“Toplumun durum ve yerini anlamaya çalıştım”
08 Mart 2016 - 11:03İhsan Oturmak’ın 13 Mart’a dek sürecek olan sergisinin odağında ‘aşiret mektepleri’ var. Oturmak, ‘Haklarımıza saygılı olamama özelliğimizi ve birbirimize tahammülsüzlüğümüzü bu okullarımızda görebiliyoruz’ diyor
FİSUN YALÇINKAYA
Sanatçı İhsan Oturmak, 13 Mart’a dek Depo'da Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet’ adlı sergisiyle ağırlanıyor. Serginin odağında 'Aşiret Mektepleri' var. Bu okulların tarihine yönelik araştırmalarından çıkan eserlerini öğrencileri işlediği önceki dönem eserleriyle ilişkili biçimde sunan sanatçı, sergide en basit haliyle toplumu oluşturan yapıları inceliyor ve kendi konumunu arıyor. Oturmak’la sergisini konuştuk.
Serginizde yer alan Osmanlı’nın son dönemindeki okullarda okuyan öğrencileri anlattığınız eserlerin hikâyesi nedir?
Aşiret mektepleri diğer okullara göre daha çok azınlığa hitap eden ve hedef bakımından bölgesel stratejileri daha keskin bir yapıya sahip. Tıpkı ‘30’lar sonrasından gönümüze dek devam eden eğitim sisteminde olduğu gibi. Bunun dışında sıradan halkı olmayan bir soylu okuluydu. Bu işin aslını belki tarihsel arka planındaki şu durumla daha iyi açıklayabilirim sanırım. Aşiret mektepleri Abdülhamit zamanında kurulmuş son toprak kurtarma girişimlerinden sadece bir tanesi. O dönem sonlarında özellikle gayrimüslimlerin çoğunlukta yaşadığı balkan bölgeleri neredeyse tamamıyla kaybedilmiş. Devletin elinde Ortadoğu ve Trablusgarp’ın bir bölümü kalmış. Osmanlı bir anda değişmiş ve Sünni nüfusun yoğun olduğu bir devlete dönüşmüş. Özünde aslında başka bir devlet olmuş. Artık devletin yeni toprak kazanma gibi bir derdi kalmayıp elindeki toprakları kaybetmeme siyaseti geliştirmiştir. Aşiret mektepleri işte bu noktada devreye giriyor. İstanbul’da Aşiret Mektebi diye bir okul açılıyor burada okutulacak öğrencilerin tanınmış bir ailenin çocuğu olmasını dikkat ediliyor ve bunların çoğu Arap, Kürt ve Arnavut aşiret reisi çocukları oluyor. Halep, Bağdat, Suriye, Musul Basra, Diyarbakır, Kudüs ve Trablusgarp’tan getirilen bu değerli çocuk zatlar. Bir iki yıl içinde tıpkı bu günkü gibi kendi aralarında örgütleniyor ve diğer örgütlenen sınıf arkadaşlarıyla anlaşamıyorlar. Husumetleri artıkça kendi aralarındaki kavgalar da artmaya başlıyor. Kavgalar artınca okul kapanıyor.
İhsan Oturmak.
Türkiye ve Ortadoğu’daki durumda, aynen böyle bir şey aslında, bana göre aşiret mektepleri bu günün sadece küçük bir versiyonu. Bir yanıyla küçük bir Türkiye bir bölümüyle Ortadoğu... En dar alanlarda bile birbirimiz üzerindeki hakimiyet kurma çabamız.., Haklarımıza saygılı olamama özelliğimizi ve birbirimize tahammülsüzlüğümüzü bu okullarımızda görebiliyoruz. Bu anlaşmazlığımız küçük bir bölgede olunca kavgaya diye nitelendiriliyor. Büyük bir alanda gerçekleşince savaş diye okunuyor. Ve bu şekilde hep devam ediyor İşlerimi böyle bir döngünün merkezine alarak bir önceki veya bir sonraki dönemlerle paslaşarak kendi konumumu anlamaya çalıştım.
'Öğrenciler' serisindeki eserlerinizden bahsedebilir misiniz?
