Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » Körler Ülkesi'nden neresi görünür?

Körler Ülkesi'nden neresi görünür?

Körler Ülkesi'nden neresi görünür?03 Haziran 2014 - 10:06
Hera Büyüktaşçıyan yeni sergisi 'Körler Ülkesinin Karşısında' sergisinde, Kadıköy'e ismini veren efsanevi hikayeden yola çıkarak tarihin izini sürüyor
FİSUN YALÇINKAYA
 
Genç çağdaş sanatçı Hera Büyüktaşçıyan'ın Galeri Mânâ ’da açılan ' Körler Ülkesinin Karşısında'  adlı kişisel sergisi, ismini Kadıköy'e ismini de veren tarihi hikayeden alarak farklı bir tarih okuması sunuyor. Sergi adını Megara ’lı Byzas ’ın peşine düşüp Bizans ’ı kurduğu Delfi kehanetinden alıyor. Hikayeye göre, M.Ö. 7. Y.Y'da kendilerine yeni bir yer arayan Megaralılar, Delphi kahinine danıştı. Kahin onlara `körlerin ülkesinin karşısı`nı işaret etti. Şifreli konuşan kahinin dediklerini anlamaya çalışan Megaralılar, körleri Khalkedon`da (Kadıköy) buldu. Güzelim boğaz ve Sarayburnu`nu görmeyip, Kadıköy`e yerleşenler, ancak `kör` olabilirdi. Megalılar, bunun üzerine Delphi kahininin kehaneti ile Sarayburnu`na yerleşti. Bir kara parçasını  ‘körlerin karşısında ’ oluşuyla ve görülmeye vaadedilmişliğiyle tanımlayan kehanetin içerdiği spekülatif hareketten yola çıkan sanatçının ürettiği eserler, görünen ve görünenin ötesinde olanlarla ilgileniyor. Çizim ve yerleştirmelerden oluşan sergi 28 Haziran'a dek devam edecek.
 
Hera Büyüktaşçıyan. Fotoğraf: Selin Alemdar
Yerel tarih araştırmalarınız neye dayanıyor? Nasıl ilerliyorsunuz araştırma şekliniz  nasıl?
 
 
Tarihe ve geçmişe dair hikayelere olan ilgim çok uzun bir süreden beri var. Bana göre şimdiyi özümsemenin en iyi yolu geçmişi bilmekten geçer. İçinde yaşadığımız kenti, çevremizdeki insanları, toplumu anlayabilmek, bugünü doğru analiz edebilmek için bütün bunların geçmiş zamanına ve tarihsel süreçlerinde neler yaşandığını bilmek önemli. Özellikle mekana has gerçekleştirdiğim işlerde öncelikle bu alanların geçmişini araştırarak başlıyor, başta kendi öznel hikayem ile uyup uymadığını görmeye çalışıyorum. Bir şekilde bu bağlantısı olan hikayeler doğal bir biçimde bir araya gelip birbirlerini bulabiliyor.
 
Kadıköy ’ün tarihinin sizin için önemi nedir? İstanbul ’un iki yarısından biri nasıl bir yerde duruyor?
 
Körler ülkesinin karşısı efsanesinde benim için önemli olan nokta Khalkedon'un körler ülkesi olmasından öte, Byzas'ın doğal bir hareketle çevresine bakınırken arkasını dönüp sarayburnunu görme anı. Basit bir dönüş anı... Ve o dönemde Kadıköy'de yaşayan kolonilerin her gün gözlerinin önünde olan ancak göremedikleri bir diyarın bir başkası tarafından 'görülmesi'... Bu hikaye üzerinden Kadıköy üzerinden değerlendirme yapmaktan ziyade, basit ancak kimileri için bir o kadar zor olan 'görme' meselesine dikkat çekmeye çalışıyorum.
 
 
Adada yaşamanızın, adayla olan bağınız bu sergiye nasıl etki etti?
 
Ada ve kent arası gidip geldiğim vapur yolculğu süreci belirleyici etken oldu diyebilirim. Kendimle baş başa olduğum, tüm kara parçalarından uzakta, zihin ve belleğimle baş başa kaldığım yegane yer ve zaman o iki nokta arası gidip gelen vapur seferi oluyor. Bu süreç benim 'görme' , 'mesafe' , 'adalaşma' vs gibi konuların hayatımdaki varlığını ve yansımalarını keşfettiğim zaman ilerledi. Sergi sürecinin büyük çoğunluğunu ve zihinsel yaratım sürecini de haliyle hep vapurda 
gerçekleştirdim 'kendi zihinsel ada'mdan.
 
Sergiyi hazırlama sürecinden bahseder misiniz?
 
Sergi esasında iki üç yıllık bir sürecin sonunda ortaya çıktı. İşlerin fiziksel olarak oluşumundan çok, hikayelerin ve bu işleri üretmeme vesile olan anların bağlantılanması, birbirini tamamlaması bu birkaç yıllık süreçte gerçekleşti. 'İskele', 2012'de Stockholm'deki misafir sanatçı programı olan Slakthusateljeerna sürecinden bugüne gelen bir iş oldu. orada adalaşama ve iskeleler üzerine çalışıyordum... Aynı yıl içerisinde Münih'deki Villa Waldberta'daki misafir sanatçı programı zamanında da zihinsel yolculuk araçlarım olan balkonlar ortaya çıktı. Bunların dışında 2012'de Galeri Mana'da gerçekleşen ''Yansıma Üzerine Düşünceler'' sergisinde binanın belleğine odaklanan ve alttaki sarnıçı görünür kılan iş üzerinden yola çıkarak tüm Galata bölgesinin su tarihi üzerine araştırma yaptım ve bu şekilde de Venedik ile olan bağlantılar ortaya çıktı. Son olarak elbette ki kent ve ada arası olan yolculuklarım ve gözlemlediklerim etkili oldu diğerleri ile beraber. Kısacası sergi bütün bu süreçlerin toplamı ve özünü taşıyor diyebiliriz.