Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » "Kendimi en iyi müzikle ifade edebiliyorum"

"Kendimi en iyi müzikle ifade edebiliyorum"

"Kendimi en iyi müzikle ifade edebiliyorum"25 Şubat 2019 - 04:02
Türkiye'de imza attığı işlerin yanı sıra dünyada da müziğiyle büyük bir bilinilirliğe sahip olan Fahir Atakoğlu, farklı isimlerle ortaya koyduğu projelerin yanı sıra son dönemlerde film müzikleriyle de adından söz ettiriyor. 27 Şubat akşamı Zorlu PSM'de bir konser verecek olan dünyaca ünlü isim, performansı öncesi sorularımızı yanıtladı.
İhsan Dindar - İstanbul
 
 
Pek çok önemli belgesele müzik yaptınız. Ardından da buna dizi ve filmler de eklendi. Geçmişe dönük baktığınızda bu yapımlarda sizin için bir ortak nokta var mıydı?
 
Ben görüntüye müzik yazmayı her zaman sevdim. Hatta 15-16 yaşlarımda okuduğum hikayeleri, romanları kafamda filmleştirip üzerine müzikler yazardım. Benden, bir belgesele, bir televizyon dizisine veya bir sinema filmine müzik yapmam istendiğinde, orada anlatılan duyguya katkı sağlamam isteniyor. Tabii ki hikayenin anlatılma şekilleri her birinde farklı olduğu için, ben de çalışma şekli olarak hepsinde biraz farklı davranıyorum. Hepsindeki ortak nokta melodi ve notaların yorumu. Ben, müzikte melodinin gücüne inanıyorum. Film de olsa, dizi de olsa, reklam da olsa, belgesel de olsa, önce benim tüylerimi kaldırıyorsa, gerçekten kalbimden geliyor demektir, yani gerçektir. Gerçek duygu da dinleyene zaten çok kolay geçer. 
 
 
 
 
Performansınız sırasında sizi hep bir gülümseme ile görmekteyiz. Peki sizi müzikten daha fazla mutlu eden bir şey var mı? 
 
Tabii. Ailemle; eşimle ve oğlumla birlikte zaman geçirmek bana her zaman mutluluk verir. İşim icabı çok uzun süre ayrı kalmak zorunda kalıyorum onlardan. Kavuşmak her zaman çok güzel geliyor. Kavuşmak diye bir beste bile yaptım, solo konserlerimde ilk kez çalacağım. Kedim Hürrem’i de saymadan geçemeyeceğim. Ona her baktığımda, o bana her baktığında içimi tarif edilemez bir mutluluk kapılıyor. O kadar güzel bir enerjisi var ki…
 
 
 
 
Zeki Müren’e ithaf ettiğiniz bir besteniz var. Gelecekte de bir başka müzisyen için buna benzer bir çalışma yapmayı düşünür müydünüz?
 
Zeki Müren adlı bestem, Can Gündar’ın Zeki Müren’i anlatan belgeseli için yazdığım bir müzikti. Albümüme koydum ve çok beğenildi. Beni etkileyen her şey ve her insan için müzik yazabilirim. Çünkü kendimi en iyi müzikle ifade edebiliyorum. 
 
 
 
 
"Hiçbir zaman 'oldum' demedim, demeyeceğim de"
 
Türkiye’de müziğiniz itibarıyla bir eşinizin olmadığı yönünde yorumlara rastladım. Bu görüşe katılır mısınız? 
 
Böyle bir şeye ancak beni dinleyenler karar verebilir. Ben hiçbir zaman “eşsiz” olmayı düşünmedim açıkçası. Ama “unique”, yani seçkin olmayı, kendime ait bir üslubum ve stilim olmasını hep istedim. İnsanlar müziğimi duyduğu zaman benim müziğim olduğunu hissetsinler istedim. Zamanla oluyor. Hiç unutmam, Cemal Reşit Rey’den kompozisyon piyano dersleri alıyordum. 17 yaşındaydım, her yazdığım müzik o aralar hangi kompozitörü çalışıyorsak onun eserlerine benziyordu. Ben de hocama “Hocam, ben ne zaman ben olacağım?” diye sormuştum. O da, “Duyduğunu yazmaya devam et. İçindekini hesapsız, olduğu gibi çıkar.” anlamını çıkardığım bir ders vermişti. Sonunda da “bir gün bulursun” dedi. Eşsizsin diyenler, “bulmuşsun” diyorlar. Müziğim ben, ben müziğimim diyebilirim. Ama hiçbir zaman tamam oldum diyemedim, demeyeceğim de. 
 
 
 
 
 
“Ayla” ve son olarak “Hadi Be Oğlum” filmlerinin müziklerinde imzanız var. Halihazırda hazırlığı içerisinde olduğunuz bir projeniz var mı?
 
Evet. Şu anda “Turkish-i Dondurma” adlı filme müzik yapıyorum. Daha sonra da Dijital Sanatlar Yapım şirketiyle anlaşmam gereği 4 filme daha müzik yapacağım. İlki Naim Süleymanoğlu’nun hayatını anlatan “Herkül” olacak, sonrasında ise “Umut” adlı bir film var. Şu anda belli olanlar bunlar. 
 
 
 
 
"Daha avantajlı taraftayız"
 
Çalışmalarınızda en çok Türkiye’den beslendiğinizi ifade ediyorsunuz. Türkiye dışında müziğiyle sizi en çok etkileyen coğrafya hangisi?
 
Brezilya müziğinin armonik yapısına, poly ritmine her zaman hayran kaldım. Çok gelişmiş ve çok başka müzikleri var. Küba da ayrıca dünyadaki tüm müzik türlerinin içine girmiş bir coğrafya. Bir müzisyen olarak, müziği ve ritmi öğrenmek için Küba müziğini, tekniğini öğrenmeye çalıştım. Yaklaşık 15 senedir birlikte çaldığım Kübalı davulcu Horacio el Negro Hernandez’den Küba müziğinin inceliklerini öğrendikçe Amerika ve bilhassa adaların (İngiltere, İrlanda) 20.yüzyılda kendi popüler müziklerini geliştirirken Küba müziklerinden etkilendiklerini gördüm. Çok güçlü bir coğrafya. Bizler ise monofoniye, tek sesliliğe doğmuş bir toplumuz. Öte yandan, daha vaftiz edilirken çok sesli müzik duyan insanların müzik tarihleri de farklı oluyor haliyle. Ama 21.yüzyılda bu fark kapandı artık. Hatta biz bu tarafta daha avantajlıyız; çünkü onların müziğini öğrendik ama hala onların arasında bizim müziğimizi bilmeyenler var. Yurt dışındaki workshoplarımda buna şahit oldum. 
 
 
 
 
 
Müzikseverler sizin daha görünür olmanız beklentisinde. Bu konuda onlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
 
Konser vermeyi, sahneden müziğimi paylaşmayı çok seviyorum. İmkanlar elverdiğince konserler yapmaya devam edeceğim. Ülkemizdeki anlayış maalesef “proje” diye bir kelime üzerine oturtulmuş bir düzen. Müzikleri birbirleriyle alakasız birçok insanı bir araya getirip konser vereceğiz diye bilet satıyorlar; sonunda birlikte 3 şarkı söyleterek “proje” yapıyorlar. Ben sadece böyle işleri tercih etmiyorum. 
 
 
 
 
İstanbul in Blue albümünde her biri kendi enstrümanında dünyanın önde gelen isimleriyle çalıştınız. Öncelikle bir müziksever olarak bu albümü bizlere sunduğunuz için teşekkür etmek isterim. Gelecekte de buna benzer albüm projeleri bekleyebilir miyiz?
 
Çok teşekkür ederim. “İstanbul in Blue”dan sonra “Faces & Places”i çıkardım. Banksy’nin sergisi için yazdığım müzik “Musical Reflection of the Art of Banksy” albümü de çok ilgi çekti. “Live At Umbria Jazz”, 2010 senesi Umbria Jazz Festivali konser kaydıydı, çok iyi eleştiriler aldı. Son 3 yıldır “Interpretations” adlı bir albüm hazırlıyorum. Son yıllarda daha çok film müziği yaptığımdan dolayı albüm gecikti fakat bu yıl çıkacak. 
 
 
 
 
27 Şubat’ta Zorlu PSM’de İstanbullu dinleyicilere bir performans sergileyeceksiniz. Bu konser öncesi iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? 
 
Solo piyano konserlerimin ilkini geçtiğimiz aylarda Bodrum Jazz Festivali’nde yaptım. Şimdi de İstanbul Zorlu PSM konserinden sonra, Bursa, Ankara ve İzmir’de de çalacağım. Hem kendi bestelerimden, hem de beni etkileyen, icra etmeyi çok sevdiğim başka bestecilerin eserlerinden oluşan bir repertuarım var. Film müzikleri, diziler, albümler, hepsinden çalıyorum. Ayrıca tüm solo konserlerimi kaydediyoruz; belki bu konserlerden yine bir konser albümü çıkartabilirim. 
 
 
ihsan.dindar@milliyet.com.tr
http://instagram.com/ihsandinovski