Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » Sevginin karamsar mesihi

Sevginin karamsar mesihi

Sevginin karamsar mesihi12 Kasım 2016 - 11:11
Yazar, ozan ve müzisyen Leonard Cohen, önceki gün hayata veda etti. Sanatçı aşkı, acıyı ve affetmeyi konu aldığı şarkılarıyla dünya çapında milyonları etkiledi
SELAY SARI
 
1960’ların çıkardığı filozof-müzisyenler serisinin en hüzünlüsü, en tahammüllüsü ve kendini en az ciddiye alanı, Kanadalı yazar, şair ve şarkıcı Leonard Cohen Los Angeles’ta hayatını kaybetti. Son aylarda veda etmeye hazır olduğunun emarelerini sıkça veren 82 yaşındaki sanatçının 7 Kasım’da yaşamını yitirdiği ve özel bir törenle Montreal’de toprağa verildiği öne sürüldü.
 
 
Leonard Cohen, ekonomik açıdan orta sınıfa mensup ancak Yahudi cemaatinin ileri gelen ailelerinden birinin çocuğu olarak 21 Eylül 1934 tarihinde Québéc’in İngilizce konuşulan Westmount bölgesinde dünyaya geldi. 1967’de verdiği röportajda, kendisine Hz. Musa’nın ağabeyi Harun’un soyundan geldiğinin söylendiğini ve çocukluğunda küçük bir mesih gibi yetiştirildiğini, hayranlarının aşina olduğu kinayeli ifadesiyle belirtmişti. Çocukluğunda maruz kaldığı ruhanilik, Cohen’i hayatı boyunca terk etmedi. 70’lerde ünlü Hollywood mezhebi Scientology’yle kısa bir süre flört etti, 90’larda ZEN öğretisini benimseyerek Kaliforniya’da bir manastıra çekildi ve keşiş olarak ‘Jikan’ (Sessiz) lakabını aldı; ancak Museviliği hiçbir zaman terk etmedi ve son albümüne adını veren ‘You Want It Darker’ şarkısında tanrıya “Hineni, hineni, I’m ready, my Lord” (Buradayım, buradayım, hazırım, Tanrım) sözleriyle seslendi.
 
İlk aşkı edebiyattı
 
Cohen’in sanat kariyeri edebiyatla başladı. İlk şiir kitabı ‘Let Us Compare Mythologies’ (1956), 15-20 yaş arasında yazdığı şiirlerden oluşuyordu ve 9 yaşında kaybettiği babasına adanmıştı. Orta karar eleştiriler alan bu kitaptan 5 yıl sonra yayımlanan ‘The Spice-Box of Earth’ (1961) ise eleştirmenler tarafından ‘Kanada’nın en iyi genç şairlerinden biri’ olarak anılmasını sağladı. 60’ların başında Radikal bir karar alarak Yunanistan’ın Hydra adasında bir ev satın aldı ve modern dünyadan kaçan Avrupalı sanatçıların kurduğu komünün bir parçası oldu. Hydra’da edebiyat kariyerinin en verimli dönemini geçiren Cohen, ‘Flowers for Hitler’ (1964) adlı şiir kitabını ve ‘The Favorite Game / En Sevilen Oyun’ (1963) ile ‘Beautiful Losers / Görkemli Kaybedenler’ (1966) romanlarını bu adada yazdı. Ancak üreticiliğindeki artışın kendisine maddi bir katkısının olmaması üzerine, şiirlerini bu kez müzik dünyasında denemek için ABD’ye taşınmaya karar verdi.
 
Yazarın müzikal değerini ilk keşfeden kişi, folk şarkıcısı ve söz yazarı Judy Collins oldu. Erken Cohen döneminin en popüler parçası olmanın yanı sıra, tüm tekinsizliğiyle kabullenilen ve sevilen bir kadını anlatan sözleriyle sanatçının tüm kariyerinin özeti olarak düşünülebilecek ‘Suzanne’i yorumlayan Collins, Cohen’e ihtiyacı olan albüm kontratını getirdi. 1967’de iddiasız ‘Songs of Leonard Cohen’ adıyla çıkan ilk albüm, ‘Suzanne’in yanı sıra ‘So Long, Marianne’i de içeriyordu. Cohen, folk akımını son istasyonda yakalamıştı. Elindeki zengin şiir malzemesiyle 1969’da ‘Songs from a Room’u, 1971’de ‘Songs of Love and Hate’i yayınladı. Aldatılma ve affetmeye dair en etkileyici şarkılardan biri olan ‘Famous Blue Raincoat’ bu dönemin ürünüydü. 1974’te çıkardığı ‘New Skin for the Old Ceremony’de kullanılan enstrüman sayısındaki artış, Cohen’in müzik alanında yükselen özgüveninin altını çiziyordu. 1977’deki deneysel ‘Death of a Ladies’ Man’ felaketinden sonra, klasik parçalarından ‘The Gypsy’s Wife’ı içeren ‘Recent Songs’ (1979) geldi.
 
