'Geçmiş, Instagram filtreli gibi pembe'
23 Kasım 2017 - 08:11Portekizli yönetmen Pedro Penim, 2017’den geriye giderek bir melankoli atlasının kılavuzluğunda seyirciyi zamanda yolculuğuna çıkardığı oyunu 'Önce'yi anlattı
SELAY SARI
Portekizli yönetmen Pedro Penim'in projesi 'Önce' (Antes) İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında bugün akşam saat 20.30'da Moda Sahnesi'nde. İki yıl önce İstanbul'a gelen ve bir süre burada yaşayan, hatta Türkiye'den oyuncularla 'Ayakta Durmak İstiyorum' adlı Türkçe bir oyun sahneleyen Penim, Portekizcedeki 'saudade' ve Türkçedeki 'hüzün' kelimelerinin birbirine yakınlığından ilham almış 'Önce'yi yaratırken. İnsanın geçmişe dair bitmeyen özlemini, bireyin ve toplumların "Önceden her şey ne kadar güzeldi halbuki" cümlesiyle özetlenebilecek nostaljisini masaya yatıran oyun, 45 dakika boyunca seyirciyi günümüzden dinozorlar dönemine uzanan psikanalitik ve ironik bir yolculuğa çıkarıyor. Penim ile 'Önce'yi ve anımsattıklarını konuştuk.
Pedro Penim.
İstanbul'a ne zaman geldiniz?
2015'in ocak ayında geldim. Daha önce birkaç kez gelmiştim ama daha çok yaz, bahar ve sonbahar aylarındaydı, ilk kez bu kadar karanlık ve melankolik bir hâline tanık oldum.
Hangi sebeple buraya taşınmıştınız?
Aşk sebebiyle. Sevgilim işi için İstanbul'a taşınmıştı, ben de onun yanına geldim. Buraya geldiğimde burayla ilgili bir şey yapmak istediğimi biliyordum. Evde Monocle dergisinin İstanbul rehberi vardı, biraz tek taraflı olduğu için pek ilgimi çekmedi ama makalenin başında 'hüzün'den bahsediyordu. Bu kelimeyi hiç duymamıştım, ilk orada tanıdım. 'Hüzün'e dair bölümü okuduğumda izleyeceğiniz oyunun büyük kısmı aklımda şekillendi aslında. Türklerle konuşmaya, Türk arkadaşlar edinmeye başladım ve Portekiz'de 'saudade' dediğimiz bu hüzün hissini anlamaya başladım. Benim için vurucu olan, konuştuğum her Türk'ün "Bugünü anlaman için şu zamanda olan şunu anlaman, bunu bilmen, şunu okuman lazım" demesiydi; sürekli geçmişe bir vurgu vardı.
Ve sürekli o geçmişte daha geri gitmek de gerekiyordu...
Evet, böyle böyle geri giderek dinozorlar çağına varabileceğimizi hayal ettim, çünkü bu gidişin bir sınırı yoktu. Bu bizim Portekiz'deki ruh hâlimize benziyor biraz. Bunun ihtişamlı bir geçmişi olan medeniyetlere özgü bir duygu olduğunu fark ettim. 16. yüzyılda Portekiz Keşifler dönemini yaşarken Osmanlı da gücünün doruğundaydı. Bugün Lizbon ve İstanbul'da, o ihtişamın kalıntılarında yaşıyor gibiyiz.
Düşündüğümüz kadar ihtişamlı mı bu geçmiş?
Bugünden baktığınızda geçmiş hep daha iyidir. Oyunda da bu 'Altın Çağ' sendromunu işliyorum. O yüzden "Belki Osmanlılar da öyle düşünmüştür" diyorum, belki onlar da önceleri her şeyin daha iyi olduğunu düşünüyordu. Bugünü yaşarken ağırlığını sırtımızda hissediyoruz, geçmiş ise bir Instagram filtresi uygulanmış gibi daha pembe, daha güzel gözüküyor. Tabii ki üzerinde ciddi bir şekilde düşündüğünüz zaman geçmişin hiç de pembe filan olmadığını, savaşlar, salgınlar, vahşet derken özlenecek bir tarafı bulunmadığını biliyorsunuz. Ben insanın geçmiş üzerine çok da düşünmediği an ortaya çıkan nostalji kurgusunu yansıtmak istedim.
Dünya Melankoli haritası
Oyunda bu 'geçmişe özlem'i nasıl yansıtıyorsunuz?
Hayatımızı gözden geçirirken kendimize sorduğumuz "Şunu farklı yapsam ne olurdu? Bu insanlarla değil de şu insanlarla tanışıp kaynaşsaydım ne yaşanırdı?" gibi soruları oyunda bir dinozor soruyor. Amaç herkese kendi 'Önce'sini sorgulatmak. Tabii 'hüzün' ve 'saudade' sadece bizim coğrafyalarımıza özgü değil, dünyanın dört bir yanından örneklerin bulunduğu bir 'Melankoli' haritası hazırladım bu sebeple.