Yarınların mimarları
23 Nisan 2014 - 11:04 | Barış İçin Müzik Korosu ve Barış İçin Müzik Orkestrası, Venezuellalı şef Bruno Campo yönetiminde verdikleri konserle kendilerine hayran bıraktılar. Fotoğraf: Ali GülerMehmet Baki başarılı bir mimarken işi bırakıp kendisini dar gelirli çocukların müzik eğitimine adadı. 10 yılda 4 bin çocuğun hayatına dokundu. Önceki günkü muhteşem konser onun gurur tablosuydu
Önceki akşam İstanbul, son dönemlerin en etkileyici konserlerinden birine ev sahipliği yaptı. Yaşları 7 ile 14 arasında değişen çocukların oluşturduğu Barış İçin Müzik Orkestrası'nın tam 110 üyesi İş Sanat'ın sahnesindeydi. Keman, viyola, piyano, perküsyon, kontrbas, klarnet, trombon, trompet, tuba ve kornolarıyla... Çocukların verdiği amatör bir konser değildi bu. İzleyiciler arasındaki müzisyenleri, orkestra şeflerini kendine hayran bırakan, konser bitiminde herkesin ayakta alkışladığı bir performans gösterdiler. Daha da önemlisi onlar ekonomik ve sosyal imkansızlıklar içindeki ailelerden geliyor ve Barış İçin Müzik Vakfı'nın desteğiyle aldıkları eğitim sayesinde sanata katılım hakkının önündeki engellerin kaldırabilmesi konusunda örnek bir model oluşturuyorlar.
Barış İçin Müzik Orkestrası konserde ilk olarak şef Eren Coşkuner'in yönetiminde U.C. Erkin'in "Köçekçe"sini seslendirdi. Ardından orkestranın müzik direkötürü ve şefi Bruno Campo eşliğinde A. Marquez'in "Danzon No.2", A. Giantera'nın "Suite de Danzas de Estancia"sından "Los Trabajadores Agricolas"yı, C. Garcia'dan "Ritmos Ciganos"u, H. Zimmer'den "Karayip Korsanları"nı, M. Artes'ten "Chamambo"yu ve G. Rossini'den "William Tell Uvertürü"nü yorumladı.
Bu olağanüstü projenin arkasındaki isim ise 2005 yılında Barış İçin Müzik Vakfı'nı kuran mimar Selim Baki. Çocukların tüm eğitim masrafları ve enstrümanları Baki'nin kurduğu ve eşi Yeliz Baki ile birlikte yönettiği vakıf tarafından karşılanıyor. Hiçbir yerden destek alınmadan bugüne kadar 1200 enstrüman satın alındı. Toplamda 4 bin çocuğun hayatına müzik girmesi sağlandı.
Barış için Müzik Vakfı’nın yolu 2011 yılında, İstanbul’daki El Sistema konserlerini düzenleyen İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile kesişti. El Sistema’nın kurucusu José Antonio Abreu ile El Sistema ekipleri, Barış İçin Müzik Vakfı’nı Edirnekapı’daki merkezlerinde ziyaret ederek tanışma, çocukları görme imkanı buldu.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı 2013 yılından bu yana Barış İçin Müzik Vakfı’nın kurumsal destekçiliğini, Lale Kart programı ise eğitim destekçiliğini üstleniyor. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı konser öncesi yaptığı konuşmada "İKSV olarak gençlerin sanata erişimini artırmayı, sanat eğitimini ilerletmeyi ve sanatçıların yetişmesine ön ayak olmayı hedefliyoruz. Böylesi yaratıcı bir modelin gelişimine, uluslararası alanda yer edinmesine ve sürdürülebilirliğine yönelik çalışmalarımızla bu hedefleri gerçekleştirme yolunda çok anlamlı bir adım attığımıza inanıyoruz. Ülkemizin geleceğine güvenimizi pekiştiren Barış İçin Müzik Vakfı ile işbirliğimiz bizlere mutluluk veriyor" dedi.
Barış İçin Müzik Orkestrası bugün de Akasya Meydan’da saat 16.00’da halka açık bir konser verecek. Vakfın kurucusu Mehmet Selim Baki ve eşi Yeliz Baki sorularımızı yanıtladı.
Mehmet Selim ve Yeliz Baki, 10 yıllarını verdikleri projenin meyvesini aldılar. Fotoğraf: Mustafa Akyol
Hiç bir müzik bilgisi olmadan, bütün işlerinizi feshedip böyle bir projeye girmeye nasıl karar verdiniz?