 
Zirveyi 50’de gördü
 
Cohen’in müzikal anlamda en takdir gördüğü dönem, sadece iki albüm çıkarmasına rağmen 80’li yıllar oldu. Sanatçıyı benzerlerinden ayıran belki de en önemli özelliği, ana akım müzik için alışılmadık bir şekilde kariyerinin zirvesini 50’li yaşlarında görmesiydi. İkisi de folk havasından çok uzakta olan albümlerden 1982 tarihli ‘Various Positions’, Türkiye düğünlerinin vazgeçilmez şarkısı ‘Dance Me to the End of Love’ ve cover versiyonlarıyla dünyayı ele geçiren ‘Hallelujah’ya sahipti. 1988’de çıkan ‘I’m Your Man’ ise ‘First We Take Manhattan’, ‘Everybody Knows’ ve Lorca uyarlaması ‘Take This Waltz’ ile Cohen’in en beğenilen albümü oldu. 1992’de bu albümün devamı niteliğindeki ‘The Future’ı çıkardıktan sonra, 2001’de ‘Ten New Songs’ ile dönüşüne kadar olan zamanın büyük kısmını Kaliforniya’da Budist keşişi olarak geçirdi. Dönüş şarkısı ‘In My Secret Life’, yeni Cohen döneminin marşı oldu. ‘Ten New Songs’ sonrasındaki ‘Dear Heather’ (2004), ‘Old Ideas’ (2012) ve ‘Popular Problems’ (2014), olağanüstü bir özellik taşımamalarına rağmen 70’li yaşlarını idrak eden Cohen’e hürmeten olacak, eleştirmenlerden sürekli tam not aldı. Ancak son zamanlarında “Evimi derleyip toplamak, yarım kalan işleri bitirmek bana iyi geliyor” açıklamaları yapan Cohen, 50 yıllık müzik kariyerinin her elementini, sevgiyi, arzuyu, inancı, affetmeyi ve ölümü bir araya getirdiği son çalışması ‘You Want It Darker’la tartışmasız en iyi albümüne imza attı.
 
 
En önemli mirası
 
Leonard Cohen’in farkında olarak ya da olmadan dünyaya yaydığı vahiy, affetme ve kabullenmenin umursamazlık, karamsarlık ve hüznün ümitsizlik anlamına gelmediğiydi. “Her şeyde bir çatlak vardır, ışık oradan sızar” diyen, tüm karamsarlığına ve hüznüne rağmen insana inanmaktan vazgeçmemiş, peygamber soyundan gelen sevgi mesihinin bu telkini, hayırlı bir yere gitmeyen dünyaya bıraktığı en önemli miras.
 
Marianne Ihlen, Ihlen'in Axel Jensen'dan olan oğlu ve Cohen Hydra Adası'nda.
 
İlham perisine masalsı veda
 
Cohen'in Hydra'da tanıştığı Norveçli yazar Axel Jensen'ın eşi Marianne Ihlen, ozanın en ünlü ilham perilerinden biri oldu. 'Bird on the Wire' ve 'So Long, Marianne' şarkılarının esin kaynağı Ihlen, Cohen'le birlikte bir süre ABD'de yaşadıktan sonra medeni bir ayrılık yaşadı. Cohen'in 28 Temmuz'da hayatını kaybeden eski aşkına hitaben kaleme aldığı mektup, ilişkiye masalsı bir son bahşetti: "Evet Marianne artık ikimiz de çok yaşlandık ve vücutlarımız dağılıyor ve sanırım yakın zamanda seni takip edeceğim. Şunu bil ki seni o kadar yakından takip ediyorum ki eğer elini uzatırsan, benimkine ulaşabilirsin. Seni güzelliğin ve zekan için daima çok sevdiğimi biliyorsun, ama başka bir şey söylememe gerek yok çünkü sen bunları zaten biliyordun. Şimdi sana çok güzel bir yolculuk diliyorum. Güle güle eski dost. Sonsuz aşk, yolun sonunda görüşürüz..."