İnsanı yeniden düşünmek için
23 Ocak 2018 - 11:013 Şubat'a dek Abud Efendi Konağı'nda görülebilecek olan 'koloni' sergisi insanlığın geleceğine dair soruları gündeme getiriyor. Serginin küratörleri Kevser Güler, Derya Bayraktaroğlu ve Aylime Aslı Demir ile konuştuk
FİSUN YALÇINKAYA
Sultanahmet’te bulunan Abud Efendi Konağı’nda açılan ‘koloni’ sergisi insanlığın ve doğanın geleceğini merkeze alıyor. Kevser Güler, Derya Bayraktaroğlu ve Aylime Aslı Demir'in küratörlüğüyle gerçekleşen sergide Yavuz Erkan, Ursula Mayer, Nilbar Güreş, Erinç Seymen & Uğur Engin Deniz, Aykan Safoğlu’nun aralarında bulunduğu sanatçıların eserleri yer alıyor. Sergi, gelecek tahayyülleri ve insan sonrası kavramıyla ilgili meseleleri inceliyor. 3 Şubat'a dek sürecek 'koloni' sergisini küratörlerinden dinledik.
Öncelikle bu serginin temasını belirlemenizde ne gibi tartışmalar ve çalışmalar etkili oldu?
Derya Bayraktaroğlu: Yaşam ve canlılığın dünya çapında gözden düştüğü, insan tanımının ideal, evrensel, ilkesel karşılıklarını yerinde bulamadığımız görece yeni bir zamandayız. Günümüz koşulları yeni karşılıklar düşünmeye, şimdi ve burada işlevselleşen öneriler üretmeye çağırıyor. Koloni yaşam ve canlılığı, beden anlayışını, eylemliliği, insanı da içine alan biçimde açmak, yeniden düşünmekle ilgileniyor. Queer kuramın kimliksizleşme önerisi, feminist eleştiri, ile ‘insan sonrası’ kavramı etrafında şekillenen güncel akademik çalışmalar düşünsel kurguda eşlikçiydi.
Kevser Güler: Koloni’nin teması, queer eleştirinin posthuman tartışmaları bağlamındaki soru ve konularla ilgilenme biçimlerinden ilham alarak doğdu. Posthuman kavramı genel olarak günümüzü bugüne özgü sosyokültürel, teknolojik, bilimsel ve ekolojik açılardan okumayı öneriyor ve bugünün insan olan ve olmayan faillerini; bu faillerin bir arada olma biçimlerini irdeliyor. Bir yandan kendi tarihselliği içinde hümanizmi tartışırken diğer yandan insan merkezci düşünme, üretim ve eylem biçimlerini sorguluyor. Queer, posthuman bağlamındaki normatifi, normal kabul edileni, doğal olanı yüceltme biçimlerini sorgulamasıyla bu tartışmalara radikal eleştirilerle dâhil oluyor.
Sergiyi hazırladığınız süreçten kısaca bahseder misiniz? Günümüz koşulları ‘koloni’nin oluşmasında nasıl etkili oldu?
Aylime Aslı Demir: İnsanın ne olduğunu tariflerken kullandığımız referansların bir bir kaybedildiği bir dönem yaşıyoruz. Yüzyıllardır insan olmak için, kölelerin, kadınların, LGBTİ’lerin, işçilerin, sakatların ve daha pek çok “insan dışı” varsayılanların verdiği mücadeleler ile inşa edilen İnsan Hakları’nın ikna ediciliğinin ortadan kalkmaya yüz tuttuğu, bu hakları güvence altına alması gereken iç hukuk yollarının işlevsizleştiği ve bunları denetleyecek uluslararası mekanizmaların dağılmaya meylettiği, ekolojik tahribatın her geçen gün arttığı ve kaygı düzeyimizin düşmek bilmediği bir dönem bu. Dolayısıyla tam da böyle bir anda insan için, insan merkezci olmayan yeni referansların neler olduğunu araştırmanın oldukça önemli olduğunu hissettik.