Mehmet Selim Baki: Müzik eğitimim yok ama müzik tutkum var. Bu işin arkasında barış ve adalet ideolojisi bulunuyor. Bunu en iyi ifade eden ve topluma yaygınlaştıran araçlardan birinin müzik olduğunu biliyorum. Türkiye'nin imzaladığı BM'de bir çocuk hakları sözleşmesi var. Orada bütün çocukların sanatsal yaşama katılma haklarından bahsediyor. Türkiye'nin bunun altında imzası var. Ama ülkedeki koşullar malum; ileri değil geriye gidiyor. Bu konuda bir adalet duygusu benimki...
Siz birlikte başladınız bu işe değil mi?
Yeliz B.: Hayır aslında Mehmet Bey başladı.
Mehmet S. B.: Onun Fransa'da akademik bir araştırması vardı ve o sırada burada değildi. Bıraktı tabii her şeyi. Çok önemli bir görevi vardı ama ayrıldı.
Sizin işi bırakmanız nasıl oldu?
M.S.B: Çok uzun bir çalışma hayatından sonra bir yerde bırakmak gerektiğini düşündüm ve kendimi tamamiyle bu işe adadım.
Akordeonla başlamışsınız? Bu tercihin nedeni ne?
M. S. B: Aslında bunun çıkış yolu şu: Bir "Barış Bandosu" kurmak istedik. Ama bu böyle askeri bir bando filan değil. Tamamen çocukların çalacağı, sokaklarda ses getiren bir bando fikriyle yola çıktık. Ama bu konuda yeterli hocayı bulamayacağım sonucu çıktı. Müziği sokağa taşıma fikri vardı içimde aslında. Akordeonun icadıyla müziğin demokratikleşmesini konu alan bir makale okumuştum. Ondan çok etkilendim. Ayrıca da ucuz bir aletti.
Edirnekapı'da bir okulun küçük bir kömürlüğünün müzik odasına dönüştürülmesiyle de Barış İçin Müzik Vakfı kuruldu...
M. S. B: Evet, Edirnekapı'da Ulubatlı Hasan İlköğretim Okulu'nda başladık. Orada küçük bir müzik odası vardı. Okulun müdürü her yeri açtı bize, oranın boş olduğu saatlerde. Tek öğün eğitim veriliyordu o dönemde. Saat 15.00'ten sonra bütün okula yayılıyorduk ama sonra okulda atıl bir alan vardı ve orayı kullanmaya başladık.
Çalışma alanı var, enstrüman var ama eğitimci?
M. S. B: Çok önceden tanıdığımız bir akordeon virtüözü vardı. Server Kerimov. Kırım Türkleri'nden. Bir süre Türkiye'de çalışmıştı, onun izini buldum. Kırım'dan geldi, buraya yerleşti ve ilk onunla başladık. Çok uzun sürmedi işbirliğimiz. Öğretmek çok başka bir şey olduğu için Bayrak Beratlı ile çalışmaya başladık. Bugünkü senfonik tohumların atılmasında çok büyük katkısı oldu. Binlerce çocuk yetiştirdi. Türkiye'den arkadaşlar vardı; yan flüt hocamız Turgay Özdemir. Çocukların sosyal ve psikolojik sorunlarına kadar her şeylerine yardımcı oldu.
Edirnekapı'nın merkez olmasının sebebi neydi?
M. S. B: En fazla ihtiyaç neredeyse onu yapmak gerek diye düşündük. Edirnekapı, İstanbul'un en ihtiyaç sahibi yeri değil tabii ama şartlar öyle oluştu, öyle bir şansımız oldu.
Peki bugüne kadar hep destek mi gördünüz? Maddi sorunlar yaşandı mı bu süreçte?
M. S. B: Bu on yıllık uğraşın sonucunda, en az 8 - 10 Anadolu kentinde yüzlerce çocuğu bu işe katmak gerekirdi. Ama olumsuz şeyler de yaşandı. Belki ben de çok içime kapalıydım. Ama önceki akşamki konserde bunun zor olmadığını gördük.
Farklı sosyal yapılardan gelen çocuklar burada bir arada...
Yeliz B: Çocuğu burada eğitim gören ciddi muhafazakar bir anne vardı mesela. Bir gün bana dedi ki, "Yeliz Hanım, ben buraya geldiğimde, kapıdan içeri giren herkesin paltosunu dışarda bıraktığını düşünüyorum. Buraya gelen çocuğun parası var mı, yok mu; Müslüman mı, Hıristiyan mı, Alevi mi... Hiçbirinin arasında böyle şeyler yok. Burada herkes eşitleniyor. O yüzden çok mutluyum," dedi. Burası bir laboratuvar gibi. Herkes birbirini keşfediyor. Onlar sayesinde biz bambaşka dünyaları keşfettik.
