Contemporary İstanbul: Dev bir müze
23 Kasım 2012 - 09:11 | Andy Warhol'un Prenses Diana ve Prens Charles tabloları, Opera Gallery alanında görülebiliyor. Fotoğraf: Ozan Güzelceİstanbul'un modern sanat fuarı hakkındaki ortak fikir, geçmiş yılların üzerine bir hatta birkaç tuğla ekleyip yükseldiği yönünde. Sadece eser sayısındaki artışı kastetmiyoruz..YASEMİN BAY
Bir köşede Andy Warhol bir köşede Burhan Doğançay… Hem Magdalena Abakanowicz’in ismi gibi dev heykelleri hem günümüz Türk heykelinin genç heykeltıraşlarından Ozan Oganer’in koskoca Buda’sı… Hepsi yan yana, ardı ardına sıralanıyor. Dünyadan ve Türkiye’den usta sanatçıların, genç isimlerin tam 3 bin eseri Contemporary İstanbul’un çatısı altında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı ile İstanbul Kongre Merkezi’nde…
Fuar alanı çok büyük; tam 16 bin metre kare. Hal böyle olunca Contemporary İstanbul tam zamanlı bir vakit istiyor izleyicisinden; eserleri doya doya, sindire sindire görmesi için. Fuarın ilk günü sabah saatlerinden itibaren, üstelik İstanbullular güne yağmur ve soğuk bir havayla uyanmış olsa da, yine dolu. Orta yaşlı hanımlardan gençlere, koleksiyonerlerden öğrencilere kadar sabah 10.00 itibariyle fuar alanını doldurmaya başlıyor sanat meraklısı ziyaretçiler.
Herkesin ortak fikri bu yılki fuarın geçmiş yılların üzerine bir hatta birkaç tuğla daha ekleyip daha da yükseldiği. Sadece eser sayısındaki artışı kast etmiyoruz; fuardaki yapıtların niteliği de daha üstlere çıkıyor her yıl. İzleyici memnun; çağdaş sanatın en yeni ve en iyi örneklerini bir arada görebiliyor. Adeta dev bir çağdaş sanat müzesinde gibi hissediyor kendisini.
Fuar 3 bölümden oluşuyor. Giriş bölümünde genellikle her yıl burada konuşlanan galeriler göze çarpıyor yine: Dirimart, Galeri Baraz, Pi Artworks, x-ist Galeri, Galerist, Akbank Sanat… Alt kat, fuarın bu yılki “Yeni Ufuklar” bölümünün konukları olan Orta ve Doğu Avrupa’dan galerilere ve solo projelere ayrılmış. Türk sanat severe pek yakın olmadığı bir sanat diliyle tanışma imkanı sağlıyor bu bölüm.
Giriş bölümünden bir koridorla İstanbul Kongre Merkezi’ne ulaşıyorsunuz. Girer girmez Pera Müzesi’nden Baksı Müzesi’ne kadar kurumları görüyoruz. Merdivenlerden alt kata iniyorsunuz; ki bu bazen kalabalık yüzünden zor olabiliyor. Ve böylelikle galerilerin standlarına ulaşıyorsunuz. İstanbul Kongre Merkezi’ndeki galerilerin alanı daha ferah, daha geniş. Ve bu alanda daha çok galeriyle karşılaşıyorsunuz.
Fuarın yurtdışından katılan ve sanat severler tarafından heyecanla beklenen yabancı galerilerini burada bulabilirsiniz. Mesela Botero’larıyla dikkat çeken Marlborough Gallery; Andy Warhol imzalı Prenses Diana ve Prens Charles portrelerinin yanı sıra Basquiat, Robert Indiana’nın eserlerini sunan Opera Gallery; Roy Lichtenstein, Damien Hirst ve grafitinin sanat olarak kabul edilmesini sağlayan, kim olduğu bilinmeyen ve eserleri başta Hollywood yıldızları olmak üzere pek çok önemli isim tarafından kapışılan Banksy’nin yapıtlarıyla dolu olan Andipa Gallery... Bu arada meraklıları için söyleyelim Banksy’nin “Leopard and Barcode”u 145 bin sterlin, “Every Time I Make Love to You I Think of Someone Else”i 95 bin sterlin, Damien Hirst’ün eserlerinden biri 25 bin, diğeri 18 bin sterlin.
Stantlar arasında dolaşırken orta yaşlı hanımların sanatçılar üzerine yorumları da kulağımıza çalınıyor: “…sanatçı artık olmuş, bir arayış içindeydi, gelişimi sürüyordu ama artık oturmuş sanatı.” Evet bu fuar gerçekten sanat meraklılarıyla dolu; galeri görevlilerine sorular soruyorlar, sanatçıları tanımaya, işlerini anlamaya çalışıyorlar.
