Gerçek anlamda bir müzisyen: Jack White
10 Kasım 2014 - 02:11 | Jack White, İstanbul konseriyle kendine adamış bir müzisyen olduğunu kanıtladı.SELAY SARI
Tim Burton filmlerinden fırlamış görüntüsünü geride bırakıp Elvis Presley olmaya karar veren, Amerikan rock’ının dahi ve öncü olduğu kadar polemikçi ismi Jack White, dün akşam Maslak Volkswagen Arena’da ilk kez Türkiyeli seyircilerin karşısına çıktı ve kendilerine gerçek bir müzik ziyafeti sundu. Garage rock’ın 2000’ler başındaki yükselişine öncülük etmiş sanatçı, hakkındaki önyargılarımızı yıkarak iyi müziğe ne kadar önem verdiğini ve ne kadar iyi bir müzisyen olduğunu kanıtladı.
Telefonla değil, gözle izle!
Konser öncesinde seyirciler, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir roadie tarafından (turne görevlisi diyebiliriz), konseri ‘telefonlarıyla değil, gözleriyle izlemeleri’ konusunda nazikçe uyarıldılar: Zira bu bir ‘rock show’du ve hayatta her gün rastlayabileceğiniz bir şey değildi, konserin fotoğrafları zaten çekiliyordu ve Jack White’ın sitesinde yayınlanacaktı. Türkiyeli seyirci bu nazik uyarıya beklenmedik bir şekilde olumlu karşılık verdi ve tüm konser boyunca en fazla 3 - 4 telefon ekranı havalarda görüldü, konser seyircilerinin korkulu rüyası tablet ekranları ise neyse ki hiç piyasaya çıkmadı.
White’ın sesi için ‘zevk meselesi’ diyebiliriz, beğenip beğenmemek tamamen herkesin kendi seçimi. Ancak kendisinin müzisyenliğini, müziğe karşı yenilikçi bakış açısını ve gitaristliğini eleştirmek ancak cehalet sonucu yapılmış bir hata olabilir. Dün akşam tüm başarılı ve işine değer veren müzisyenlerin yaptığı gibi, stüdyo albümlerinde duyduğumuz müziği kat kat aşan bir performans sergiledi. Konser boyunca, ‘Dead Leaves on the Dirty Ground’, ‘Hotel Yorba’, ‘We’re Going to be Friends’ ve ‘Fell in Love With a Girl’ gibi The White Stripes hitleri ile bu yıl çıkardığı ve olay yaratan solo albümü ‘Lazaretto’dan ‘Three Women’, ‘Lazaretto’, ‘Temporary Ground’, ‘High Ball Stepper’, ‘Alone in My Home’ ve‘Would You Fight For My Love?’ parçaları arasında gidip gelen White, kapanışı 2000’lerin en etkili ‘stadyum marşları’ndan ‘Seven Nation Army’ ile yaptı. Tüm konser telefonunu sahneye tutarak duramadığı için elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen seyirci, ‘Seven Nation Army’ ile en sonunda zıplamaya başladı. Bu arada konserlerde seyircinin davranışlarını beğenmeyince bunu anında belli eden, bazen konseri yarıda kesen White’ın, Türkiye konserinde son derece arkadaş canlısı olduğunu ve seyirciyle az ama samimi bir diyalog kurduğunu da belirtelim.
Kaynağı bilinmeyen ürkütücü ses: Theremin
Konserde Jack White’ın yanı sıra seyirciyi en çok etkileyen isimler arasında, son zamanlarda duyup duyabileceğimiz en iyi bateristlerden Daru Jones, ‘Alone in My Home’ ve ‘Temporary Ground’ parçalarında White ile düet yapan kemancı Lillie Mae Rische ve bazı seyircilerin bir süre anlam veremediği, ürkütücü insansı seslerin kaynağı olan theremin’i çalan Fats Kaplan’dı. Çalan kişinin ellerinin pozisyonunu algılayan ve buna göre ses çıkaran iki metal antenden oluşan elektronik bir alet olan theremin, rock alanında uzun zamandır kullanılıyor olsa da, yakın zamanda bu kadar ağır ve ürkütücü bir şekilde kullanıldığının duyulmadığını da ekleyelim.