Barış İçin Müzik projesini Türkiye'ye yaymayı planlıyor musunuz?
Yeliz B: Tabii. Eğer bunu düşünüyorsak, bir altyapı gerekiyor. Bu altyapıdan yetişen çocukları, potansiyel eğitimci olabilecek şekilde yetiştirerek geliştirebiliriz ancak. İlk jenerasyonların çok donanımlı olarak büyümeleri gerekiyor ve böylece bu çocuklar başka yerlerde açılacak Barış İçin Müzik Vakfı'nda eğitimci olarak görev alabilecek. Sistemin de devamı bu şekilde gelebilir. Bütün El Sistema modeli de böyle gelişiyor. Avrupa Sistema'nın bir parçasıyız biz.
Ama El Sistema'dan habersiz kuruldu değil mi Barış İçin Müzik?
Yeliz B: Evet, tamamen habersiz kuruldu. Ama daha sonra dahil olduk. Avrupa'da pek çok kentte var bu sistem ve hepimiz bir araya geliyoruz. Hepsinde iyi bir altyapı olması gerekiyor.
Size destek olanlar oldu mu bu süreçte?
M. S. B: Bugüne kadar benim maddi birikimimle geldik.
Mehmet Bey, siz mimarsınız. Eğitim binalarını da mı siz yaptınız?
M. S. B: Evet ben çizdim bu iki binayı da.
Siz de mi burada yaşıyorsunuz?
Yeliz B: Aslında Yeşilköy'de bir evimiz var. Ama Mehmet Bey burada üst kata bize bir yer yaptı çoğunlukla orada kalıyoruz.
Çocuklara dönecek olursak... Her isteyen gelip katılabiliyor mu?
M. S. B: Evet, "Ben burada enstrüman çalmak istiyorum," diyen herkes gelebiliyor. Buraya hiç kimse seçilerek alınmıyor. Kapıyı çalıp girebilir. Tek şartımız, burada barış içinde, kavga etmeden bir ortam oluşturabilmek.
Yeliz B: İstediğin enstrümanı seçebiliyorsun. Enstrümanını biz veriyoruz, bir tek düzenli gelmen gerekiyor.
Buradan devam edip herhangi bir konservatuvara giden var mı?
M. S. B: Tabii var. Mimar Sinan Üniversitesi'ni kazanan öğrencilerimiz var. Ama biz burada virtüöz yetiştirmiyoruz. Burada amaç barış içinde müzik eğitimi vermek.
Eksikleri var mı koronun?
Yeliz B: Çok var hem de. Bize ekonomik bir destek yapıldığı anda tüm açıklarımız kapanacak. Eğitimci, enstrüman eksiklerimiz çok. Obuaların, viyolaların, kontrbasların başında aylardır öğretmen yok. Kontrbaslar aylardır kendi başına çalışıyor. Bir öğrencimiz var, 16 yaşında, ağustos ayından beri geliyor ve 11 tane öğrenci yetiştirdi. Çok çalışkan ve eğitmenlik yapıyor.
Eğitmeni olmayan ne yapıyor?
Yeliz B: Geliyor, kendisi çalışıyor ya da birbirlerini çalıştırıyorlar. Bizim 7 tane kontrbasımız, 11 tane kontrbas öğrencimiz var.
Dün de sahnede 7 kontrbas vardı değil mi?
Evet. Aslında 11 çocuğumuz çalıyor ama konserde nasıl yapsak bilemedik. Onlar da kendi aralarında bir yarış yaptılar. En iyi olan 7 kontrbas sahneye çıkacak dediler. Enstrümanları olmayanlar da konser sonunda sahneye çıktı tabii...
Konserin sonunda genç müzisyenler enstrümanlarını kaldırarak seyircileri selamladılar. Fotoğraf: Ali Güler
"Sen deli misin?" diyorlar
Yeliz B: İnsanlar karşılık beklemeden bir şey yapılıyor olmasını idrak edemiyor. Biz bir sürü mücadele verdik ama bir taraftan insanları, "Ben bunları yapmak zorunda hissediyorum" dediğiniz zaman da bunun arkasında başka bir şey arıyorlar.
M. S. B: "Sen deli misin?" diye soruyorlar bana. Arkanda bir güç mü var ya da sonsuz bir paran mı var diyorlar. Ama ben neysem oyum. Benim bu kadar param var ve inandım, yaptım. Çok sevinçli şeyler yaşıyoruz. Önceki günkü konserde Bülent Ezcacıbaşı başta olmak üzere, "Tamam, bugün bu iş başlıyor," dedi insanlar. Bu bile çok mühim.