Kısa bir şekilde bahsedersem öğrenciler yani 1930’lar sonrası eğitim sistemiyle ilgili işlerimin odak noktası bendim. Kendimi olayın merkezine aldım. Ve bütün dış etkenlerin üzerimdeki etkilerini anlamaya çalıştım. Bu etkenler üzerinde dururken ister istemez teklik ve biriciklik gibi kavramlarla da ilişkilerim oldu. Bir yanıyla bu kavramların neresinde olduğumu anlamaya çalıştım. Ve sonra benim gibi olanları merak etmeye başladım. Diğer bir değişle herkesi…. İlk başta çevremi gözlemlemeye başladım. İşin içine benden öncekiler girmeye başladı. Geçmiş işin içine girince tarihlerde dâhil oldu. Eski fotoğraflara merak salmaya başladım. Tarihler geçmişe doğru götürürken bazı fotoğraflar ve bu fotoğraflar arkasındaki yazılar yardımcı oldu. Böylelikle edindiğim her yeni bir durum toplumdaki yerimi anlamam konusunda bana yardımcı oldu. Bazı şeyleri anlamaya başladıkça bunların işlerime yansımalarını gördüm.
Resimlerinizin yanı sıra bu sergide heykeller de yer alıyor. Heykele geçiş sürecinizden bahseder misiniz?
Bu işle ilgilenen herkes ilgilendiği temayı daha iyi açıklayabilmek için ya da daha çok gizleyebilmek için belli malzemelere ihtiyaç duyar. Bunlar klasik bir sanat eğitimin bize verdiği yağlıboya, akrilik karakalem, modelaj, grafiksel etki fotoğraf herhangi bir teknik olabilir. Her sanatçı kullandığı temayı daha iyi ifade ettiğini düşündüğü bir malzemeyi kullanır. Ya da bir kaçını... Benim ilk dönemlerimde ilgilendiğim konular malzeme olarak benden farklı bir çaba beklemiyordu. Vermek istediğim durumu açabilmek için iki boyutlu bir zemin ve yağlıboya yeterliydi. Ama durumlar konular vurgular değiştikçe vermek istediğim her durum için farklı bir malzeme kullanma ihtiyacı hissetim. Kısaca anlatırsam değişen vurgular farklı malzeme ihtiyacı yarattı.
Sanatınızda tek tipleşme, bireyin topluma katılması ve medeniyet içinde özgün özelliklerini git gide kaybetmesi temel meseleniz gibi geliyor bu düşünceye nasıl bakarsınız?
Konunun temeline bakarsanız işleri çıkış noktasından, bir sonraki noktaya getirmeye çalışırken tek tip olma durumundan faydalandığım doğru. Çok büyük bir kısmı da kendi tecrübelerimden elde ettiğim varsayımlardı. Ama tek tip olma durumu şu anda vardığım yerin çok gerisinde yola başlarken bu olayla ilgi işler yapmam dönemin disiplin toplumu olduğunu düşünmemle de alakalıydı. O dönem kendimi disiplin toplumunun var ettiği tek tip olma durumuyla daha çok ilişkili görürken. Şu anda Denetim toplumunun kendini var etme biçimlerinden Medeniyet anlatısıyla daha ilişkili görüyorum. Daha önce bir çocuğa sen bunu yapma dediğin zaman o çocuğun onu yapmasını engellediğimi düşünürken şimdi o çocuğa onu yapma alanı bırakıp onu gözetleyerek de engelleyebileceğimi gördüm.
İktidar kavramı bu noktada eserlerinizde nasıl bir yerde duruyor ve ne önem taşıyor?
Aslında hiçbir zaman direkt olarak iktidar kavramıyla ilgilenmedim. Her zaman toplumun durumunu, yerini merak edip kavramaya çalıştım. Ama toplumun hangi yönüyle ilgilenirsen ilgileneyim beraberinde zaten iktidar kavramını da almış oldum. İktidardan ayrı bir şekilde değerlendirmem zaten imkânsızdı. Bu yüzden iktidarla ilgilenmek için ayrı bir çaba sarf etmedim. Etmiyorum da… Ama ondan da bir türlü kaçamadım.
Şu anda araştırmakta olduğunuz farklı konular var mı neler üstünde çalışıyorsunuz?
Özel olarak araştırdığım bir konu yok ama kafamı kurcalayan şeyler var. Bu aralar bir cezaevinde çalışıyorum. Karşılaştığım enteresan durumlar var bu olayların bende nasıl bir etki bırakacağını bilmiyorum. Belki şimdi değil ama ilerde bu durumla ilgili bir şeyler yapabilirim.
Etiketler: ihsan oturmak Fisun Yalçınkaya Depo üç kusurlu işlem aşiret mektep medeniyet aşiret mektepleri