"Türlerin amaçsız olduğunu düşünüyorum"
14 Mayıs 2019 - 02:05İhsan Dindar - İstanbul
Minimal müzikle başlamak istiyorum. Kendinizi bu türün neresinde görüyorsunuz?
Müziğimi kategorize etmeye çalışmıyorum. Türlerin. amaçsız olduğu fikrindeyim. Müziğimin minimalist yönleri yok değil fakat bu aslında sadece benim en doğal hissettiğim yol. Kendimi popüler minimalist müzisyenlerle aynı kefeye koymak istemem. Ancak benim bu müziği yapmaya başladığımda klasik enstrümental müzikle elektronik ve alternatif müzikleri harmanlayan etrafımda benzer türde çok sayıda müzisyen vardı. Bu bir çeşit sahne işine dönüştü. Fakat hala gelişip form kazanmaya da devam ediyor.
Kuzeyli müzisyenleri de sıklıkla görmeye başladık. Coğrafya veya iklimin bu duruma bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence nereli olduğumun müziğime isteyerek ve bilinçli bir etkisi yok ama bilinçaltı düzeyinde kesinlikle büyük bir etkiye sahip.
Geçtiğimiz yıl re:member adını taşıyan yeni albümünüzü yayımladınız. Geçmiş çalışmalarınıza kıyasen bu albümü nasıl tanımlarsınız?
re:member, bildiğim en büyük yazarlardan birinin kalıplarından doğdu. Bir rutin içindeydim ve beni yeniden heyecanlandıracak bir şeyler yapmaya ihtiyacım vardı. Tüm bunların üzerinde çalışırken fark ettim ki albümün konseptini oluşturmak aynı zamanda bir albümü ortaya çıkarmak anlamına da geliyordu. Şarkılarımın, onları yaparken hissettiklerimi yansıtmasını istedim. Heyecan ve eğlence dolu…
Broadchurch soundtrackinizi ses getirmiştir. Benzeri dizi veya film müzikleri görmeye devam edecek miyiz?
Broadchurch’ten sonra benzeri pek çok işe imza attım. Bu da albüm yapmaktan farklı bir çeşit meydan okuma benim için. Bir film ya da diziye müzik yapma süreçlerinden ve ortaya bir şeyler çıkarmaktan çok zevk alıyorum. Ancak her şeyin çok düzgün işlediği bir projeye denk gelmek, zamanlamasını tutturmak oldukça zor.
Alice Sara Ott ile Eyes Shut adı taşıyan bir projeye imza atmıştınız. Bundan sonrasında da benzeri bir iş birliği yapmayı düşünüyor musunuz?
Umarım ben ve Alice, çok yakında Chopin projesini canlandırma şansı buluruz. Fakat ne olursa olsun gelecekte gerçekleşecek her şeyin son derece organik bir şekilde gelişmesi gerekiyor. Bu tip şeyleri çok da planlayamıyorum.
Konserleri, canlı performansları çok seviyorsunuz. İzleyiciyle olan etkileşiminizi merak ediyorum. Gördüğümüz kadarıyla performansınız sırasında izleyicilerin performansınıza katılımına son derece açıksınız…
Ne mutlu bana ki her yıl kaç tane performans yaptıysak bunları canlı icra etmeyi istedim. Canlı çalmak gibisi yok. Şu anki gösterimiz daha öncekilerden çok daha büyük bir prodüksiyon. Bunu dünyanın dört bir yanında gerçekleştirebildim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Gösterinin bir bölümünde seyircilerin eserlere katılıp söyledikleri bölümler oluyor. O anları gelip kendi gözlerinizle görmeni gerekiyor.
Bundan sonraki projelerde Olafur Arnalds’ı nerelerde göreceğiz? Daha klasik mi yoksa daha minimalist projelerde mi?
Şu anda sadece canlı performanslarıma odaklanmış durumdayım. Her gösterimi en iyi şekilde ve aynı enerjiyle gerçekleştirdiğimden emin olmalıyım. Dolayısıyla açıkçası yeni projenin nasıl bir şey olacağına dair henüz oturup düşünme fırsatım olmadı.
Türk müziğini inceleme fırsatınız oldu mu?
Geleneksel Türk müziğinden her zaman büyük zevk aldım. Özellikle de bağlama gibi geleneksel enstrümanlarınızdan. Ancak popüler müziğe genel olarak pek de aşina değilim.
15 Mayıs’ta PSM Caz Festivali kapsamında İstanbul’da sahne alacaksınız. Neler hissettiğinizi öğrenebilir miyiz?
İstanbul gerçekten benim için dünya üzerindeki en favori kentlerimden biri. Tekrar orada olmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Orada bulunmayalı epey oldu. Özellikle hamama gitme konusunda heyecanlı bir bekleyiş içerisindeyim.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr