Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » Kaostan düzene İnsanlar

Kaostan düzene İnsanlar

Kaostan düzene İnsanlar15 Temmuz 2016 - 01:07
Avrupa'nın en büyük müzik festivallerinden Sonar'da bu yıl sahne alan tek Türkiyeli grup olan İnsanlar ile konuştuk
SELAY SARI
 
Hiçbir hazırlıkları olmadan sahneye çıkıyorlar, ilk birkaç dakika birbirlerine alıştıktan sonra dinleyiciyi saatlerce sürebilecek, türler arası bir yolculuğa çıkarıyorlar. Barselona'nın dev çaplı müzik festivali Sonar'da sahne alan tek Türk grup, Cem Yıldız, Barış K, Alican Tezer ve Sinan Tansal'dan mürekkep İnsanlar'dı. Saz, elektronik, rock ve perküsyon üzerine denemeleriyle öne çıkan süper grupla, Red Bull Music Academy kürasyonuyla sahne aldıkları Sonar'daki performansları akabinde konuştuk.
 
Siz performansı nasıl buldunuz?
 
Cem Yıldız: Benim kendi enstrümanım sazda biraz uğultular oldu ses sistemi nedeniyle, ondan yan dönüp çaldım biraz. Genel atmosfer çok iyiydi ama.
 
Barış K: Türkiye'de çok tanınmıyoruz, dışarıda bilenler daha fazla, ama bazı Türkler vardı sanırım konserde. Programı okurken orada bir Türk grubu olduğunu görünce gelmiş olabilirler.
 
Cem Y: Sazın sesini duyan da gelmiş olabilir tabii.
 
Grubun ismini nasıl seçtiniz?
 
Barış K: Biz aslında grubun adını Evde Yoklar koymuştuk. Meğer o isimde bir emprovize caz grubu zaten varmış. 'Lar' olayı da Beatles'a gidiyor aslında, Beatlelar, Moğollar, Kardaşlar, Arkadaşlar, Dostlar... Biz de İnsanlar olmaya karar verdik. 'İnsan olmaya geldik'.
 
Yaratım süreciniz nasıl işliyor?
 
Alican Tezer: Herkes özünde ayrı bir disiplinden geliyor dışarıdan bakılırsa, ama bu disiplinler aynı yerde buluşabiliyor gibi bir durum var. Biz bunu şöyle becerebiliyoruz: Stüdyoya girmiyoruz, kendimizi bunaltıp başka bir yere taşımaya çalışmıyoruz. Bir his üstüne çalıyoruz, ilk günden beri de böyle bir hâlde. Mini Müzikhol'de Barış ve Cem önce başladı, bazen daha fazla kişi oluyoruz, son 2-3 yıldır kemik bir şeye dönüştü grup.
 
Barış K: Herkes kendi disiplininden bir şey koyuyor ortaya. Kaotik bir şekilde başlayarak düzene doğru ilerliyor müzik. Provayı sahnede yapıyormuşuz gibi. O alışılmış, üzerinde çalışılmış şeyi de kırıyor bir anlamda. Doğaçlama çalan gruplar da tabii 20 sene stüdyoda beraber çalışıp sonra sahneye çıkabiliyor.
 
 
Sahnedeki prova ne kadar sürüyor?
 
Alican Tezer: İlk 15-20 dakika herkesin yavaş yavaş dahil olmasıyla geçiyor. Mümkün olduğu kadar uzun sahnede kalmaya çalışıyoruz, en az iki saat.
 
Cem Y: Herkes bir duyguya dahil oluyor, sonra müzik oluşmaya başlıyor.
 
Alican T: Doğaçlamayı birbirinize işaret vererek, saptanmış olarak yapabilirsiniz. Biz tamamen doğaçlama yapıyoruz. Cem bir şeye başlıyor...
 
Sinan Tansal: Bizim bir akorumuz var sadece.
 
Alican T: Evet, bir akorun, bir gamın içinde bir dünya yaratmaya çalışıyoruz. Bizim için de güzel bir şey, her çaldığımız konser yeni bir heyecan gibi oluyor.
 
Dans pisti oryantali
 
Bu dünyada hangi türler ön planda?
 
Barış K: Parçalar türler arasında gezinebiliyor. Teknodan diskoya, oradan rock'a... Alican'ın tarzına, oradan Türk halk müziğine geçebiliyoruz. Yoksa Anadolu rock, elektronik türkü gibi şeyler yapma gayemiz yok bizim, biz dans müziği yapıyoruz aslında. 'Dans pisti oryantali' diyebiliriz. Hatta 'cem' yapıyoruz diyebiliriz.
 
Cem Y: Son 8-10 konserimizde, burada da yaptık, bir 'dua' bölümü oluyor. 'Şifa' bölümü. Heyecanımız öyle bir noktaya geliyor. Kompozisyon da hep paslaşmalı oluyor, birisi yükselmeye başladıysa diğerleri de anlıyor ve yükseliyor. Ben düştüğüm zaman diğerleri hemen bir-iki ölçü sonra gidiyor.
 
Alican T: İlkel bir çalma tekniği aslında. Üzerinde düşünülmüş bir şey değil. Biraz şamanik bir durum. Bir şeye kapılıyoruz ve kapıldığımız şeyi bir, bir buçuk dakika sonra dinleyenlere sunabilmeye başlıyoruz. İlk başta herkes birbirini dinleyip kapıldığı şeyi oluşturuyor, sonra 5-10 dakika bir sunum oluyor. Sonra da rastgele bir şekilde, duygu nereye ilerliyorusa onu takip ediyoruz.