Galeri Zilberman’ın yanından geçerken siyah bir perde dikkatimizi çekiyor. Açıp içeri giriyoruz; karanlık bir oda, yerde sıra sıra kefene bürünmüş ölüler. Yanımızdaki küçük çocuk, galeri görevlisine soruyor: “Bu ölü mumyalar gerçek mi?” Eserin adı “Apocalypse” ve yaratıcısı da Türk çağdaş sanatının en dolu dolu ve kışkırtıcı isimlerinden biri olan Şükran Moral. Sanatçının bu çalışması siyaset, din ve ırk konularında nefret teması üzerine kurulu. Çok çarpıcı, çok etkileyici…
Bir de eğlenceli ve izleyicilerin sürekli fotoğrafını çektiği stantlardan birine uğrayalım: Galeri x-ist bu yıl sanatçısı Ansen için özel bir proje odası yapmış. Burada sanatçının geçtiğimiz yıl başladığı “Microbigs” serisinden eserler yer alıyor. “Microbigs” Ansen’in yeni dili; geçtiğimiz yıl politikacıların heykellerini yapmıştı, Obama’dan Saddam Hüseyin’e, Tayyip Erdoğan’a kadar. Bu yıl sinemayı ele alıyor Ansen: Önemli filmlerin yönetmenlerini, karakterlerini, oyuncuları fırınlanmış kil, plastik ve el yapımı kıyafet kullanarak yeniden yaratıyor. Behzat Ç. de tam kadro burada, Hannibal karakterindeki Anthony Hopkins de, Don Vito Carleone rolüyle Marlon Brando da…
Galeri Apel’in standı da başarılı. Bu stantın bir özelliği var; girişte ortada kullanılan masa da aslında bir sanat eseri. Yücel Kale’nin bir eseri bu masa; cam masanın içine, Kale küçük heykellerini yerleştirmiş. Dileyen bu eseri de satın alabilir. Bu yıl ünlü George Maciunas Ödülü’ne layık görülen Şakir Gökçebağ’ın 10 yıl önce yaptığı Tarlabaşı konulu çalışması da günümüze çok denk düşüyor.
Fuar saatlar ilerledikçe daha da hareketleniyor; canlanıyor. Öyle görünüyor ki ön izleme gününe büyük çoğunluğunu koleksiyonerlerin oluşturduğu 10 bin kişinin katıldığı fuar bu yılki ziyaretçi sayısı hedefi olan 70 bin rakamına rahatlıkla ulaşacak...
Altındere'den 7 altın öğüt
2010 yılında Burhan Doğançay’ın “Mavi Senfoni”sini, ünlü galerici Yahşi Baraz’ın başına geçirdiği “Portrait of a Dealer” adlı eseriyle Contemporary İstanbul’da büyük ses getiren bir işe imza atmış olan Halil Altındere yine yapacağını yapmış. Sanatçı iki eser sergiliyor fuarda. İlki “Satış yapmak isteyen sanatçılar için tüyolar” adını taşıyor. Amerikalı kavramsal sanatçı John Baldessari’nin 1966’da yaptığı aynı adlı işine atıfta bulunduğu eseriyle Halil Altındere sanatçılara 7 altın öğüt sunuyor. Halil Altındere fuar mantığı çerçevesinde bir iş yapmak istemiş ve bunu da başarmış.
Diğer işinin adı “Sanat her zaman arzu ve imzayla ilgilidir”. Burada da Türkiye’nin en önemli koleksiyonerlerinden biri olan Mustafa Taviloğlu ile işbirliğine gidiyor. Şöyle anlatıyor Altındere eserini: “Sanatçı, koleksiyoner, galerici üçgeni içerisinde düşünmek gerekiyor burada. Benim en baştan beri düşündüğüm nesnesi olmayan sanat eseri olabilir mi kavramı peşinden gidip, bugün ticari market içerisinde sanatçı, koleksiyoner ilişkisini buna dahil ederek bu eseri ürettim. Benden yapıt almak isteyen koleksiyonere, alımı öne alıp ona daha kavramsal yanı olan bir eser sundum.”
Taviloğlu birkaç hafta önce Altındere’den bir iş almak istemiş. Galericisiyle anlaşılmış fiyat üzerinde. Altındere Taviloğlu’ndan aldığı çeki, tıpkı 1997’de dev boyutlarda büyüttüğü 1 milyon TL’de olduğu gibi, büyütmüş, altına da imzasını atmış, koleksiyonere yani Taviloğlu’na geri vermiş bu çeki. Yapıt bu kadar basit anlatılabilir ama alt metni kesinlikle çok güçlü...
