Joseph Gordon-Levitt yönetmen koltuğunda
11 Şubat 2013 - 11:02“Don Jon’s Addiction” filmiyle ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturan Joseph Gordon-Levitt Berlin Festivali'nde soruları yanıtladıNİL KURAL
Kariyerine çocuk oyuncu olarak başlayan, televizyon dizisi "3rd Rock from the Sun"la (1996) popülariteyi, Gregg Araki’nin “Mysterious Skin” ve Rian Johnson'ın “Brick” filmiyle ise bağımsız sinema sevenlerin ilgisini kazanan aktör Joseph Gordon-Levitt, özellikle son birkaç yılda büyük bir çıkış yakaladı. “(500) Days of Summer” adlı romantik komedi beklenmedik bir başarı elde etti. Christopher Nolan’la “Inception” ve şimdilik son Batman filmi “Dark Knight Rises / Kara Şövalye Yükseliyor”da birlikte çalıştı. Bruce Willis’le kamera önüne geçtiği “Looper” ise sezonun hit filmlerinden birine dönüştü.
Bir ay önce düzenlenen Sundance Film Festivali’nde ise ilk kez yönetmenliğini üstlendiği bir filmle izleyicilerin karşısına çıktı. “Don Jon’s Addiction”da porno izleme bağımlısı, Don Juan benzeri bir karakterin hikayesini anlatan bir romantik komediye imza atan Levitt, filmini sunmak için Berlin Film Festivali’ndeydi. Bir yuvarlak masa söyleşisinde bir araya geldiğimiz Levitt’le başrolünü Scarlett Johansson ve Julianne Moore’un paylaştığı filmini konuştuk. Film, önümüzdeki aylarda Türkiye'de vizyona girecek.
Kariyeriniz bir süredir yükselişte, şimdi de yönetmenliğe el attınız. Yönetmenlik hevesiniz uzun süredir var mı?
Uzun yıllardır, kısa filmler videolar çekiyorum. 21. yaş günümde kendime bir kurgu programı aldım; kurgu yapmayı çok seviyorum. O zamandan beri bir film çekmeyi düşlüyordum.
Peki “Don Jon’s Addiction”ı niye ilk filminiz olarak seçtiniz?
Aşkla ilgili bir film çekmek istedim. Aşkla ilgili fark ettiğim de şu: İnsanlar birbirleriyle birey olarak bağ kurmak yerine önceden kafalarında belirledikleri kıstaslara, beklentilerine uydurmaya çalışıyorlar. Bu beklentileri ise ailelerimizden, arkadaşlarımızdan veya iletişim araçlarından öğreniyoruz. İşte işin bu iletişim araçları kısmı çok ilgimi çekti. Çok fazla porno izleyen bir adamla, çok fazla romantik komedi izleyen bir kadının ilişkisini konu alan bir romantik komedi kafamdakileri anlatmanın iyi bir yoluymuş gibi geldi. İletişim araçlarının bakış açımızı, kültürümüzü ve yaşamımızı etkilediklerini göstermek istedim.
Hollywood romantik komedileri ve pornografinin gerçeğin eşit düzeyde kötü temsilleri olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Evet. İkisi de gerçekçi değil ve fazla basit.
O zaman bir aktör olarak senaryonun gerçekçi olup olması en önem verdiğiniz kıstaslardan biri denilebilir mi?
Kesinlikle. Eğer bir senaryo çok basit, aynı klişeleri tekrarlıyor ve karakterler insani değilse, çok ilgimi çekmiyor bu tür senaryolar.
Pek çok arkadaşıma ve meslektaşıma senaryoyu okuttum. Oyuncular da gerçekçi görünmesinin önemli bir nedeni. Hikayenin söylediği bir şey var ve bu noktayı kaybetmemeye özen gösterdim. Don için her şey tüketim aracı. Sadece kadınlar değil, arabası, dairesi, kendi vücudu, arkadaşları… Herşeyin doğru olması onun için önemli. Filmin sonunda bunları sorgulamaya başlıyor. İnsanlarla bağ kurmaya başlıyor. Sanırım hepimiz bu süreçlerden geçiriyoruz.
