Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » “İçimizdeki gücü hatırlatmak istiyorum”

“İçimizdeki gücü hatırlatmak istiyorum”

“İçimizdeki gücü hatırlatmak istiyorum”28 Aralık 2015 - 01:12 | Sergide eserleri bulunan sanatçılar arasında Fulya Çetin ve CANAN da bulunuyor.
‘Gelecek Queer’ sergisi Türkiye’de eşcinsel haklarla ilgili en önemli yayınlardan Kaos GL dergisinin 20. yılını arşiv malzemeleri ve sanat eserlerini izleyiciyle buluşturarak kutluyor
FİSUN YALÇINKAYA
 
Cihangir’de Batarya Sokak No:2’de bulunan Ark Kültür, bugünden itibaren 7 Şubat 2016’ya dek ‘Gelecek Queer’ adlı sergiyi ağırlıyor. Sergide geçtiğimiz 20 yıl içinde Kaos GL sayfalarında çalışmalarıyla yer alan, aralarında Ahmet Öğüt, Canan, Erdem Taşdelen, Nilbar Güreş, Erinç Seymen, Fulya Çetin, Susanne M. Winterling’in bulunduğu sanatçıların eserleri izleyiciye sunuluyor. Bununla birlikte  sergide Kaos GL arşivinden de geniş bir seçki var. Çoğu Kaos GL’nin kurucularından Ali Erol’a yazıldığından “Sevgili Ali Bey,” diye başlayan, kimi iç dünyasını anlatan kimi “Kendimi bir uzaylı gibi hissettiğim anda derginizi gördüm içim rahatladı, demek ki dünyada bir tek ben değilim,” diyen okur mektupları arşivin en vurucu kısmı. Kaos GL’nin kesip yapıştırılarak hazırlanmış ilk sayılarından örnekler, ana akım medyada LGBTİ bireyler hakkında çıkan haberlerden bir seçki ve Sokak, Parmak, Spartakus, Gacı gibi dergilerin ciltli sayıları da arşiv seçkisinde izleyici bekliyor. Sergiyi hazırlayan küratör Övül Ö. Durmuşoğlu’yla seçkiyi ve çıkış noktalarını konuştuk.
 
 
Bu aktivist hareketi ve görsel sanatları bir araya getiren serginin fikri nereden çıktı?
 
Teklif Kaos GL’nin editörü Aylime Aslı Demir’den geldi. Daha önce Kaos GL dergisine yazı yazmışlığım var ama uzak mesafeli bir ilişkiydi hep. Ankaralı olmama rağmen zamanında derneğin kapısını çalmaktan çekinmiştim. Bu teklifle dernek bana gelmiş oldu. Ayrıca bu yıl büyük kayıplar yaşadık. Sergi teklifinin Boysan ve Zeliş’i kaybetmemizin üstüne gelmiş olması da benim için anlamlıydı. Onlar kadar bilmediğimiz duymadığımız ama en az onlar kadar LGBTİ hareketine emek vermiş tüm kayıplara gönül borcu olarak yaptık bu sergiyi. Gezi’den bu yana insanların bir araya geleceği, karşılıklı konusup, birbirini duyabileceği programlar düzenlemeyi önemli görüyorum. Bu sergide de bir platform oluşturmak amacıyla konuşma, atölye ve ders programı düzenleyeceğiz. Şu an çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Unuttuğumuz birçok şey var küçük bir grubun birbirine dayanarak, emeklerle büyüttüğü bu geçmişin içinde, tam bu noktada böyle bir hareketi sıfırdan var etmiş içimizdeki gücü tekrar hatırlatmak istiyorum. 
 
Sergide eserleri yer alan sanatçıları nasıl seçtiniz?
 
Kaos GL dergisi yıllardır farklı kuşaklardan sanatçılarla ile işbirliği halinde zaten. Derginin kapağında ve içeride pek çok sanatçının isleri yer bulmuş. Bana düşen bu sanatçılar arasında bir seçki yapmak ve isleri arasında yeni ilişkiler kurmak oldu. Bu serginin güzel ve cesaretli bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki tüm queer hareketini ve tarihini kapsaması gibi bir iddiamız yok ama bir yerden başlamak gerek, dedik. Queer kültürün görsellikle olan yoğun ilişkisini daha farklı şekilde kurabilir ve yönlendirebiliriz, burada amaçladıklarımızdan biri de bu. Tabii ki sergide ağırlık olarak kendini gay ve lezbiyen olarak tanımlayan sanatçılar var. Ancak kendini eşcinsel olarak tanımlamasa da queer hareketin içinde ve yanında yer alan sanatçılar da sergide yer alıyor. Bu birlikteliği ve yan yana duruşu önemsiyorum. 
 
Serginin bir kısmında basında çıkan LGBTİ bireyler hakkında haberleri görüyoruz. Bunlar nasıl bir değişimden geçmiş 20 yılda?
 
Gözlemlediğim kadarıyla 2000’lerin başında daha farklı umutlu açık dilli bir ülke görüyoruz. Gazetelerin seksist dili her zaman var ama bu dile rağmen gerçekten eşcinsel haklarını, bu derneklerin mücadelelerini ön plana çıkarmaya çalışan haberler yapılmış. Burada Radikal 2'nin tuttuğu yer hemen fark ediliyor ama diğer gazetelerde de önemli haberler var. 2005'le birlikte durumların yavaş yavaş değiştiğini görüyorsunuz, haberlerin boyutları da küçülüyor.
 
'Opaque', Pauline Boudry ve Renate Lorenz, film enstalasyonu, 2014.
 
'Gelecek Queer' söylemi nereye dayanıyor?
 
Gelecek Queer söylemi Queer teoride çok bahsettiğimiz Jose Munoz’tan gelen bir fikir. Munoz, queer’liğin tamamlanabilir bir kimlik olmadığını bu yüzden de bir potansiyel oluş, devam ediş, bir gelecek olduğunu söylüyor. Ve diyor ki eğer gelecek queer’se o zaman o geleceği daha iyi kurmak için bugün içinde bulunduğumuz anın üstünde daha çok çalışmalıyız. İçinden geçtiğimiz böylesi bir dönemde bu düşünceyi hatırlatmak istedik. Munoz'un Queer Calismalar icinde farklı bir temel oluşturduğu ‘Cruising Utopias’ metninden çıkarak bu sergiyi kurmak istedim. Daha önce görsel sanatların içinde çok olmamış, ilgi duymuş ama kenarında durmuş ciddi aktivist bir geleneğin birleşmesi olarak gördüğüm bu oluşum için çok net bir başlık olsun istedim. 
 
Queer kavramının Türkçe’de karşılığı olmaması üzerine ne düşünüyorsunuz?
 
Queer kavramını çeviremiyoruz. Aykırı, yamuk olarak çevirenler var ama hiçbiri tam olarak oturmuyor ve Türkçe’de pejoratif yerlere denk geliyorlar. Hâlbuki queer bu aykırılığın içinden bir var oluş çıkaran da bir sözcük, konformizme meydan okuyan bir kültür, bir konum alma. Ben onun çevrilmeden kalmasını da seviyorum. Eğer Türkçe’de çözemiyorsak zaten böyle de kalmalı. Zaten akademik anlamda da böyle kullanılıyor.