Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » 'Yeri geldi evimdeki piyanoyu taşıdım'

'Yeri geldi evimdeki piyanoyu taşıdım'

'Yeri geldi evimdeki piyanoyu taşıdım'05 Aralık 2018 - 07:12
Cihan Ayhan, Göztepe Oda Tiyatrosu'nda oynanan Türkiye'nin ilk oda operası Bastien und Bastienne projesini anlattı.
Andaç Üzel - İstanbul
 
Türkiye’de opera bir şekilde kıyıda köşede kalıyor. Özel girişimlerle neredeyse hiç opera yapılmıyor. Aynı şey, bale için de geçerli. DOBGM, tek organ olarak bu iki sanatı da ülkede yürütmeye çalışıyor. Öncelikle bunun nedenini sormak istiyorum. Sizce neden özel opera yahut bale girişimleri yok?
 
Opera ve bale biraz daha pahalı, elit, sıkıcı, yatırım yapılmaya değmeyecek sanatlar olarak görüldüğü için hiç bir kuruluş bu girişimlerde bulunmuyor. DOBGM ise geçmiş yıllara oranla yaptığı temsil sayılarını oldukça azaltmış durumda. Koskoca bir sezon boyunca 2-3 farklı türde opera ve bale yapılıyor. Son 10 yıl içerisinde bu iki sanat ülkemizde inanılmaz geriledi. Bir üretim ve yatırım yapılmazsa gitgide yok olmaya devam edecek.
 
 
 
Sizin Bastien und Bastienne projeniz de bu anlamda önemi bir proje ve ilgi çekici bir hamle. Projeye nasıl karar verdiniz?
 
Aslında konservatuvardaki öğrencilik yıllarımdan beri Türkiye’de özel opera kurmak hayalimdi. Ne zaman bir adım atmaya kalksam hep engeller çıktı karşıma ve yapamadım. Bu sefer daha az solistin yer aldığı, komik ve süre olarak da 1 saati aşmayacak bir eserle başlama fikri kafamda doğdu. Bu şekilde daha hızlı ilerleyeceğimi düşündüm. Fazıl Say’ın kurmuş olduğu Nazım Hikmet Korosu’ndan arkadaşım Elvin İnce’ye bu durumu açtım. Eserin çevirilerini ve projelendirmesini yaptı. Bu şekilde yola çıktık.
 
 
 
Oda operasının özelliği nedir? Oda operası ve opera, birbirinden nasıl ayrılıyor?
 
Oda operası dediğimiz kavrama tıpkı oda tiyatrolarındaki gibi daha küçük sahnelerde, seyirciyle iç içe, daha az solist, birkaç enstrüman veya sadece piyano eşliği ile yapılan bir opera türü diyebiliriz. Aslında bizim sahnelediğimiz eser büyük opera sahnelerinde, 40 kişilik orkestra ve büyük dekorlar ile de oynanmış bir eser. Biz bunu minimalist bir biçime sokarak sahneliyoruz. Bundan sonra da böyle az kadrolu operalardan uygun olanları seçerek sahneleme düşüncem var. Bu bizim için bir başlangıç oldu.
 
 
 
Bastien und Bastienne’den biraz bahsedelim. Eser neyi anlatıyor? Türkiye’de sizinle buluşuncaya kadar Avrupa’da kimler bu esere çalışmış? Bastien und Bastienne’yi seçmenizde eserin sahip olduğu öne çıkan bir özellik var mı?
 
Eser, iki sevgilinin (Bastien ve Bastienne) birbirine kıskançlıkları sonucunda aralarının bozulması ve bir büyücüden yardım isteyerek yeniden barışma çabalarını komik bir üslupla dile getiriyor. Türkiye’de ilk sahnelenen opera eseri Bastien ve Bastienne operasıdır. Biz de Türkiye’deki ilk oda operası olduğumuz için manidar oldu bu durum. Bütün dünyada çok kez sahnelenen, büyük opera sanatçılarının solist olarak yer aldığı albüm kayıtlarının olduğu bir eser. Daha önce söylediğim gibi az solist ile yapılabilecek, küçük sahnelere uygun, komik diyalogların Türkçeye çevirilerek yapılabileceği bir eser olduğu için bu operayı seçtik. İnsanlar operalarda genelde konuşmaları anlamak için üst yazıyı takip ediyorlar. Biz müzik olmayan konuşmaları tamamen Türkçe’ye çevirip, seyircinin de rahatlıkla konuyu anlamasını istedik.
 
