Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » Sanatı görmeyi öğreten filozofa veda

Sanatı görmeyi öğreten filozofa veda

Sanatı görmeyi öğreten filozofa veda06 Ocak 2017 - 05:01
İngiliz filozof, ressam, eleştirmen, şair ve yazar John Berger, önceki akşam 90 yaşında hayata gözlerini yumdu. Berger 'Görme Biçimleri' adlı eseriyle kitleleri 20. yüzyıl sanat teorileriyle tanıştırarak tarihe adını yazdırmıştı
FİSUN YALÇINKAYA
 
Günümüz sanat yazınına büyük katkısı bulunmuş İngiliz ressam, sanat eleştirmeni ve yazar John Berger, önceki akşam 90 yaşında aramızdan ayrıldı. Berger en çok 1972’de BBC’de yayına giren televizyon belgeseli ve daha sonra aynı adla basılan kitabı 'Görme Biçimleri'yle tanınmıştı. John Berger bu eseriyle kitlelere 20. yüzyıl sanat teorilerinin ulaşmasını sağlamıştı. Düşüncesine ve yaşamına etki eden Marksist teoriyi yapıtlarına taşıyan Berger şairliği, oyun ve senaryo yazarlığıyla geniş çerçevede üreten bir filozof ve yazardı.
 
Berger, 1926'da Kuzey Londra’da Stroke Newington’da orta sınıf bir ailede doğdu. Macar kökenli babası I. Dünya Savaşı’nda hizmet etmiş Stanley Berger, annesi ise kadınların oy verme hakları mücadelesinde yer almış Miriam Berger’di. Ailesi John Berger’i St. Edward’s School’a gönderse de o burada mutlu olmayarak ayrılıp sanat okuluna yazıldı. Sonraki röportajlarında bu yaşlarda gözlem yapmak için maden işçileri arasına girdiğini ve büyük bir saygı duyduğunu anlatacaktı. Sanat eğitimi 1944-1946 yılları arasında İngiliz ordusunda yer aldığı İkinci Dünya Savaşı’yla bölündü ama sonra okulunu bitirdi ve 1950’lerin başında eserlerini galerilerde sergilemeye, sanat öğretmenliği yapmaya başladı. Bu yıllarda sergilenen eserleri için sonradan "Resimde bir geleceği olabileceği" yorumları yapılacaktı. Berger üniversite eğitimi almadı; üniversite okumayı, düşüncesine farklı bir form getireceği için reddettiğini ifade etti. Belki de mütevazı, güçlü ve mücadeleci insanlar arasında yetişmiş olan John Berger, hayatı öğrenmeyi asla akademik eğitimden ibaret düşünmemişti.
 
Man Booker Ödülü
 
John Berger 1952’de haftalık New Statesman dergisinde sanat eleştirileri yazmaya başladı. İlk romanı 'Zamanımızın Bir Ressamı',  Macar bir genç ressam olan Janosh Lavin’in kayboluşunu anlattı. 1958’de çıkan bu kitabı, sanat tarihine özgün bir okuma sunan ‘Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı’ takip etti. ‘Görme Biçimleri’ adını verdiği belgesel serisindeyse Berger, sanatın toplumsal gerçeklerle birlikte anlaşılmasını mümkün kılmıştı. Berger, 1972 tarihli ‘G’ adlı romanıyla Man Booker Roman Ödülü'nü kazandı. Ödül parasının yarısını siyahi haklarını destekleyen Black Panther Party’ye bağışladı diğerini ise daha sonra ‘Yedinci Adam’ adlı kitapta yer vereceği göçmen işçiler üzerine araştırmalarında kullandı.
 
Yaşamı boyunca sanat, toplum, politika ve doğa üzerine denemelerini yazmayı sürdüren Berger, 1990’lı ve 2000’li yıllarda çok sayıda eser vermeyi sürdürdü. Berger, yaşamı sanattan ayırmayan düşüncesini sanatın gelişimiyle birlikte yeni değerlendirmelere açmış bir yazardı. 
 
Yaşamının son yıllarını Fransa’da bir dağ köyünde geçiren Berger hakkında bir film projesi de yapılmıştı. Geçtiğimiz yıl Berlin’de prömiyeri yapılan ‘The Seasons of Quincy: Four Portraits of Berger’da Tilda Swinton, Colin MacCabe, Christopher Roth ve Bartek Dziadosz'dan oluşan dört isim, dört ayrı Berger portresi çektiler. Berger’in ‘hayranı’ olan bu isimlerin Alphin’deki evinde yazarla gerçekleştirdiği sohbetlerden hazırladıkları proje büyük ilgi görmüştü.
 
Berger, yaşamı boyu bitmeyen öğrenme ve keşfetme ihtiyacını, insana dair, doğaya dair sevgi dolu bakışını bilgelikle buluşturmuştu. Onun merakı kendinin değil insanlığın merakıydı, anlattıklarıysa sadece dinledikleriydi... Berger bilimin gördüklerimize, duyduğumuz meraka yetişemeyişini ise şu sözlerle anlatmıştı: "Gördüklerimizle bildiklerimiz arasındaki ilişki asla çözülmez. Her akşam güneşin batışını görürüz. Dünyanın ondan uzaklaştığını biliriz. Oysa bilgi, açıklama, asla gördüğümüze uymaz.”
 
Şeker Ahmet Paşa'yı da yazdı
 
Berger geçtiğimiz 5 Kasım'da 90. yaşını kutlamış bu vesileyle Cevat Çapan kendisiyle ilgili anılarını kaleme almıştı. Bu anılara vesile olan ziyaret 1978'de Berger'in eşi ve oğluyla İstanbul'a gelişiydi. Bu ziyarette Berger, Ruhi Su'yu dinledi, Kör Agop'un meyhanesinde Yaşar Kemal'le sohbet etti ve Resim Heykel Müzesi'nde Şeker Ahmet Paşa'nın bir manzara resmini inceledi. Daha sonra Heidegger düşünceleri ile Şeker Ahmet Paşa'nın resmi arasındaki benzerliklerden bahseden bir yazı da kaleme aldı. 
 
'Sabaha kadar Sait Faik okudu'
 
Cevat Çapan, Berger’in İstanbul ziyaretini anlatırken Sait Faik’le ilgili şunlardan bahsetti: “Bir ara İstanbul dışına çıkmak için gazeteci bir arkadaşın kılavuzluğunda önce Adapazarı’na, oradan Bolu ve Mudurnu’ya da gittiler. Adapazarı’nda Çark Gazinosu’nda onları ağırlayan belediye başkanı, Berger’ı Sait Faik’in amcaoğluyla da tanıştırmış. O da Berger’a Sait Faik’in Fransızcaya çevrilen öykü kitabını getirmiş, 'Sabaha kadar Sait Faik okudum' demişti Berger döndüğünde. Bu kısa yolculuğun başka ilginç bir rastlantısı da Mudurnu’ya vardıklarında, Bülent Ecevit’in ünlü 'Köy-Kent' mitingini izleme fırsatını bulmaları.”