Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » “Dünyayı kadınlar kurtaracak”

“Dünyayı kadınlar kurtaracak”

“Dünyayı kadınlar kurtaracak”18 Ocak 2018 - 11:01
Oyuncu ve müzisyen Hümeyra, 2011-2017 arasında yaptığı resimlerini Hobi Sanat Galerisi’nde dün açılan “Hümeyra’nın Kadınları” adlı sergide izleyicilere sunuyor.
FİSUN YALÇINKAYA
 
 
Bale eğitimiyle yola başlamış başarılı bir drama ve komedi oyuncusu, müzisyen, yapımcı Hümeyra’nın yaşamını öğrenince insan, sanki tek bir kadın değil birçok kadın yapmış bunları diyor. Tam manasıyla bin bir yüzü var onun. Şimdi ise Hümeyra o bin bir yüzünü, on parmağında on marifet hâliyle, birbirinden çok farklı ama sanki aynı şarkıyı söyleyen kadın portrelerinde sergiliyor. Mütevazı, çalışkan bir sanatçının elinden çıkmış hareketli, değişken kıpır kıpır bir sürü kadın portresi, 70 yaşında açtığı ilk kişisel sergisinde… Hobi Sanat Galerisi’nde “Hümeyra’nın Kadınları” adlı sergi dün akşam açıldı. 27 Ocak 2018 tarihine dek izleyicileri bekliyor. Bu kadınları tek bir kadının halleri gibi mi, yoksa Hümeyra’nın hayat verdiği karakterler gibi mi yoksa çevresindeki kadınlar gibi mi düşünmeliyiz? Yanıtı yok bu sorunun. Hümeyra’nın emin olduğu tek şey hepsinin sevdiği kadınlar olduğu ve samimiyetle çizildikleri. Serginin açılışı öncesi görüştüğümüz Hümeyra hem resimlerini hem de onu bu portrelere götüren yolu anlattı.
 
- 1970’li yıllarda bir plak şirketinde plak kapakları çizmişsiniz. Müzik yaşamınızın başlangıcı olmuş bu süreç ama aynı zamanda resimle de profesyonel bir ilişki kurmuşsunuz. Nasıl başlamıştınız buna biraz bahseder misiniz?
 
Aslında alaylıyım, her meslekte olduğum gibi. Okuldaki resim hocam çizimlerimi beğenirdi, hep küçük kurslara gittim. Grafiğe çok meraklıydım, bir süre grafik dersi aldım. Sonra yetenekli bu kız, sekreteryadan alalım resim bölümüne koyalım dediler. Öylece bir plak firmasında kapakları yaptım. Sonra “Tutkulardan İntihar” diye bir albümün kapağını yaptım. Bir Selim İleri kitabında bir de Özen Yula kitabında çizdiğim kitap kapakları var.
 
“Operaya değil, türküye meylettim”
 
- Resimle iç içe miydiniz çocukluğunuzda?
 
Resimlerin içinde büyüdük. Bir kere, pek kimsenin bilmediği bir şeyi söyleyeyim size, benim dayımın oğlu Erol Akyavaş. Kardeş çocuklarıyız. Ama ben daha Erol’un E’sinde değilim. (Gülüyor) Ailede ressam var, müzisyen de var. Evimizde Abidin Dino’lar asılıydı. Bedri Rahmi Eyüboğlu resimleri asılıydı. Daha Batı’ya yönelik bir ailenin içinde büyüdüm.
 
- Zaten eğiminizi de Batı’da alıyorsunuz.
 
Evet, ama sonra Âşık Veysel söyledim. Operaya meyletmedim daha çok türkü söylemeye meylettim.
 
- Siz, resme hep meraklıydınız ama araya başka işler girdi, diyebilir miyiz?
 
Evet, hayat gailesi girdi.
 
- E, bir de resme gereken yoğunluğu verebilmek için, atölyeniz olması da gerekebiliyor.
 
Hiçbir zaman bir atölyem olmadı ama her zaman fırçam boyam, kâğıdım oldu. Resim malzemesi yapan dükkânlara girince şekerci dükkânına girmiş çocuk gibi olurdum. Hep bir gün yapacağım diye malzeme satın alırdım. Ancak 70 yaşımda varabildim o güne. (Gülüyor) Ama tabii ki bu resimler zaman içinde çıktı bir günde çıkmadı. 2000’lerin başında atölyelere gitmeye başladım. Yusuf Taktak ve Orhan Taylan’ın çok desteklerini gördüm hâlâ da vaktim olduğunda gidiyorum Orhan’ın atölyelerine. İçimde böyle bir istek vardı. Aslında hâlâ hazır değilim bu işe, daha çok çalışmam lâzım. Fakat yaşım 70’e gelince dedim ki, şimdi değilse ne zaman… Ve Hobi Sanat Galerisi bana kapılarını açtı. İnanabiliyor musun? Açılış olacağını düşününce içimde serçe kuşları göğüs duvarıma çarpa çarpa uçuyorlar.
 