Bir köşede Andy Warhol bir köşede Burhan Doğançay… Hem Magdalena Abakanowicz’in ismi gibi dev heykelleri hem günümüz Türk heykelinin genç heykeltıraşlarından Ozan Oganer’in koskoca Buda’sı… Hepsi yan yana, ardı ardına sıralanıyor. Dünyadan ve Türkiye’den usta sanatçıların, genç isimlerin tam 3 bin eseri Contemporary İstanbul’un çatısı altında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı ile İstanbul Kongre Merkezi’nde…
Fuar alanı çok büyük; tam 16 bin metre kare. Hal böyle olunca Contemporary İstanbul tam zamanlı bir vakit istiyor izleyicisinden; eserleri doya doya, sindire sindire görmesi için. Fuarın ilk günü sabah saatlerinden itibaren, üstelik İstanbullular güne yağmur ve soğuk bir havayla uyanmış olsa da, yine dolu. Orta yaşlı hanımlardan gençlere, koleksiyonerlerden öğrencilere kadar sabah 10.00 itibariyle fuar alanını doldurmaya başlıyor sanat meraklısı ziyaretçiler.
Banksy'nin "Every time I make
love to you I think of someone
else" tablosu, Andipa Gallery alanında.
Fotoğraf: Ozan Güzelce
Banksy'nin eserlerilove to you I think of someone
else" tablosu, Andipa Gallery alanında.
Fotoğraf: Ozan Güzelce
Herkesin ortak fikri bu yılki fuarın geçmiş yılların üzerine bir hatta birkaç tuğla daha ekleyip daha da yükseldiği. Sadece eser sayısındaki artışı kast etmiyoruz; fuardaki yapıtların niteliği de daha üstlere çıkıyor her yıl. İzleyici memnun; çağdaş sanatın en yeni ve en iyi örneklerini bir arada görebiliyor. Adeta dev bir çağdaş sanat müzesinde gibi hissediyor kendisini.
Fuar 3 bölümden oluşuyor. Giriş bölümünde genellikle her yıl burada konuşlanan galeriler göze çarpıyor yine: Dirimart, Galeri Baraz, Pi Artworks, x-ist Galeri, Galerist, Akbank Sanat… Alt kat, fuarın bu yılki “Yeni Ufuklar” bölümünün konukları olan Orta ve Doğu Avrupa’dan galerilere ve solo projelere ayrılmış. Türk sanat severe pek yakın olmadığı bir sanat diliyle tanışma imkanı sağlıyor bu bölüm.
Giriş bölümünden bir koridorla İstanbul Kongre Merkezi’ne ulaşıyorsunuz. Girer girmez Pera Müzesi’nden Baksı Müzesi’ne kadar kurumları görüyoruz. Merdivenlerden alt kata iniyorsunuz; ki bu bazen kalabalık yüzünden zor olabiliyor. Ve böylelikle galerilerin standlarına ulaşıyorsunuz. İstanbul Kongre Merkezi’ndeki galerilerin alanı daha ferah, daha geniş. Ve bu alanda daha çok galeriyle karşılaşıyorsunuz.
Fuarın yurtdışından katılan ve sanat severler tarafından heyecanla beklenen yabancı galerilerini burada bulabilirsiniz. Mesela Botero’larıyla dikkat çeken Marlborough Gallery; Andy Warhol imzalı Prenses Diana ve Prens Charles portrelerinin yanı sıra Basquiat, Robert Indiana’nın eserlerini sunan Opera Gallery; Roy Lichtenstein, Damien Hirst ve grafitinin sanat olarak kabul edilmesini sağlayan, kim olduğu bilinmeyen ve eserleri başta Hollywood yıldızları olmak üzere pek çok önemli isim tarafından kapışılan Banksy’nin yapıtlarıyla dolu olan Andipa Gallery... Bu arada meraklıları için söyleyelim Banksy’nin “Leopard and Barcode”u 145 bin sterlin, “Every Time I Make Love to You I Think of Someone Else”i 95 bin sterlin, Damien Hirst’ün eserlerinden biri 25 bin, diğeri 18 bin sterlin.
Şükran Moral, "Apocalypse" (Kıyamet),
2004, Galeri Zilberman alanında.
Fotoğraf: Ozan Güzelce
"Ölü mumyalar gerçek mi?"2004, Galeri Zilberman alanında.
Fotoğraf: Ozan Güzelce
Stantlar arasında dolaşırken orta yaşlı hanımların sanatçılar üzerine yorumları da kulağımıza çalınıyor: “…sanatçı artık olmuş, bir arayış içindeydi, gelişimi sürüyordu ama artık oturmuş sanatı.” Evet bu fuar gerçekten sanat meraklılarıyla dolu; galeri görevlilerine sorular soruyorlar, sanatçıları tanımaya, işlerini anlamaya çalışıyorlar.