Ana karakteri canlandıracağınız başından beri belli miydi? Kendinizi yönetmek zor olmadı mı?
Evet ana karakteri kesinlikle kendim oynamak istiyordum. Kendimden ve canlandırdıklarımdan farklı karakterleri canlandırmak her zaman ilgimi çekiyor. Kendimi yönetme kısmına gelirsek, kısa filmler ve videolarda da kendim oynamıştım bu yüzden sorun yaşamadım.
Filme Scarlett Johansson’un canlandırdığı karakter bir noktada olayların dışına itiliyor. Johansson rolü kabul ederken bu noktaya takılmadı mı?
Scarlett bu rolü çok sevdi ve bu yüzden rol almak istedi. Sanırım kadınların cinsel objelere indirgenmesini yeren bir karakteri canlandırmak istedi ki, kendisi de bu tür bakış açılarıyla değerlendirilmiştir mutlaka. Canlandırdığı Barbara karakteri hem bu bakışın kurbanı hem de kendisi de dar bakışlı. İyi ki rolü kabul etti. Rolü yazarken aklımda o vardı ve başka bir oyuncuyla çalışmak zorunda kalsam ne yapardım bilemiyorum.
Tatum ve Hathaway’le “Havock” adlı bir filmde birlikte tanıştık ve o zamandan beri arkadaşız. Yarım gün için sete gelip o kısacık klibi çektiler.
Siz Hollywood’un ince yapılı aktörlerinden birisiniz ve bu filmde büyük bir fiziksel değişim geçiriyorsunuz. Bu nasıl oldu?
Garipti. Altı ay boyunca spor salonuna gidip bol bol protein almak zorunda kaldım. Çok harika bir deneyim değildi. Aynaya bakıp kendi vücudumu görünce gülme krizine giriyordum.
Berlin'den Notlar
* Berlin’de Altın Ayı için yarışan yarı Türk yarı Alman yönetmen Thomas Arslan, filmi “Gold”u önceki gün izleyicilerin karşısına çıkardı. Kanada’da altın bulmak için zorlu bir yolculuk yapan Alman bir grubun hikayesini anlatan filmde yönetmen western türünde bir yapıma imza atıyor. Arslan, westerninin ana karakterini ise Nina Hoss’un canlandırdığı Emily olarak seçiliyor. Filmin ardından basın toplantısı yapan Arslan, westernine özellikle bir kadın karakter yerleştirdiğini, çünkü western dünyasında bir kadının tam bir yabancılaşma yaşayacağını söyledi.
* Aslı Özge’nin Panorama’da bulunan başrollerini Defne Halman ve Hakan Çimenser’in paylaştığı filmi “Hayatboyu”nun galası önceki akşam ekibin katılımıyla yapıldı. Filmin basın gösterimin ardından yapılan basın toplantısında Özge, ”Türkiye’nin özellikle Anadolu’nun kırsal bölümünü gösteren ve erkek kahramanların başrolde olduğu filmler var. Ancak ben İstanbulluyum ve Türkiye’nin farklı bölgelerini tanıyorum. Farklı bir kesiti sunmak istedim” dedi. “Köprüdekiler” filmi ile dikkat çeken Özge, “Hayatboyu”nda İstanbul’da yaşayan entelektüel bir çiftin ilişkisine odaklanıyor.
