to Lisbon"un yönetmeni Bille August, Nil Kural ile görüştüNİL KURAL

Pascal Mercier imzalı çok satan roman “Lizbon’a Gece Treni / Night Train to Lisbon”, 32. İstanbul Film Festivali’nin biletleri ilk tükenen, en çok ilgi çeken filmlerinden biri. Yönetmen koltuğunda ise Danimarkalı yönetmen Bille August var. August, aralarında Francis Ford Coppola ve Michael Haneke’nin de olduğu bir avuç yönetmenin yakaladığı bir başarıyı elde etti: Cannes’dan büyük ödül Altın Palmiye’yi iki kez kazanmak. İlk Altın Palmiye’sini 1987’de “Fatih Pelle / Pelle the Conqueror”la alan August, beş yıl sonra efsane yönetmen Ingmar Bergman’ın otobiyografik senaryosundan uyarladığı “The Best Intentions”la ikinci kez Altın Palmiye aldı.

“Lizbon’a Gece Treni”nde aralarında Jeremy Irons, Charlotte Rampling, Bruno Ganz ve Christopher Lee’nin de olduğu güçlü bir oyuncu kadrosunu yöneten August’la kariyerini konuştuk.

Jack Huston ve August Diehl, Salazar döneminde devrimci iki arkadaşı, Amadeu Prado ve Jorgé O'Kelly'i canlandırıyorlar.


“Lizbon’a Gece Treni” romanını ilk ne zaman okudunuz ve nasıl uyarlamaya karar verdiniz?

Beş altı yıl önce Danimarka’da basıldığında okudum. Çok beğendim ve atmosferiyle aklımda kaldı uzun süre. Sonra yapımcılar iki yıl önce arayıp, uyarlama planlarından bahsettiler ve ilgimi çekip çekmeyeceğini sordular. Hemen tabii dedim. Bence roman uyarlama için iyi bir eserdi. Sevdiğim ise sessiz, sıkıcı bir hayat yaşayan bir adamın değişimiydi. Bir kızı intihardan kurtarıp, kızın unuttuğu kitapla hayat dolu, hayatın kenarında yaşayan insanları keşfediyor. O yüzden bu kitabı saplantı haline getiriyor. Lizbon’a gidip pek çok şey keşfediyor ve o da hayatla dolmaya başlıyor.

Zor bir yapım süreci miydi? Filmde karakterler İngilizce konuşuyor. Hiç Portekizce çekmeyi düşündünüz mü?

Zor kısmı felsefi bölümleri olan bu kitabı senaryo haline getirmekti. Film ve edebiyatın farkı şu: Film duygusal bir alan, edebiyat ise entelektüel . Uyarlama işi çok zaman aldı. Aynı zamanda filmi Portekizce çekmeyi de düşündük, karakterlerin ana dillerinde. Ama bu haliyle finansman bulamadık. Ama bu bütçede bir film çekmek istiyorsanız, İngilizce çekmek zorundasınız. İşin doğası maalesef bu.

Filmin uluslararası oyuncu kadrosu çok kalabalık. Bu isimleri bir araya getirme sürecinden bahsedebilir miyiz?

Eğer karakterlerin iyi işlendiği, iyi bir senaryonuz varsa, oyuncuların kabul etmesi hiç zor değil. Oyuncular zengin karakterleri umursar. Sanırım bu filmde hiç hayır yanıtı almadık. Rol için harika olabileceklerini düşündüğümüz oyunculara gönderdik ve hepsi kabul ettiler.

“The House of Spirits”in ardından ikinci kez Jeremy Irons’la çalışıyorsunuz.

Evet, aradan 20 yıl geçtikten yeniden birlikte çalışabildik. Çok profesyonel bir aktör. Onunla ikinci kez çalışmak istememek tuhaf olurdu. Zaten aradaki sürede kardeş gibi olduk ve çok iyi arkadaşız.

Lena Olin, Amadeu Prado'nun aşık olduğu Estafânia'nın yaşlılığını, Jeremy Irons ise genç şair Prado'nun kimliğinde ruh eşini bulan profesör Raimund Gregorius'u canlandırıyorlar.