Galeri Zilberman’ın yanından geçerken siyah bir perde dikkatimizi çekiyor. Açıp içeri giriyoruz; karanlık bir oda, yerde sıra sıra kefene bürünmüş ölüler. Yanımızdaki küçük çocuk, galeri görevlisine soruyor: “Bu ölü mumyalar gerçek mi?” Eserin adı “Apocalypse” ve yaratıcısı da Türk çağdaş sanatının en dolu dolu ve kışkırtıcı isimlerinden biri olan Şükran Moral. Sanatçının bu çalışması siyaset, din ve ırk konularında nefret teması üzerine kurulu. Çok çarpıcı, çok etkileyici…
Ansen'in "Microbigs" serisinde,
Behzat Ç karakterleri de var.
Fotoğraf: Ozan Güzelce
Behzat Ç. tam kadro fuarda!Behzat Ç karakterleri de var.
Fotoğraf: Ozan Güzelce
Bir de eğlenceli ve izleyicilerin sürekli fotoğrafını çektiği stantlardan birine uğrayalım: Galeri x-ist bu yıl sanatçısı Ansen için özel bir proje odası yapmış. Burada sanatçının geçtiğimiz yıl başladığı “Microbigs” serisinden eserler yer alıyor. “Microbigs” Ansen’in yeni dili; geçtiğimiz yıl politikacıların heykellerini yapmıştı, Obama’dan Saddam Hüseyin’e, Tayyip Erdoğan’a kadar. Bu yıl sinemayı ele alıyor Ansen: Önemli filmlerin yönetmenlerini, karakterlerini, oyuncuları fırınlanmış kil, plastik ve el yapımı kıyafet kullanarak yeniden yaratıyor. Behzat Ç. de tam kadro burada, Hannibal karakterindeki Anthony Hopkins de, Don Vito Carleone rolüyle Marlon Brando da…
Galeri Apel’in standı da başarılı. Bu stantın bir özelliği var; girişte ortada kullanılan masa da aslında bir sanat eseri. Yücel Kale’nin bir eseri bu masa; cam masanın içine, Kale küçük heykellerini yerleştirmiş. Dileyen bu eseri de satın alabilir. Bu yıl ünlü George Maciunas Ödülü’ne layık görülen Şakir Gökçebağ’ın 10 yıl önce yaptığı Tarlabaşı konulu çalışması da günümüze çok denk düşüyor.
Fuar saatlar ilerledikçe daha da hareketleniyor; canlanıyor. Öyle görünüyor ki ön izleme gününe büyük çoğunluğunu koleksiyonerlerin oluşturduğu 10 bin kişinin katıldığı fuar bu yılki ziyaretçi sayısı hedefi olan 70 bin rakamına rahatlıkla ulaşacak...
Altındere'den 7 altın öğüt
2010 yılında Burhan Doğançay’ın “Mavi Senfoni”sini, ünlü galerici Yahşi Baraz’ın başına geçirdiği “Portrait of a Dealer” adlı eseriyle Contemporary İstanbul’da büyük ses getiren bir işe imza atmış olan Halil Altındere yine yapacağını yapmış. Sanatçı iki eser sergiliyor fuarda. İlki “Satış yapmak isteyen sanatçılar için tüyolar” adını taşıyor. Amerikalı kavramsal sanatçı John Baldessari’nin 1966’da yaptığı aynı adlı işine atıfta bulunduğu eseriyle Halil Altındere sanatçılara 7 altın öğüt sunuyor. Halil Altındere fuar mantığı çerçevesinde bir iş yapmak istemiş ve bunu da başarmış.
Diğer işinin adı “Sanat her zaman arzu ve imzayla ilgilidir”. Burada da Türkiye’nin en önemli koleksiyonerlerinden biri olan Mustafa Taviloğlu ile işbirliğine gidiyor. Şöyle anlatıyor Altındere eserini: “Sanatçı, koleksiyoner, galerici üçgeni içerisinde düşünmek gerekiyor burada. Benim en baştan beri düşündüğüm nesnesi olmayan sanat eseri olabilir mi kavramı peşinden gidip, bugün ticari market içerisinde sanatçı, koleksiyoner ilişkisini buna dahil ederek bu eseri ürettim. Benden yapıt almak isteyen koleksiyonere, alımı öne alıp ona daha kavramsal yanı olan bir eser sundum.”
Taviloğlu birkaç hafta önce Altındere’den bir iş almak istemiş. Galericisiyle anlaşılmış fiyat üzerinde. Altındere Taviloğlu’ndan aldığı çeki, tıpkı 1997’de dev boyutlarda büyüttüğü 1 milyon TL’de olduğu gibi, büyütmüş, altına da imzasını atmış, koleksiyonere yani Taviloğlu’na geri vermiş bu çeki. Yapıt bu kadar basit anlatılabilir ama alt metni kesinlikle çok güçlü...
Etiketler: Altındere Andipa Banksy Botero Charles Contemporary Diana Halil İstanbul Marlborough Moral Şükran Warhol Yasemin Bay