Kariyerine çocuk oyuncu olarak başlayan, televizyon dizisi "3rd Rock from the Sun"la (1996) popülariteyi, Gregg Araki’nin “Mysterious Skin” ve Rian Johnson'ın “Brick” filmiyle ise bağımsız sinema sevenlerin ilgisini kazanan aktör Joseph Gordon-Levitt, özellikle son birkaç yılda büyük bir çıkış yakaladı. “(500) Days of Summer” adlı romantik komedi beklenmedik bir başarı elde etti. Christopher Nolan’la “Inception” ve şimdilik son Batman filmi “Dark Knight Rises / Kara Şövalye Yükseliyor”da birlikte çalıştı. Bruce Willis’le kamera önüne geçtiği “Looper” ise sezonun hit filmlerinden birine dönüştü.
Bir ay önce düzenlenen Sundance Film Festivali’nde ise ilk kez yönetmenliğini üstlendiği bir filmle izleyicilerin karşısına çıktı. “Don Jon’s Addiction”da porno izleme bağımlısı, Don Juan benzeri bir karakterin hikayesini anlatan bir romantik komediye imza atan Levitt, filmini sunmak için Berlin Film Festivali’ndeydi. Bir yuvarlak masa söyleşisinde bir araya geldiğimiz Levitt’le başrolünü Scarlett Johansson ve Julianne Moore’un paylaştığı filmini konuştuk. Film, önümüzdeki aylarda Türkiye'de vizyona girecek.
Kariyeriniz bir süredir yükselişte, şimdi de yönetmenliğe el attınız. Yönetmenlik hevesiniz uzun süredir var mı?
Uzun yıllardır, kısa filmler videolar çekiyorum. 21. yaş günümde kendime bir kurgu programı aldım; kurgu yapmayı çok seviyorum. O zamandan beri bir film çekmeyi düşlüyordum.
Peki “Don Jon’s Addiction”ı niye ilk filminiz olarak seçtiniz?
Aşkla ilgili bir film çekmek istedim. Aşkla ilgili fark ettiğim de şu: İnsanlar birbirleriyle birey olarak bağ kurmak yerine önceden kafalarında belirledikleri kıstaslara, beklentilerine uydurmaya çalışıyorlar. Bu beklentileri ise ailelerimizden, arkadaşlarımızdan veya iletişim araçlarından öğreniyoruz. İşte işin bu iletişim araçları kısmı çok ilgimi çekti. Çok fazla porno izleyen bir adamla, çok fazla romantik komedi izleyen bir kadının ilişkisini konu alan bir romantik komedi kafamdakileri anlatmanın iyi bir yoluymuş gibi geldi. İletişim araçlarının bakış açımızı, kültürümüzü ve yaşamımızı etkilediklerini göstermek istedim.
Hollywood romantik komedileri ve pornografinin gerçeğin eşit düzeyde kötü temsilleri olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Evet. İkisi de gerçekçi değil ve fazla basit.
O zaman bir aktör olarak senaryonun gerçekçi olup olması en önem verdiğiniz kıstaslardan biri denilebilir mi?
Kesinlikle. Eğer bir senaryo çok basit, aynı klişeleri tekrarlıyor ve karakterler insani değilse, çok ilgimi çekmiyor bu tür senaryolar.
Ünlü oyuncu Scarlett Johansson ve Joseph
Gordon-Levitt “Don Jon’s Addiction”da
başrolü paylaşıyorlar.
Bu filmdeki karakteriniz de filmin başından sonuna ciddi bir değişim geçiriyor. İzleyicinin bunu da inandırıcı bulmama olasılığı var. Bunun olmaması için senaryo üzerinde ne kadar uğraştınız?Gordon-Levitt “Don Jon’s Addiction”da
başrolü paylaşıyorlar.
Pek çok arkadaşıma ve meslektaşıma senaryoyu okuttum. Oyuncular da gerçekçi görünmesinin önemli bir nedeni. Hikayenin söylediği bir şey var ve bu noktayı kaybetmemeye özen gösterdim. Don için her şey tüketim aracı. Sadece kadınlar değil, arabası, dairesi, kendi vücudu, arkadaşları… Herşeyin doğru olması onun için önemli. Filmin sonunda bunları sorgulamaya başlıyor. İnsanlarla bağ kurmaya başlıyor. Sanırım hepimiz bu süreçlerden geçiriyoruz.