 
 
Farklı bir deneyim vadediyorsunuz ve şu ana kadar iki temsil gerçekleştirdiniz. Ancak eminim, eleştiri ve yorumlar gelmeye başlamıştır. İzleyici görüşlerinin en belirgin ortak noktası nedir şu ana kadar?
 
Evet 16 ve 22 Aralık tarihlerinde de Göztepe Oda Tiyatrosu’nda temsillerimiz olacak. Eleştirilerin ortak noktası sahnenin çok küçük olması ile ilgili oldu. Biz burada sanki evinize konuk olmuşuz gibi bir his yaratıyoruz. Başka sahnelerde de bu deneyimi yaşatmak istiyoruz tabi ki. Bunun dışında ne mutlu bize hep olumlu şeyler duyduk. Bu da bizi çok motive ediyor.
 
 
 
Sizin operacı yönünüz dışında şeflik yönünüz de var. Koro şefliği deneyiminizi de merak ediyorum Neler çalıyorsunuz, şeflik yapma süreci nasıl gelişti?
 
Yıllarca birçok koroda korist olarak görev aldım. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda 2012-2015 yılları arasında oyunculuk yaptım. Son yer aldığım oyun canlı enstrümanların ve koronun yer aldığı bir oyundu. Burada bana müzik konusunda biraz fazla iş düştü ve iş koro şefliğine kadar geldi. Şimdi ise Boğaziçi Filarmoni Korosunda şeflik yapmaya devam ederken, aynı zamanda bazı büyük holdinglerin korolarını çalıştırmaktayım. Piyano, gitar, ukulele ve biraz da bağlama çalmaya çalışıyorum.
 
 
 
Ülkede Klasik Batı Müziğine ilginin düşük olduğu düşünülse de, İKSV gibi büyük organizasyonların düzenlediği festival ve konserlerde kalabalık bir izleyici kitlesi görüyoruz. Öte yandan Fazıl Say gibi ünlü virtüözlerimizin konserleri çoğunlukla kapalı gişe oluyor. İsim yapmış bir solist veya orkestra konser için geldiğinde de aynı durumla karşılaşıyoruz. Öte yandan sizin projeniz gibi yenilikçi işler de ortaya çıkıyor. Türkiye, son yıllarda dinleyici açısından bir gelişme kaydetti mi?
 
Evet şu anda Fazıl Say konserleri kapalı gişe olarak devam ediyor. Ülkemizde bir kesim bu konserlere maddi ve manevi sebeplerden ötürü gidemezken, diğer bir kesim düzenli olarak takip edebiliyor. Aslında iyi bir tanıtım yapılırsa klasik müzik konserlerine talep çok fazla olabiliyor. Ben de sadece eş dostumuzun gelmesi için değil tüm halkımıza ulaşmamız için bu projeyle yola çıktım. Eğer bir sponsor bulabilirsek tüm Türkiye’ye ulaşmayı hedefliyoruz.
 
 
 
Bastien und Bastienne gibi oda operalarıyla devam etmeyi düşünüyor musunuz? Bu projenin yeni ekiplere ilham olması fikri beni çok heyecanlandırıyor. Sizce daha çok yenilikçi, farklı ve çeşitli ekiplerin elinden çıkmış nitelikli işlerle karşılaşmamız için hem izleyicileri hem de sanatçıları teşvik edecek bir adım olarak yorumlayabilir miyiz projenizi?
 
Evet tabi ki düşünüyoruz. Ekibimiz oldukça genç ve dinamik. Yeri geldi evimdeki piyanoyu taşıyarak sahneye getirip çalışmalarımızı yaptık. Yeni mezun arkadaşlarımızın da bu özveriyi sponsor desteği olmadan yapabileceklerini görmeleri için onlara öncü olmak istedik. Eğer başka ekipler de oluşmaya başlarsa, ülkemizde sanatın gelişmesi için büyük adımlar atmış oluruz.
 
 
andac.uzel@demirorenmedya.com
twitter.com/andacuzel