'Fotoğraf dışında bir şeyden para kazanmadım'
07 Ağustos 2013 - 03:0816 yaşında başladığı fotoğraf hayatı boyunca her zaman sınırları zorlayan Osep Minasoğlu hayata gözlerini yumduYASEMİN BAY
"On sene önce, bir fotoğraf sergisinde tanıştık. Sergiyi gezerken Osep girdi içeriye. Yanımda durup fotoğraflarla konuşmaya başladı. Ben daha 17 yaşındaydım ve 'Bu adam kim, ne acayip' dedim kendi kendime. Sergiyi bırakıp Osep'i izlemeye koyuldum. İlginç de görünüyordu; üzerinde eski bir trençkot ve çok eski bir fotoğraf makinesi çantası. Sonra Osep bana döndü ve 'Hafızam iyi değil, tanışıyor muyuz?' dedi. Derken biz tanıştık. 'Fotoğrafçı mısınız?' diye sordum, "Evet fotoğrafçıyım. Hayatım boyunca fotoğraf dışında bir şeyden para kazanmadım' dedi. İddialı bir laftı; sonradan öğrendim ki doğruymuş."
Sanatçı Tayfun Serttaş, 2009 yılında yaptığımız röportajda Osep Minasoğlu ile tanışmasını bu sözlerle anlatmıştı. O yıl, yaklaşık 10 seneyi bulan çalışmasının sonucunda aslında Türkiye fotoğraf tarihi için büyük önem taşıyan ama ne yazık ki unutulup giden Osep Minasoğlu'nu tekrar ortaya çıkarmış; İstanbul'un yaşayan en eski stüdyo ve set fotoğrafçılarından Osep'in arşivinden olağanüstü bir sergiye imza atmıştı.
Pek çoğumuzun Tayfun Serttaş sayesinde tanıdığı, 1960'lı yıllarda dönemin en büyük fotoğraf stüdyosunu kuran, Yeşilçam'ın Zeki Müren'den Cüneyt Arkın'a, Yılmaz Güney'den Kadir İnanır'a kadar aklınıza gelebilecek hemen her isminin fotoğraflarını çeken Osep Minasoğlu, bir süredir Bomonti - Petites Soeurs Bakımevi'nde tedavi görüyordu. Dün sabaha karşı sessiz sedasız gözlerini yumdu hayata...
Tayfun Serttaş, en büyük aşkını kaybetmenin hüznü içindeydi: "Bu kadar ani beklemiyordum ölümünü. Onu tek bir sözle ifade edemem; 12 senelik hayat arkadaşımı, sevgilimi kaybettim... Tüm bu cenaze prosedürleri içinde sürekli 'nesi oluyorsunuz' diye soruyorlar, ben onun yoldaşıyım. Bir sanatçı olarak başka bir sanatçının arkasından onun sürecini en iyi şekilde nasıl devam ettireceğimin, ona nasıl veda edeceğimin derdindeyim şu anda."
Serttaş, mütevazı bir cenaze törenin bile ciddi bir bütçe istediğini ve bunu çözümlemek için çalıştığını sözlerine ekliyor: "Kimsesiz kaldırmak istemiyoruz Osep'i. Şimdi cenaze işlemlerini çözmeye çalışıyorum. Bu benim boynumun borcu. Muhtemelen cumartesi günü yapılacak tören. Ne kadar çok seveni gelirse o kadar mutlu oluruz. Osep, kendisinden bahsedilmesini, onunla ilgilenilmesini, pastalar dağıtılmasını isterdi. Biz de bunu en doğru şekilde yapmaya çalışıyoruz. Tüm sevenlerini bekliyoruz."
86 yaşındaki Osep Minasoğlu'nun hayatı inişler ve çıkışlarla doluydu. 16 yaşında başladığı fotoğraf hayatının sonuna kadar en büyük tutkusu oldu. Kodak firması 6-7 Eylül olaylarında zarar görünce işsiz kaldı; İstanbul'u terk etti. Paris'e yerleşince büyük bir fotoğraf firmasında çalıştı. Ardından İstanbul'a geri döndü. Stüdyo Osep'i kurdu 1960'lı yıllarda. İstanbul'un en ünlü fotoğrafçısı haline geldi. Yurtdışındaki tüm yenilikleri stüdyosuna taşıdı, kazandığı paraları hep fotoğrafa yatırdı. 1960'lı yılların sonunda renkli fotoğraflara imza attı; bu Türkiye fotoğrafçılığı için bir ilkti. İlk renkli fotoğraf baskısını da o yaptı. Dünyada ilk kez 35 mm sinema filmini dia haline getiren de oydu.
Yeşilçam artistlerinin uğrak yeriydi stüdyosu. Aklınıza gelen herkes fotoğraflarını ona çektirirdi. Lakin '70'lerde Stüdyo Osep'in adını Stüdyo Show olarak değiştirmek zorunda kaldı. 1980'lerle birlikte ise işleri bozuldu. Borçları nedeniyle tüm mallarını satışa çıkardı; yok pahasına.
Yaşamının son yılları sıkıntılar içinde geçti. Tayfun Serttaş'ın sergisi ile birlikte Osep, eski günlerini tekrar yaşadı adeta; önemi ve ardında bıraktığı dev görsel külliyat yeniden keşfedildi. Minasoğlu için Cumartesi günü 12:00'de Balıkpazarı'ndaki Surp Yerrortutyun Üç Horan Kilisesi'nde tören düzenlenecek. Cenazesi ise Balıklı Ermeni Mezarlığı'na defnedilecek.
