Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » Halil Altındere mültecileri Mars'a götürüyor

Halil Altındere mültecileri Mars'a götürüyor

Halil Altındere mültecileri Mars'a götürüyor15 Eylül 2016 - 11:09
Berlin, Halil Altındere’nin mülteciler üzerine üç farklı projesini ağırlıyor. Milliyet Sanat dergisi eylül sayısında Altındere ile Berlin'deki projeleri üzerine konuştuk
YAĞMUR YILDIRIM
 
“Mültecileri kimse kabul etmiyorsa, Mars’a mı gidecekler?” Halil Altındere, Berlin’de 6 Kasım'a dek görülebilecek kişisel sergisi 'Space Refugee'de, ironik yaklaşımıyla bu tahayyülü ve yaşamakta olduğumuz insani trajediyi ele alıyor. Altındere, kurgu şüphesi yaratan gerçek hikâyeleri anlatmaya ve hikâyenin kahramanlarına kendi ifade alanlarını açmanın önemine inanıyor. Sergisinde 2012 yılında Türkiye’ye iltica eden Suriyeli kozmonot Muhammed Faris’i konu ediyor. Faris’in yolculuğu üzerinden NASA’nın, uzay hukuku uzmanlarının, sanal gerçeklik sanatçılarının, mimarların işbirliğinde, incelikli olduğu kadar iç burkucu bir Mars ütopyası kurguluyor. Tıpkı Muhammed Faris gibi, tanıdık kara mizahı ile işlediği, Hebbel Am Ufer’de 8 Ekim'e dek sergilenen işi 'Köfte Airlines'ın da, devam eden 9. Berlin Bienali’nde 18 Eylül'e dek gösterilecek videosu 'Homeland'in de anlatıcıları gerçek mülteciler. Altındere için her birinin hikâyesi, herkesin hikâyesi. Halil Altındere ile Büyük Valide Han’daki atölyesinde bir araya geldik, yeni sergilerini ve gündemi konuştuk.
 
Suriyeli kozmonot Muhammed Faris (solda), Altındere'nin 'Space Refugee'sinin ilham kaynağı.
 
Neuer Berliner Kunstverein'da (NBK) açılacak serginiz 'Space Refugee'den bahsedebilir misiniz? Çıkış noktanız neydi?
 
Berlin NBK'dan iki yıl önce bir sergi teklifi aldım. Bu sırada mülteci krizi yoğun bir şekilde patlak vermiş hâldeydi; Avrupa'da büyük bir sorun hâline gelmişti. Mülteciler için bütün kapılar kapalıyken ve insancıllıktan uzak durumlarla karşı karşıyayken bu durumu eli kolu bağlı izlemek durumunda kaldığımızı düşündüm; bu konuda bir şeyler yapmak istedim. Mültecilerin durumunu kullanmadan onlarla birlikte iş yapmak ve var olan gerçekliği sergilemekti amacım. Öyle bir şey olmalıydı ki, ‘mülteci’ denilince oluşan algının ötesinde, farklı hikâyelerin ve insanların olduğunu göstermeliydi. Serginin konusu Muhammed Faris, bugün İstanbul’da yaşayan Suriyeli bir mülteci, eski bir savaş pilotu ve kozmonot.  Kendisi gazetelerdeki röportajlarından takip ettiğim birisiydi. Onun kendine güveni, hümanizmi, kültürüne sahip çıkışı ilgimi çekti ve onunla işbirliği yapmak istedim.
 
Sergide video, yağlıboya ve nesnelerin yanı sıra, gözlüklerle izlenecek 360 derece bir VR (Virtual Reality/Sanal Gerçeklik) video da bulunuyor. Sergiden ve işlerden biraz bahsedebilir misiniz?
 
Sergi üç ana bölümden oluşuyor; ilki Muhammed Faris'in otobiyografik odası. Nasıl astronot olduğundan, uzayda ne tür deneyler yaptığından bahsediyor; ayrıca ülkesinde yaşanan durumlara, kendisinin pozisyonuna, ülkesini neden terk ettiğine, ailesine ve arkadaşlarına ilişkin söylemleri yer alıyor. İkinci bölüm, biraz da serginin ana fikri; eğer bugün dünyada hiç kimse mültecileri istemiyorsa, bu bir tür sanatçı fantezisi olabilir ama benim önerim o hâlde onları Mars'a yollamaktı... Tabii bunun olasılıklarını araştırmak için bilimsel verilere de ihtiyacımız vardı; NASA'da çalışan Alper Aydemir ve Umut Yıldız ile görüştük, eğer Mars'ta yaşam kurulursa nasıl teknolojik donanımlara ihtiyaç olacağına, oradaki atmosfer yapısına ya da mimarinin nasıl olacağına görüşler aldık. Uluslararası havacılık ve uzay hukuku uzmanı Avukat Nazlı Can ile de uzay kime aittir, orada insan hakları var mı ya da isteyen gidip koloni kurabilir mi gibi konuları konuştuk. Mimarlık ve tasarım stüdyosu Autoban'ın kurucuları olan arkadaşlarım Seyhan ve Sefer ile görüştük, onlar da projeden heyecan duydular ve Mars'ta yaşam olursa mimari kimliğin nasıl olabileceği üzerine çalışmalar yaptık. Üçüncü bölüm ise, VR bölümü. Mars’a gidecek insanların nasıl bir deneyimle karşılaşacağını en açık şekilde anlatmak için, gerçekten 360 derecelik bir ortam yaratıp, izleyiciye Mars’ın içindeymiş gibi bir etki yaşatmak istedim.
 
Neden Kapadokya?
 
'Space Refugee' aslında Kapadokya'daki üçüncü projem. Küçüklüğümden beri, Kapadokya'yı her gördüğümde onun başka bir dünya olduğunu düşünürdüm. 'Space Refugee' için ise, Mars duygusu yaratabilecek en uygun yer gibi geldi bana Kapadokya.
 
Röportajın tamamını Milliyet Sanat dergisi eylül sayısında okuyabilirsiniz.