Ana karakteri canlandıracağınız başından beri belli miydi? Kendinizi yönetmek zor olmadı mı?
Evet ana karakteri kesinlikle kendim oynamak istiyordum. Kendimden ve canlandırdıklarımdan farklı karakterleri canlandırmak her zaman ilgimi çekiyor. Kendimi yönetme kısmına gelirsek, kısa filmler ve videolarda da kendim oynamıştım bu yüzden sorun yaşamadım.
Filme Scarlett Johansson’un canlandırdığı karakter bir noktada olayların dışına itiliyor. Johansson rolü kabul ederken bu noktaya takılmadı mı?
Scarlett bu rolü çok sevdi ve bu yüzden rol almak istedi. Sanırım kadınların cinsel objelere indirgenmesini yeren bir karakteri canlandırmak istedi ki, kendisi de bu tür bakış açılarıyla değerlendirilmiştir mutlaka. Canlandırdığı Barbara karakteri hem bu bakışın kurbanı hem de kendisi de dar bakışlı. İyi ki rolü kabul etti. Rolü yazarken aklımda o vardı ve başka bir oyuncuyla çalışmak zorunda kalsam ne yapardım bilemiyorum.
Joseph Gordon-Levitt
Filmin içindeki bir dakikalık filmde Channing Tatum ve Anne Hathaway’i izliyoruz. Nasıl çekildi bu kısacık bölüm?Tatum ve Hathaway’le “Havock” adlı bir filmde birlikte tanıştık ve o zamandan beri arkadaşız. Yarım gün için sete gelip o kısacık klibi çektiler.
Siz Hollywood’un ince yapılı aktörlerinden birisiniz ve bu filmde büyük bir fiziksel değişim geçiriyorsunuz. Bu nasıl oldu?
Garipti. Altı ay boyunca spor salonuna gidip bol bol protein almak zorunda kaldım. Çok harika bir deneyim değildi. Aynaya bakıp kendi vücudumu görünce gülme krizine giriyordum.
Berlin'den Notlar
* Berlin’de Altın Ayı için yarışan yarı Türk yarı Alman yönetmen Thomas Arslan, filmi “Gold”u önceki gün izleyicilerin karşısına çıkardı. Kanada’da altın bulmak için zorlu bir yolculuk yapan Alman bir grubun hikayesini anlatan filmde yönetmen western türünde bir yapıma imza atıyor. Arslan, westerninin ana karakterini ise Nina Hoss’un canlandırdığı Emily olarak seçiliyor. Filmin ardından basın toplantısı yapan Arslan, westernine özellikle bir kadın karakter yerleştirdiğini, çünkü western dünyasında bir kadının tam bir yabancılaşma yaşayacağını söyledi.
* Aslı Özge’nin Panorama’da bulunan başrollerini Defne Halman ve Hakan Çimenser’in paylaştığı filmi “Hayatboyu”nun galası önceki akşam ekibin katılımıyla yapıldı. Filmin basın gösterimin ardından yapılan basın toplantısında Özge, ”Türkiye’nin özellikle Anadolu’nun kırsal bölümünü gösteren ve erkek kahramanların başrolde olduğu filmler var. Ancak ben İstanbulluyum ve Türkiye’nin farklı bölgelerini tanıyorum. Farklı bir kesiti sunmak istedim” dedi. “Köprüdekiler” filmi ile dikkat çeken Özge, “Hayatboyu”nda İstanbul’da yaşayan entelektüel bir çiftin ilişkisine odaklanıyor.
Etiketler: 500 days of summer Anne Hathaway Berlin Film Festivali brick bruce willis Channing Tatum Don Jons Addiction inception Joseph Gordon-Levitt Kara Şövalye Yükseliyor Looper Nil Kural Scarlett Johansson