Doğal olanla normal olan arasında nasıl bir ilişki var ve bu günümüz toplumsal koşullarına nasıl etki ediyor?
Derya B.: Öğrenilmiş bir ilişki var. Sorguya kapalı. Örneğin, Türkçede normal ve doğal kelimeleri birbirlerine bürünür, doğrudan birbirleri yerine kullanılırlar. Insan hak ve özgürlükleri, ‘toplumsal ahlak’ın popüler argümanlarının çıkış kaynağı olan bu “normal, doğaldır” “doğal, normaldir” ön kabulünden zarar görüyor.
Gelecek kavramını nasıl ele alıyorsunuz?
Derya B.: Koloni’de ele alınan haliyle insan; geri çekilmesi ve topyekün bir eşitler ilişkisine yer açmasıyla tanımlı, her daim ehlileştirilmeye direnç gösteren, ‘normallik’ şart ve kabullerine uyarlanamayan, keramet sahibi birey. Farklılıkları ‘hoşgören’, ötekine alan tanıyan değil; kendisine, benzemezi ile birlikte yol açan, sezgi sahibi, yaşam sevinci kendi olan. Gelecek, bir açıklık, açıklık ve yakınlıkların kerameti.
Kevser G.: ‘Gelecekler’ diye yansımasını buluyor zihnimde bu kavram, farklı yerlerde, farklı topluluklar, farklı failler için bambaşka ihtimaller, olanaklar, felaketler taşıyan bir sürü gelecek, gelecekler, maddi gerçeklik ve hayal gücünün ufukları.
Sergide yer alan sanatçı ve katılımcıları nasıl seçtiniz?
Derya B.: Bir sanatçının üreticinin pratiğinde queer olan nedir sorusu belirleyiciydi. Kimliksizleşme önerisiyle yola çıkan, queer düşünüş-eleştiri araçlarını, kendi üretim pratiği içerisinde araçsallaştıran türde üretimler koloniyi oluşturdu.
Kevser G.: Sergide yer alan sanatçı ve katılımcıların bazılarıyla hep birlikteydik, serginin bağlamıyla, bakmayı arzu ettiği konular ile, biçimsel jestleriyle ilgili daha ilk hayalleri kurar, ilk heyecanları duyarken. Bazılarıyla ise yolda buluştuk, araştırma yaparken, sohbet ederken, bazen bir ihtimalin peşine düşüp yakınlaştık bazen tavsiye ile, bazen tesadüf ile biraraya geldik.
Eserler arasında nasıl bir bağ kurdunuz yerleştirmeyi nasıl hazırladınız?
Derya B.: Her yapıt, bir diğerinin açıklığına yerleşti. Birbirlerinden beslendi bilhassa yeni üretimler. Örneğin bir yapıtın parçası bir malzeme, ansızın bir diğer sanatçının annesinin sandığından çıkıveren bir element. Ve bunun gibi pek çok prodüksiyon hikayemiz var. Muhtemel bağlar düşünsel kurgu esnasında belirdi. Sonrasında mekanda hep birlikteydik, kalabalıktık, yerimiz genişti. Neşeyle ve kolaylıkla yerleştik.
Kevser G.: Sanatçılarla birlikte konakta geçirdiğimiz zaman çok kıymetliydi, hem mekanı anlamak hem koloninin ruhunu hissetmek için. Konakta yerleşimi hayal ederken, konağın sergiye serginin konağa iyi geldiği, birbirlerinden rol çalmaya çalışmadan, hem alan açıp hem de nezaketle birbirlerini işaret ettikleri bir yerleşimi mümkün kılmayı arzu ettik. İşlerin birbirleriyle diyaloğu, işlerin yerleşecekleri odayla ilişkisi, yerleştirmelerin kavramsal ve mekansal ihtiyaçları ile Koloni’nin hayatıyla ilgili sezgiler işlerin yerlerini bulmalarını sağladı.