Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » Duvarların dili sustu

Duvarların dili sustu

Duvarların dili sustu17 Ocak 2013 - 09:01 | Doğançay, Galeri Baraz'da 1976'da açılan ilk sergisinde. Fotoğraf: Yahşi Baraz
Başarısının sırrını üç şeye bağlıyordu Doğançay: Çalışmak, sabır ve alınyazısı. Duvarların sesi oldu, "Benim sanatım duvar sanatı. Ben wall-art'ın kurucusuyum" dediYASEMİN BAY

“Ben daha dört yaşındayken her şeyi öğrendim babamdan. O at sırtında ben eşek sırtında; dağlara çıkardık. O topograftı, askeri harita yapardı. Rahat durayım diye kağıt kalem verirdi bana… Alırdı eline resmi. ‘Bak’ derdi, ‘yanlış, güneş buradan geliyor, gölge buraya gidiyor’. Perspektif nedir anlatırdı. Bana o öğretti hepsini…”

İlk resim eğitimini babası Adil Doğançay’dan aldığını bu sözlerle anlatmıştı Burhan Doğançay. Kuşkusuz ki Türk resminin yaşayan en özgün, en usta ismiydi. 1960’lardan itibaren kent duvarlarının izini sürdü. Tuvallerine aktardığı duvarlarla toplumsal, kültürel, politik değişimleri yansıttı. Sadece sanatıyla değil kişiliğiyle de etkiledi pek çok kişiyi… Mücadeleci ruhu, azmi, çalışkanlığı, sevecenliği ve dostluğuyla... Dev bir çınardı! Sanki hiç ölmeyecekmiş, varlığı hiç sonlanmayacakmış gibi gelir ya bazı insanlar; işte Burhan Doğançay da onlardan biriydi.

Bir süredir akciğer rahatsızlığı nedeniyle Amerikan Hastanesi’nde tedavi görüyordu Doğançay. Ama bir umut vardı hep; tüm zorluklara duvar gibi duran, ne badireler atlatan Doğançay’a dair… Ne yazık ki dün sabah saatlerinde o son umut da kayıp gitti elimizden; Doğançay'ı kaybettik.

Gençlerbirliği kadrosundaydı

1929 yılında doğan Burhan Doğançay, babasının yanı sıra 1906 - 1979 yılları arasında Ankara’da, o zamanlar tanınmış bir ressam olan Arif Kaptan’dan da resim dersleri aldı. Futbola olan tutkusuyla da bilinen sanatçı aynı dönemde Gençlerbirliği’nin kadrosundaydı. Önce Ankara’da hukuk okudu, ardından 1951’de ekonomi alanında doktora eğitimi almak için Paris Üniversitesi’ne gitti. Resim daima başucundaydı… Doktorasını yaparken bir yandan da La Grande Chaumiere’deki sanat kurslarına devam etti; karma sergilere katıldı. Tez araştırması için gittiği Danimarka’dan 1955’te döndü Ankara’ya. Ticaret Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. Tam da bu yıl Ankara Sanatseverler Kulübü’nde babasıyla ilk sergisini açtı. 2011’de Turgutreis’teki atölyesinde kendisini ziyaret ettiğimizde bu ilk serginin anı defterini göstermişti bana. Sergiye gelen ziyaretçilerden Türk resminin bir diğer önemli ismi İhsan Cemal Karaburçak’ın yazdıklarını okumuştu: “Babanın resimlerini daha evvel de görmüştüm. ‘Oğul’un çalışmaları benim için bir sürpriz oldu; kendisini bir gün tam manasıyla resme vereceğine katiyetle eminim”.

Karaburçak’ın bu tespiti yıllar sonra gerçekleşecek; Doğançay en büyük aşkı olan resim için elinin tersiyle itecekti tüm makamları…

"Satılınca bayram ederdik"

1962’de Türk Turizm ve Enformasyon Ofisi Müdürü olarak New York’a gönderildi. Resmi de ihmal etmiyordu. 1963’te New York’taki Washington Square Galleries’de Jasper Johns, Andy Warhol ve Willem de Konning gibi tanınmış isimlerin de yer aldığı “World Show” sergisinde Türkiye’yi temsil etti.
1964’te ise Paris’e tayin edileceğini öğrenince istifasını sundu. Üstelik gelecek vadeden bir diplomattı, ama o sadece ve sadece resimle yaşamak istiyordu. Bu kararı zor günleri de beraberinde getirdi. Eserleri satıldığında eşi Angela ile ne kadar sevindiklerini şöyle anlatıyordu: “Bin dolara veyahut beşyüz dolara resim satmışım o zamanlar. Bayram ederdik Angela ile. Ekmek alacağım, boya alacağım diye..."

Doğançay, eşi Angela ve Yasemin Bay ile.


60'ın üzerinde müzede

Her gün resim düşünen biriydi; her gün çalışan... “Koşarken, yerken, konuşurken hep resim yaparım,” diyen Doğançay 1964’te ABD’deki ilk kişisel sergisini New York’taki Ward Eggleston Galerisi’nde açtı. New York’u betimleyen 80 resmini sergiledi bu sergisinde ve New York Kenti Takdir Belgesi’yle ödüllendirildi. Sanatçının 1964 tarihli “Afiş Panosu” adlı eseri New York Solomon R. Guggenheim Müzesi koleksiyonuna dahil oldu. Böylelikle Doğançay’ın ilk kez bir yapıtı bir müzenin kalıcı koleksiyonuna girdi. Devamı gelecekti; Doğançay da biliyordu bunu. Ve şimdi baktığımızda dünya çapında, aralarında Metropolitan Sanat Müzesi, British Museum, Pinakothek der Moderne, Louisiana Modern Sanat Müzesi'nin de bulunduğu 60’ın üzerinde müzede onun eserlerini izliyor sanatseverler.