"On sene önce, bir fotoğraf sergisinde tanıştık. Sergiyi gezerken Osep girdi içeriye. Yanımda durup fotoğraflarla konuşmaya başladı. Ben daha 17 yaşındaydım ve 'Bu adam kim, ne acayip' dedim kendi kendime. Sergiyi bırakıp Osep'i izlemeye koyuldum. İlginç de görünüyordu; üzerinde eski bir trençkot ve çok eski bir fotoğraf makinesi çantası. Sonra Osep bana döndü ve 'Hafızam iyi değil, tanışıyor muyuz?' dedi. Derken biz tanıştık. 'Fotoğrafçı mısınız?' diye sordum, "Evet fotoğrafçıyım. Hayatım boyunca fotoğraf dışında bir şeyden para kazanmadım' dedi. İddialı bir laftı; sonradan öğrendim ki doğruymuş."
Sanatçı Tayfun Serttaş, 2009 yılında yaptığımız röportajda Osep Minasoğlu ile tanışmasını bu sözlerle anlatmıştı. O yıl, yaklaşık 10 seneyi bulan çalışmasının sonucunda aslında Türkiye fotoğraf tarihi için büyük önem taşıyan ama ne yazık ki unutulup giden Osep Minasoğlu'nu tekrar ortaya çıkarmış; İstanbul'un yaşayan en eski stüdyo ve set fotoğrafçılarından Osep'in arşivinden olağanüstü bir sergiye imza atmıştı.
Pek çoğumuzun Tayfun Serttaş sayesinde tanıdığı, 1960'lı yıllarda dönemin en büyük fotoğraf stüdyosunu kuran, Yeşilçam'ın Zeki Müren'den Cüneyt Arkın'a, Yılmaz Güney'den Kadir İnanır'a kadar aklınıza gelebilecek hemen her isminin fotoğraflarını çeken Osep Minasoğlu, bir süredir Bomonti - Petites Soeurs Bakımevi'nde tedavi görüyordu. Dün sabaha karşı sessiz sedasız gözlerini yumdu hayata...
Tayfun Serttaş, en büyük aşkını kaybetmenin hüznü içindeydi: "Bu kadar ani beklemiyordum ölümünü. Onu tek bir sözle ifade edemem; 12 senelik hayat arkadaşımı, sevgilimi kaybettim... Tüm bu cenaze prosedürleri içinde sürekli 'nesi oluyorsunuz' diye soruyorlar, ben onun yoldaşıyım. Bir sanatçı olarak başka bir sanatçının arkasından onun sürecini en iyi şekilde nasıl devam ettireceğimin, ona nasıl veda edeceğimin derdindeyim şu anda."
Serttaş, mütevazı bir cenaze törenin bile ciddi bir bütçe istediğini ve bunu çözümlemek için çalıştığını sözlerine ekliyor: "Kimsesiz kaldırmak istemiyoruz Osep'i. Şimdi cenaze işlemlerini çözmeye çalışıyorum. Bu benim boynumun borcu. Muhtemelen cumartesi günü yapılacak tören. Ne kadar çok seveni gelirse o kadar mutlu oluruz. Osep, kendisinden bahsedilmesini, onunla ilgilenilmesini, pastalar dağıtılmasını isterdi. Biz de bunu en doğru şekilde yapmaya çalışıyoruz. Tüm sevenlerini bekliyoruz."
86 yaşındaki Osep Minasoğlu'nun hayatı inişler ve çıkışlarla doluydu. 16 yaşında başladığı fotoğraf hayatının sonuna kadar en büyük tutkusu oldu. Kodak firması 6-7 Eylül olaylarında zarar görünce işsiz kaldı; İstanbul'u terk etti. Paris'e yerleşince büyük bir fotoğraf firmasında çalıştı. Ardından İstanbul'a geri döndü. Stüdyo Osep'i kurdu 1960'lı yıllarda. İstanbul'un en ünlü fotoğrafçısı haline geldi. Yurtdışındaki tüm yenilikleri stüdyosuna taşıdı, kazandığı paraları hep fotoğrafa yatırdı. 1960'lı yılların sonunda renkli fotoğraflara imza attı; bu Türkiye fotoğrafçılığı için bir ilkti. İlk renkli fotoğraf baskısını da o yaptı. Dünyada ilk kez 35 mm sinema filmini dia haline getiren de oydu.
Yeşilçam artistlerinin uğrak yeriydi stüdyosu. Aklınıza gelen herkes fotoğraflarını ona çektirirdi. Lakin '70'lerde Stüdyo Osep'in adını Stüdyo Show olarak değiştirmek zorunda kaldı. 1980'lerle birlikte ise işleri bozuldu. Borçları nedeniyle tüm mallarını satışa çıkardı; yok pahasına.
Yaşamının son yılları sıkıntılar içinde geçti. Tayfun Serttaş'ın sergisi ile birlikte Osep, eski günlerini tekrar yaşadı adeta; önemi ve ardında bıraktığı dev görsel külliyat yeniden keşfedildi. Minasoğlu için Cumartesi günü 12:00'de Balıkpazarı'ndaki Surp Yerrortutyun Üç Horan Kilisesi'nde tören düzenlenecek. Cenazesi ise Balıklı Ermeni Mezarlığı'na defnedilecek.