Müzisyenlerin tercihi Jools Holland
07 Temmuz 2015 - 11:07Prestijli televizyon programı ‘Later...with Jools Holland’ın sunucusu İngiliz müzisyen Jools Holland, orkestrası ile birlikte 7 Temmuz’da Harbiye Açıkhava’da. Holland ile müziğini ve programını konuştuk
SELAY SARI
22. İstanbul Caz Festivali’nin en merakla beklenen isimlerinden biri, İngiliz müzisyen ve televizyon sunucusu Jools Holland. BBC 2’de 23 yıldır sunduğu ‘Later… with Jools Holland’ programında U2’dan Adele’e, Radiohead’den hâlâ özlemini duyduğu arkadaşı Amy Winehouse’a 100’lerce sanatçıyı konuk etmiş, birçok ismi üne kavuşturmuş Holland, ünlü şarkıcı Marc Almond ve ses açısından Billie Holiday'e benzetilen İrlandalı vokal Imelda May ile birlikte Rhythm&Blues Orchestra’sını İstanbul’a getiriyor. Kraliyet ailesinden kariyerinin başındaki müzisyenlere uzanan birçok dosta sahip sanatçı, gayri resmi olarak 'İngiltere'nin çevresi en geniş kişisi' ünvanına sahip. Matraş'ın gösteri sponsorluğunda, 7 Temmuz Salı akşamı Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde gerçekleşecek konser öncesi yaptığımız telefon konuşmasında ‘20ler müziğine duyduğu ilgiyi, orkestrasını ve efsanevi programını sorduk.
Boogie-woogie, yani ‘20ler ve ‘30lar’ın orkestra müziğine ilginiz nasıl başladı?
Büyükannemin Londra’daki küçük evindeki piyano her şeyin sebebi. Benden sadece 6 yaş büyük olan dayımı piyano çalarken dinledim 10 yaşımda. O piyano çalarken sanki tüm evren düzene girmiş gibi gelirdi, duyduğum en iyi şeydi, zıplayıp dururdum. Hâlâ da değişen bir şey yok, müzik beni heyecanlandırıyor, ne kadar çok öğrenirsem o kadar gizemli bir şeye dönüşüyor.
Daha önce başka piyanistlere de sorduk, size de soralım. Sizce piyano yalnız bir çalgı mı?
İnsana gerçek anlamda eşlik edebilen tek çalgı bence. Ayrıca kendi başına bir orkestra ve beste yaratmanıza izin veriyor. Bir mobilya olarak da çok başarılı, odanızın bir köşesinde oturup bekleyen bir arkadaş gibi. Yalnız olabilir ama en azından yalnız bir arkadaş.
Marc Almond bir caz orkestrası için biraz ilginç bir solist tercihi.
Marc’ın Soft Cell döneminde yaptığı ‘Tainted Love’ ve ‘Say Hello, Wave Goodbye’ gibi şarkıları düşündüğünüzde evet. Ancak bu şekilde bizim müziğimize de duyulmamış bir tarz katıyor. Daha önce Joe Strummer (The Clash’in lideri) ve Jamiroquai gibi isimlerle de çalıştım, bu müzisyenler bizim big band müziğimizi normalde icra etmeseler de, kendilerinin öncülü olarak ortaya çıkmış caz ve blues hakkında net bilgi ve fikirleri var. Bütün büyük müzisyenler böyledir. Amy Winehouse bunun en net örneklerindendi.
Amy Winehouse arkadaşınızdı aynı zamanda.
Evet. Amy’nin en önemli özelliği, sesinin müthiş olmasının yanı sıra karakterinin, hissettiği her şeyin de bir uzantısı olmasıydı. Sadece müthiş bir ses değildi yani. Şarkıcı olmanın yanı sıra bir şairdi de.
Müzisyenler ‘Later… with Jools Holland’a konuk olabilmek için kapıda kuyruğa giriyor. Onları programa çeken ne?
Şu aralar televizyonda sadece müziğe odaklanan program yok gibi, bazı yarışma programları dışında. Profesyonel olarak müzikle ilgilenen insanların televizyondan seslerini duyurabilme olanakları az. Bizim arzumuz programda bir yarışa girmek değil, sadece müzik yapmak, sanatçılar da bunu anlıyor ve seviyorlar bence.
‘Later… with Jools Holland’ın son müthiş keşfi kim sizce?
Son sezonda da yer alan Lianne La Havas gerçekten müthiş. İlk kez 2011’de konuk olmuştu.
Etiketler: jools holland milliyet Milliyet Sanat Selay Sarı Harbiye Açıkhava İstanbul Caz Festivali caz festivali İKSV marc almond amy winehouse lianne la havas