 
- Bir de galiba Londra’daki Royal Academy’ye atölyelere başvurmuşsunuz, yaş sınırını sormuşsunuz?
 
Onların sınıflandırmaları varmış, junior, senior diye. Ben kendimi senior görmüyorum, junior için sordum. Ama bin kişi yazıyordur cevap almam herhalde, diye düşündüm. Fakat sabaha yanıt geldi. Ödüm koptu acaba ne diyorlar diye... “Annenizin, babanızın onayı olmadan sizi alamayız” demişler. Utandım artık ben aslında 70 yaşındayım demeye. Ama başka yerlere de hep bakıyorum, Youtube’dan derslere bakıyorum.
 
- Müzik, resim, oyunculuk… Bu farklı yaratıcılık alanları birbirini nasıl besliyor?
 
Hepsi birbirine bağlı... Beni küçüklüğümde bale dersine yolladılar, akademik öğrendim baleyi. Tiyatroda sahneye girişim, oturuşum kalkışım, belli bir laftan sonra dengemi buluşumda bale eğitimim çok destek oldu. Müzikteki ritim duygusu da özellikle komedide çok işime yaradı. Çünkü komedide zamanlama hayati bir şeydir. Zamanı yakalamadınız mı dünyanın en iyi metni olsa geçiremezsiniz karşıya. Resim de öyle, hem müzik var içinde hem vücut dili, hem ifade, oyunculuk var… Bütün yaptığım işler sanatla ilgili. Sanat, bilim ve kadınlar dünyayı kurtaracak diyorum. Başka da bir kurtuluş görmüyorum.
 
- Resmin farkları ne diğer disiplinlerden?
 
Resim çok yalnız bir süreç, hâlâ da kendimi yetkin hissetmediğim bir alan bu yüzden konuştuğum, danıştığım arkadaşlarım var. Ama bir daha dünyaya gelsem, isterdim akademi koridorlarında dolaşmak, ressam olmak.
 
 
- Bu sergideki kadınlar tek bir kadının birçok farklı halleri diye okunabilir mi?
 
Mutlaka çünkü hepsi benim, ama değişik modlarda, değişik zamanlarda… Yapı olarak son derece inişli çıkışlıyımdır. Biraz Londra, biraz İstanbul havası gibiyimdir. Sabah güneşli kalkarım, öğlen yağmur yağar, akşam kar gelir. Yumuşak yumuşak giderken, en tepeye çıkıp son derece öfkeli olabilirim, son derece öfkeliyken kahkaha atabilirim… Bu resimlerde de öyle bir şey olabilir. 2011-2017 arasında yapılmış bu resimler.
 
- Bunlar arasında tanıdığınız kadınlar da var mı?
 
Etkilendiğim tanıdığım kadınlar, oynadığım karakterler var. Olmak istemediğim hiçbiri yok burada.
 
- Resimlerinizde büyük bir hareket var, canlılık var. Tiyatroda gelişen dilinizle mi alakalı diye düşünüyorum...
 
Olabilir elbette bazen modele ihtiyaç duyuyorum, kendi kendimin fotoğrafını çekiyorum. Nasıl duracağını belirlemek için ayna karşısında pozlar veriyorum. O kadar eğleniyorum ki anlatamam. Belki tüm bunları yaparken çok keyif aldım ve severek yaptım. Biliyorum figüratif hatalarım, renk hatalarım olabilir ama çok samimi resimler bunlar.
 
“Twitter kuşu koydum”
 
 
- Gonca Vuslateri’nin de resmi var galiba. 
 
Evet, “Yalan Dünya”da karşılıklı oynarken senaryonun arkasına çizdiğim bir eskizden yaptım. Arkasına da o küçük Twitter kuşunu koydum çünkü ne zaman görsem Twitter’a bakıyordu.
 
“İlk plağımdan sonra destek gördüm”
 
- İlk resim yapmaya başladığınızda ailenizden ‘Aman ressam mı olacaksın’ gibi bir tepki aldınız mı?
 
Benim ailemde öyle bir tepki yoktu. Ama bu benim bestem ben bunu plak yapacağım dediğim zaman annem nutuksuz kaldı. Bir süre sesini kaybetti. Teyzemse, “Anlamadım” dedi. “Plakta işte şarkı söylüyorum” deyince ben “Plağı anladım da, senin plakta ne işin var onu anlamadım, sen şarkı mı söylüyorsun” dedi. Bayağı bir aile tantanası çıktı, ta ki “Olmasa (Güzelliğin On Para Etmez)” plağım çıkana kadar. Sonra hem ailemden hem de diğer herkesten çok destek gördüm.