Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » ‘Bienalin kendisini ulaşılabilir kılsak’

‘Bienalin kendisini ulaşılabilir kılsak’

‘Bienalin kendisini ulaşılabilir kılsak’29 Mayıs 2018 - 10:05
Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, ‘Free Space / Serbest Mekân’ başlığını ele alıyor. Bienaldeki Türkiye Pavyonu ise ‘serbest mekân’ı ulaşılabilir bir alan olarak yaratmayı hedefliyor ve gençlerin bienale gelmesini sağlıyor.

FİSUN YALÇINKAYA

 

Bu yıl 16. kez düzenlenen Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin basın toplantısında Venedik Bienali Başkanı Paolo Baratta ve bu yılki küratörler Yvonne Farrell ve Shelley McNamara’ya ilk gelen sorulardan birkaçı bienalin teması olan ‘Serbest Mekân’ kavramı üzerineydi. “Bienal serbest mekân kavramını gündeme getiriyor peki Venedik’in kendisi ne kadar serbest bir mekân?” sorusu gündeme geldi. Bienalin bu yılki teması ‘Serbest Mekân’ bir mekânın hem tek tek bireyler hem de kamu için nasıl kullanılabilir olacağı üzerine düşündürücü birçok soruyu içinde barındırıyor. Basın toplantısında sorulan bu sorular, İKSV tarafından yürütücülüğü üstlenilen Türkiye Pavyonu’nun da ilgilendiği konuları işaret ediyordu.
 
16 ülkeden 122 öğrenci
 
 
Bu yılki ‘Vardiya’ projesi kapsamında Türkiye Pavyonu’nda 16 ülkeden 122 mimarlık öğrencisi, haftalık 10’ar kişilik vardiyalarla Venedik’e gelerek, farklı temalar etrafında atölye çalışmaları gerçekleştirecek. Küratörlüğünü Kerem Piker’in yardımcı küratörlüğünü Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün’ün üstlendiği proje kapsamında 50 dijital buluşma ve altı uluslararası konuk konuşmacının katılacağı sohbetler düzenlenecek. Projenin temel fikrini herkesin sevmesi, benimsemesi ve sürdürmesini önemsediğini belirten Piker çıkış hikâyesini şöyle anlatıyor: “Küratöryal grubun belirlenmesine yönelik İKSV tarafından açık çağrı yapıldıktan ve eş zamanlı olarak ana tema da açıklandıktan sonra ne yapılabilir diye düşünmeye başladık ve bir yolculuk sırasında mimar arkadaşım Mahmut Ünal’la konuşurken yavaş yavaş şekillendi. Sonra bu metni bir dialog soru cevap şeklinde yazalım dedik. Bienal kimin için var, bir şeyleri değiştirmek için var. İnsanlar o şeyleri değiştirmeye hazır mı, belki, ama onun için bir esneklik gerekiyor. Kim bu esnekliği gösteriyor, daha çok gençler gösteriyor. Ama gençlere bienal ulaşabiliyor mu, hayır çünkü çok pahalı. Peki biz bienalin kendisini ulaşılabilir kılsaydık o zaman bir şeylere ön ayak olabilir miydik? Aslında konu burada başladı.”
 
 
‘Ruhları neşelendirmek’
 
Kerem Piker ‘Serbest Mekân’ kavramı üzerine “Serbest Mekân çok farklı yorumlanabilecek bir konu. O yüzden bir üst başlık olarak da heyecan verici. Ama biz bunu bir mekânın serbest olabilmesi için ulaşılabilir olması lazım diye düşündük. Söz gelimi herkesin zorlukla ulaştığı bir pavyonun içinde serbest mekânı konuşmak o kadar da anlamlı olmayabilir diye düşündük. O yüzden biz Türkiye Pavyonu’nun kendisini serbest mekâna dönüştürebilir miyiz dedik. Yani buranın kendisini ulaşılabilir kılalım, bu mekan üzerinden insanlar tüm diğer tartışmalara konsantre olsun katılabilsin dedik” diyor.
 
 
‘Yararlanma hakkı’
 
Yardımcı küratörlerden Cansu Cürgen ise, ‘Serbest Mekân’ kavramı üzerine düşüncelerini, “Küratörler Yvonne Farrell and Shelley McNamara’nın manifestosunda şöyle bir cümle vardı: ‘Herkesin mimariden yararlanma hakkının olduğunu düşünüyoruz, mimarinin aslında amacı bir anlamda da ruhlarımızı neşelendirmek ve bizlere iyi bir ortam sunabilmektir.’ Biz, ruhları neşelendirebilecek de bir proje olmasını istedik. Ve Venedik Bienali’ni daha fazla insana ulaştırabilmek istedik. Mekân tasarımı da dönüştürmeye, müdahale etmeye açık. Dolayısıyla yaklaşık altı ay sonra çıkacak projeler bizim için de sürpriz olacak” diyerek özetliyor.
 
 
‘Vardiya’nın mekânın erişilebilirliğindeki hiyerarşiyi yıkması üzerine ise yardımcı küratörlerden Yelta Köm, “Vardiya bizim öğrenciğimizden beri içinde olduğumuz yaptığımız projelerin bir temsili. Hiyerarşi ortamı değişmeye başladı ve kendi getirdiğimiz stüdyo kültürü burada görünür oluyor. Bu hiyerarşinin artık çözüldüğünü söyleyebiliriz” diyor.
 
Atölyelerin dağılımı üzerineyse Erdem Tüzün, “Portfolyoları aldığımızda çok büyük bir çeşitlilik gördük. Mimarlık çok farklı alanlara dokunan bir disiplin. O yüzden öğrenciler de bir şekilde bu alanlara dağılmış oluyorlar. Biz de bu atölyeleri organize ederken mimarlığın dokunduğu bütün alanları atölyelerimizle genişletmek ve öğrencilerimiz için de manalı birliktelikler yaratabilmek istedik” diyor. Yağız Söylev ise mekânın tasarımı hakkında şunu belirtiyor: “Bizim için bu mekân aslında bir yıl önce başladı, olabildiğince açık bir süreç ve mekân kurgulamaya başladık. Bunun da nedeni karar  sürecine öğrencilerin de dahil olabilmesini sağlamak.”