1975’teki İsrail seyahati onun “Dünya Duvarları” adlı fotoğraf arşivinin temelini attı. O günden itibaren tüm dünyada 114 ülkede duvarların fotoğraflarını çekti, günümüze değin. “Dünya Duvarları”nda bugün 40 bin duvar fotoğrafı yer alıyor.

İlk sergi 76'da

1976, Burhan Doğançay'ın İstanbul'da ilk kişisel sergisine imza attığı yıl oldu. Yahşi Baraz'ın galerisi Galeri Baraz'da açılan bu ilk kişisel sergide Doğançay'ın tüm yapıtları satıldı. Fakat sanılmasın ki bu usta ismin eserlerinin satışı bu kadar kolay oldu. Sanatçı yıllarca o dönemki Türk sanat dünyasında yapıtlarının doğru fiyatlara satılabilmesi, anlaşılabilmesi için büyük bir çaba harcadı. Tek başına inşa ettiği kariyeri boyunca her fırsatta Türkiye'de resim fiyatlarının düşük olmasıyla hayatı boyunca mücadele etti.

Doğançay’ın fotoğraf çalışmalarından en önemlilerinden bir diğeri de Brooklyn Köprüsü’nün fotoğraflarıdır. 1986 yılında büyük bir onarım geçiren köprünün fotoğraflarını çekmek için özel izin verilen tek fotoğraf sanatçısı oldu. Bu fotoğrafları ilk olarak 1996 yılında New York’un 100. yıl kutlamaları çerçevesinde JFK Uluslararası Havalanı’nda sergilendi tam iki yıl boyunca.

2004'te hayalini kurduğu, Türkiye'nin ilk çağdaş sanat müzesini, Beyoğlu Balo Sokak'ta açtı. Müzede Doğançay'ın eserlerinden küçük bir retrospektifin yanı sıra babası Adil Doğançay'ın da yapıtları izleyiciyle buluşuyor halen. Sanatçı bu çok sevdiği müzesinde yine çok sevdiği çocuklar için 2005 yılında itibaren resim yarışması düzenledi.
Tarihler 2009'u gösterdiğinde Türk resmi için bir dönüm noktasının da vaktiydi. Doğançay'ın, Oktay Duran'ın koleksiyonunda yer alan "Mavi Senfoni" adlı başyapıtı Antik A.Ş. tarafından 2.7 milyon TL'ye Murat Ülker'e satıldı. Bu satış rakamı, yaşayan bir ressamın eserine verilen en yüksek rakamdı. Doğançay bu satışın ardından şunları söylemişti: "Bu tablonun satış rakamı belki yabancıların ilgisini buraya çekecek. Bundan sonra Türkler yavaş yavaş resmin birinci liginde oynamaya başlayacak. 380 bin dolara gözünü kırpmadan Ferrari alıyor ama bizim resimleri 1500 dolara alırken pazarlık ediyorlardı. Benden sonraki nesiller hiç olmazsa bundan kurtulacaklar, biraz daha rahat satış yapabilecekler."

Burhan Doğançay, atölyesinde çalışırken.


2012 yılında Doğançay, İstanbul Modern'de 50 yılı aşkın sanatsal birikimini "Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı" adlı retrospektif sergiyle izleyiciye sundu. 120 yapıtının yer aldığı sergi için yurtdışından 13 müzenin koleksiyonundan 35 yapıtı İstanbul'a getirildi.

Başarısının sırrını üç şeye bağlıyordu Doğançay: Çalışmak, sabır ve alınyazısı. Duvarların sesi oldu, "Benim sanatım duvar sanatı. Ben wall-art'ın kurucusuyum" dedi. Sanat hayatı boyunca 14 farklı dönem altında çalışmalara imza atan Doğançay'ın en ünlü serilerinden biri de "Kurdeleler"di. "Kurdeleler" serisi müzayedelerde satış rekorları kırmasına, pek çok kez günümüzde bu seriden tekrar üretmesi için büyük teklifler almasına rağmen, bu seriden bir daha hiç yapmadı. Duvarlardan topladığı afişler ve objeler onun sanatının esas bileşeni oldu hep. Kent duvarları her ne kadar tekrarlanan bir tema olarak görünse de Doğançay onları her defasında farklı üsluplarla ortaya koydu. 4 binden fazla resme imza atan Doğançay'ın son serisi "Çerçeveli Duvarlar" dizisiydi. Son ana değin resmin başından kalkmayan Doğançay, daima farklı malzeme ve arayışların peşinde oldu. O, Türk resminin gerek yapıtları gerekse kimliğiyle en farklı seslerinden biriydi. Ve de en savaşçı!

Turgutreis'te toprağa verilecek

Burhan Doğançay'ın naaşı 18 Ocak Cuma günü vasiyeti gereği çok sevdiği müzesine götürülecek önce. Ardından Teşvikiye Camii’nde öğle namazına müteakip cenaze namazı kılınacak. Sanatçının cenazesi yine onun vasiyeti üzerine 19 Ocak Cumartesi günü Bodrum Turgutreis’te, Karabağ Mezarlığı’nda toprağa verilecek…