Yeliz B: Daha çok yolun başında her şey... Mehmet Bey dün dedi ki, "Ne zaman ki bir enstrümana dokunmamış bir çocuk kalmaz, biz de misyonumuzu tamamlamış oluruz," dedi. İşte biz bunun için çalışıyoruz...
"Mayısta Veliler Korosu olacak"
Buradaki çocukların aileleri nasıl tepkiler veriyor? Destek olanlar da var ama istemeyen yok mu hiç?
Yeliz B: On senelik bir süreç. Müzik hala lüks olarak görülüyor. İnsanlara sanat, müzik yapmanın ihtiyaç olduğunu göstermek gerekiyor. Okuldan baskı var; dersler, sınavlar ama bir taraftan da sosyal baskılar var. Çocuklar orkestranın içinde var oldukça disiplinli olmaya, kendilerini organize etmeye alışıyor ve öğreniyorlar. Aileler artık çocuk ders çalışırken üç saat efektif bir şekilde çalışmadığını, bunun bir saatinin verimli olduğunu görüyorlar. Konsantre olmayı öğreniyor çocuklar enstrüman çalarken ve hayatının başka alanlarına yansıyor. Çocuğunu takip eden çoğu aile de bunu kabul ediyor.
Önceki günkü konserde hepsi ayakta alkışladı çocuklarını...
Konsere gelebilen, çocuğunu sahnede seyreden teşvik etmeye başlıyor. Tam tersi de oluyor. Çok uzun zamandır eğitime gelen ama ailesinin henüz bir konserde izlemediği çocuklarımız var.
Gelmiyor mu gelemiyorlar mı?
Yeliz B: Gelmiyor. Ailenin vakti olmadı ya da istemedi. Çocukların hayatlarında hep o ideal aile tablosu yok. Ama mayıs ayından itibaren bir planımız var: Veliler Korosu. Ailelerle o ilişkiyi kurmak çok önemli. Çocuklarının yanında ne kadar durursa o kadar güven duygusu gelişir. Veliler Korosu, sabahları olacak. Öğleden sonra da çocuklar enstrüman çalacak. Veliler daha yerel müzikler yapacak. Hala da, anneanne de, teyze de, yenge de gelebilecek. Belki de veliler de bir şey yapabilecek ileride konserlerde. Ortak bir yaşam alanı yaratmaya çalışıyoruz.
Bruno Campo: "Çocukların hepsi çok çalışkan"
Biz Sistema Avrupa'yı kuruyoruz. Ben Venezüela'dayken Guetamala'daki Sistema'da çalıştım. Sistema Avrupa'yı kurmak için pek çok görüşmeler yaparken Mehmet ve Yeliz Baki ile tanıştık. Onların projesi oldukça etkileyiciydi. Harika yetenekli çocuklarla çalışıyorlar. Çok farklı sosyal yapılardan gelen çocuklarla çalışıyorlar. Ben de yaklaşık bir buçuk yıldır onlarla görüşüyorum. İnternet üzerinden eğitimler yapıyoruz. Çocuklar nota eğitimleri olmadan çalıştı önceleri ama sonra nota eğitimleri verildi. Hepsi çok çalışkanlar ve başarılılar. Önceki günkü konserde harika işler çıkardılar. Hepsinin sahnede özgür olmaları konusunda serbest bıraktım. Ensrümanlarını çalarken dans ettiler ve bu da ayrı bir hava kattı konsere.
Bağışta bulunmak isteyenler için
Barış İçin Müzik Vakfı'na destek vermek, çocukların sanatsal yaşama katılma haklarına katkıda bulunmak için katkıda bulunmak isteyenler aşağıdaki hesap numarasına bağış yapabilecek:
Mehmet Selim Baki Barış İçin Müzik Vakfı
Garanti Bankası Yeşilköy Şubesi
Şube Kodu: 328
TL Iban: TR 94 0006 2000 3280 0006 2907 30
Euro Iban: TR39 0006 2000 3280 0009 0866 00
USD Iban: TR12 0006 2000 3280 0009 0866 01
Bilgi almak isteyenler barisicinmuzik.org adresini ziyaret edebilir ya da (212) 631 06 86 numaralı telefonu arayabilir.
Etiketler: Gülden Öktem Barış İçin Müzik Mehmet Baki Mehmet Selim Baki Yeliz Baki Bruno Campo El Sistema Jose Antonio Abreu çocuk orkestrası müzik