Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » İnsanlığın ortak portreleri

İnsanlığın ortak portreleri

İnsanlığın ortak portreleri15 Eylül 2015 - 09:09
'Afgan Kızı'nın efsanevi fotoğrafçısı Steve McCurry, Ankara CerModern'deki sergisi vesilesiyle Milliyet Sanat dergisinin eylül sayısına bir röportaj verdi
SERHAT CACEKLİ
 
Kırmızı renkteki yırtılmış şalı ve endişeyle merak arasında bir yerden bakan cam yeşili gözleriyle hafızamıza kazınan 'Afgan Kızı'nın fotoğrafçısı Steve McCurry, Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin hemen öncesinde bölgeye giderek kariyerine maceralı bir başlangıç yapıyor. Yerli kıyafetlerle donanmış bir şekilde, elbisesine sakladığı fotoğraf filmleriyle Pakistan - Afganistan sınırını geçen sanatçı, işgali fotoğraflayan ilk kişi oluyor. İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı ile birlikte, Beyrut, Kamboçya, Filipinler, Sri Lanka ve Afganistan’daki savaş alanlarında çektiği ve o bölgelerdeki insanları merkeze alan fotoğraflarının yanı sıra dünyanın birçok yerinden olağanüstü güzellikteki kareleriyle tanıdığımız Steve McCurry’yi en son 2011’de Türkiye’de İstanbul Modern’de açılan 'Son Kodachrome Filmi' sergisiyle ağırlamıştık. Bu kez eski ve yeni fotoğraflarını bir arada göreceğimiz CerModern’de açılan 'Steve McCurry' sergisi vesilesiyle anları fotoğraflamak üzerine Milliyet Sanat dergisinin eylül sayısı için bir araya geldik.
 
Steve McCurry.
 
Kariyerinizin büyük bir kısmında uluslararası çatışmaların ve sivil savaşların yaşandığı birçok bölgeye giderek savaştan etkilenen insanları fotoğrafladınız. Bu tür olaylara şahitlik etmek, tehlikeli koşullar altında çalışmak nasıl bir duygu?
 
Fotoğrafçıların tehlikeye yakın olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü fotoğrafın kaynağı tam olarak bu tür bölgeler. Karşılaştığınız tehlikelerden kıl payı kurtularak günü bitirmek oldukça tatmin edici. Fakat asıl önemi olan, o çatışmaların yaşandığı bölgelerde hayatını sürdüren insanları fotoğraflayarak, oradaki koşulların ne kadar zor olduğunun diğer insanlar tarafından farkına varılmasını sağlamak. Fotoğraflarımı çatışma alanlarında çeksem de bu kareler, çatışmanın kendisini belgelemekten çok, orada yaşayan insanların duygularını yansıtma amacı taşıyor.
 
CerModern’de devam eden serginizde bizleri neler bekliyor?
 
CerModern’deki sergim için çok heyecanlıyım ve gurur duyuyorum. Seçkide çoğunlukla eski işlerim yer alıyor, ama yeni fotoğraflarımı da görebileceksiniz. Özellikle de Afganistan, Burma, Hindistan, Tibet ve Küba’ya yaptığım seyahatlerde çektiğim fotoğraflar...
 
Kariyerinizin başlarında Hindistan’a yaptığınız seyahatten beri fotoğrafladığınız insanlar ve yerler genellikle Asya kıtasında yer alıyor. Bu coğrafyanın hangi özellikleri sizi kendine çekiyor?
 
Asya, kültür, din ve coğrafya bakımından çok çeşitli bir kıta. Binlerce yıllık kadim kültürlerle tanışıyorsunuz ve bu kültürlerin başlangıç noktalarıyla günümüzdeki hali arasında direkt bir bağlantı olduğunu görebiliyorsunuz. Bu beni çok şaşırtan bir şey...
 
McCurry'nin 1985'te bir mülteci kampında çektiği 'Afgan Kızı' adı verilen fotoğraf, tarihin en bilinen karelerinden.
 
1985 yılında Sovyet-Afgan savaşı sürerken Pakistan’daki bir mülteci kampında görüntülediğiniz  “Afgan Kızı” dünyanın en çok tanınan fotoğraflarından biri. Sizce bu fotoğrafı diğer karelerinizden farklı yapan “o şey” ne olabilir?
 
Sanırım bu cevap “Afgan Kızı”nın bakışlarındaki umutsuz güzelliğin altında yatıyor. Çok güzel bir kız ama aynı zamanda çok fakir; yüzü kirli ve başındaki örtü yırtık pırtık. Fakat asilliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Bu ikilemin yarattığı hissiyatı tanımlamak çok zor... Bazı görüntüler aynen bu şekilde sizi tam kalbinizden yakalayabiliyor ve unutulmaz oluyorlar. Bu türde fotoğraflar evrensel bir dil konuştukları için dünya üzerinde yaşayan bütün insanları etkileme gücüne sahip.