Hem melankolik hem rahatlatıcı: Grouper
28 Nisan 2017 - 11:04Liz Harris'in solo projesi Grouper, ambient müzik türünün en etkileyici örneklerinden. 29 Nisan'da Borusan Müzik Evi'nde gerçekleşecek konser öncesi Harris'e birkaç soru sorduk
SELAY SARI
Ekşi Sözlük'te kendisi için şöyle bir yorum var: "Kendinizi pek iyi hissetmediğiniz zamanlarda dinlenmemesi gerekiyor aslında. Ama en güzel etkiyi de o anlarda yapıyor." Liz Harris, solo projesi Grouper'da zor duyulan, anlaşılan, kilometrelerce uzaktan gelen vokal, gitar ve looplarla rüyaları, sanrıları, bilinmeyenleri sakince müziğine malzeme yapıyor. Melankolik ve rahatlatıcı olmayı aynı anda başaran, Arcade Fire'ın bateristi Jeremy Gara'nın da içinde bulunduğu geniş bir hayran kitlesine sahip sanatçı 29 Nisan Cumartesi akşamı This Is Not The Heat öncesinde Borusan Müzik Evi'nde sahne alacak.
Röportajlarınızda hemen fark edilen bir durum var: Yaratım sürecinizin nasıl geliştiğinin bilincindesiniz, bu sürece epey kafa yoruyorsunuz. Bu kafa yoruş yaratımdan önce mi sonra mı yaşanıyor?
Sıklıkla dönüp bir şarkının neden ortaya çıktığını anlamaya çalışırım, bazen yıllar sonra. Şarkıları yazarken ise onların kaynakları ve anlamları genelde benim için bir gizemdir. Yıllarca önce yazılan şarkıların şu anki olaylarla bir alakası oluyor, nasıl oluyorsa.
Müziğinizi kayıttan ve canlı dinlemek arasında nasıl bir fark var?
Canlı performansım artık kayıtlarımdan oldukça farklı bir noktada. Kendimi tekrarlayamıyorum ya da temiz, dış etmenlerden bağımsız bir şekilde çalamıyorum. Yeni bir şey eklemem, ya da başka bir deyişle bulaştırmam lazım, o parçanın yeniden canlanması gerek. O yüzden canlı çaldığımda daha kırılgan bir sound ortaya çıkıyor.
Arcade Fire'ın bateristi Jeremy Gara, solo işlerinde ambient tarzında çalışıyor. Ocak ayındaki bir röportajında sizin favori müzisyeni olduğunuzu söylemiş ve beraber çalmayı çok isteyeceğini belirtmiş. Böyle bir iş birliği düşünüyor musunuz?
Grubu duydum, ama onun müziğini bilmiyorum. Bu aralar kendi çalışmalarıma odaklanmak istiyorum. Bu günlerde gözlerden uzak, yalnız ve sessiz kalabilmek çok seyrek rastlanan bir şey ve ben bu duyguya açım.
Kapadokya'nın büyüsü
İki sene önce Türkiye'nin en gizemli yerlerinden Kapadokya'daydınız. Orayı nasıl buldunuz?
Kapadokya'da inanılmaz bir zaman geçirdim. Oradaki her deneyimde sanki şiirle gerçek zaman üst üste binmiş gibiydi. Bir hafta kaldım ve her gün uzun yürüyüşlere çıktım. Arılar tarafından kovalandım, vahşi kaplumbağalar gördüm. Bir gün yolda arkamdan bir köpek geldi. Tüm gün Aşk Vadisi'nde benimle beraber yürüdü. Oradan ayrıldığım gibi bir hafta süren şiddetli bir hastalığa tutuldum. Orada bir rüyanın içindeymiş gibi geçen haftayla gerçek dünyanın arasına giren, aradaki farkın altını çizen bir parantez gibiydi o hastalık.