“The Best Intentions”, Ingmar Bergman otobiyografisi. Nasıl karşınıza çıktı bu proje?

Ingmar Bergman’ın rüya ve gerçeklik arasında gidip gelme becerisiyle inanılmaz bir yönetmen olduğunu düşünerek, kariyerini hayranlıkla izlerdim. Günlerden bir gün telefon çaldı, “Merhaba ben Ingmar Bergman, annem ve babamla ilgili bir hikaye yazdım, ilgilenir misiniz?” dedi. Ben de tabii dedim. Ama sonra Bergman’a asistan olmak istemem, kitlenir kalırım diye düşünmeden de edemedim. Sonra Stockholm’a gidip onunla buluştuğumda ilk dediği şu oldu: “50’den fazla film çektim. Ben senaristim sen yönetmensin bu projede. Senin filmindir.”

"The Best Intentions" (1992).
Sonra görüşmediniz mi?

Görüştük, 2 ay boyunca buluşup senaryo üzerinde çalıştık ve çok yakın olduk. Film bitince de iletişimimiz sürdü. Yıllar boyunca her Cumartesi 11’de telefonlaşırdık.

Bu teklif için niye sizi aradığını söyledi mi?

Dedi ki, “Fatih Pelle”yi 5 kez izlemiş. Doğru isim miyim diye emin olmak için.

2 Altın Palmiye ödülünüz, Oscar’ınız ve Altın Küre’niz var. Bu ödüller finansman bulmanızı kolaylaştırıyor mu?

Evet, büyük ödüller işinizi kolaylaştırıyor. Her zaman bu ödülleri alan adam olarak kalıyorsunuz. Ama finansman bulmak herkes için zor. Orson Welles hakkında bir kitap okudum diyor ki, zamanının yüzde 80’ini finansman için insanlarla, bankalarla konuşarak geçiriyorum! Amerika’da büyük yıldızlarla bir film çekecektik. 2 hafta kala paranın sahte olduğu ortaya çıktı. Bu işler hiç belli olmuyor. Ekonomik krizden sonra daha da zorlaştı. Sinemaya gidenlerin yüzde 75’i genç insanlar... Yapımcılar da en son başarılı olan filmi kopyalamanın peşinde.

Yönetmen olarak en dikkat ettiğiniz şey denir?

Şunu söyleyeyim, eğer senaryonuzda problem varsa çözseniz iyi olur. Çekimlerden önce çözmezseniz gitgide büyür ve içinden çıkılmaz hale gelir.

Günün Filmleri

* “Bir Şarkının Peşinde”

Bu yıl En İyi Belgesel dalında Oscar kazanan “Bir Şarkının Peşinde”, keşfedildikten kısa süre sonra kaybolan ama Güney Afrika’da özgürlük sembolüne dönen Rodriquez’i konu alıyor. “Bir Şarkının Peşinde”, aynı zamanda bu filmle ilk kez yönetmen koltuğuna oturan Malik Benjdjelloul’a Oscar’ın yanında pek çok ödül kazandırdı. Kayıp müzisyen öyküsü üzerinden toplumsal portre çıkaran film, yılın en iyi belgesellerinden biri.

Film, 21.30’da Atlas Sineması’nda izleyiciyle buluşacak.

* “Garip Turistler”

Komedi ve korkuyu bir araya getiren “Garip Turistler”, türün kalıplarına meydan okuyan yapısıyla festivalin en çok güldüren filmlerinden biri olabilir.
Film, 11.00’de Nişantaşı City’s’de.

* “Tarihi Şehir Merkezi”

Pedro Costa, Manoel de Oliveira, Victor Erice ve
Aki Kaurismaki gibi dört önemli yönetmen kameralarını Porkekiz’deki Guimaraes’e çeviriyorlar. Bu ilginç birliktelikten ilginç bir film çıkması kaçınılmaz.
Film, 16.00’da Feriye Sineması’nda.