Geçmişle geleceği miksliyoruz
20 Kasım 2018 - 09:11İhsan Dindar - İstanbul
VeYasin daha önce başka projelerle karşımızdaydı. Bu sefer bir süredir Hey! Douglas ile gündemde. Bu proje ortaya nasıl çıktı? Diğer çalışmalarından farklılaşan bir iş gibi…
Doğrudur. Her müzisyen kendisini sahnede hayal eder. Eline bir gitar alır rock sahnesinde hayal eder veya mikrofon alır rap sahnesinde hayal eder. Ben yıllarca birçok müzik disipliniyle iç içe oldum. Ankara’da bir stüdyomuz vardı. Orada death metal kaydı da aldım, ilahi müzik de. Ankara’da bir dönem rap söyledim. Jinga isimli bir grubumuz vardı. Tolga (Böyük) de başka bir grupta sahne alıyordu. Bir gün gitar, bir gün piyano çalıyor, multi-enstrmentalist bir müzisyen. Devamında bir arkadaşlığımız da oldu. Stüdyoda boş zamanlarımızı iyi değerlendirdik. Her türlü müziğin reprodüksiyonunu yapmaya çalışıyorduk. Sesi nasıl işleyeceğimizi öğrendik. Sonrasında ben 2011 senesinde İstanbul’a yerleştim. Stüdyom tadilat aşamasındayken ne yapabilirim? Zamanımı nasıl değerlendirebilirim? diye düşünüyordum. Her zaman olduğu gibi içimden nasıl geliyorsa öyle yapmaya karar verdim. Kendimi spesifik olarak Türkçe 70’ler psychodelic rock müziklerin arasında buldum. Bunda belki İstanbul’un mimarisinin de etkisi vardı. Bir yere gittiğimde geçmişte ünlü bir ismin orada sahne aldığını öğreniyordum. Sonuçta Ankara’dayken her şeyi hayal ediyorsun. İstanbul’da da daha önce hayal ettiğin şeylerle kıyaslama yapıyorsun.
Peki bu dönemin müziklerine çocukluğunda da aşina mıydın? Yoksa zaman içersinde mi keşfettin?
Herkes gibi aşinaydım. O dönem aynı yaşta olduğumuz herkesle yaşadığımız kulak dolgunluğuydu. Sonradan onlarla karşılaşınca, onların ne anlama geldiğini öğrendim.
Türkiye’de 70’li yılların müziklerini karşı son dönemde büyük bir ilgi var. Yakın zamana kadar genellikle 80’ler partileri düzenlenirken artık 70’li yıllara dair partilere de rastlıyoruz. Burada sizin de bir payınızın olduğunu düşünüyor musunuz?
Öyle bir şey düşünmüyorum. Sadece şunu düşünüyorum, zaman hızla akıp giderken ister istemez köklere doğru bir dönüş oluyor. Şu an internet ortamı içerisinde aklına gelebilecek her şeyi yapabiliyorsun. Bir noktadan sonra da herkes tarihini merak etmeye başlıyor. Ne kadar ileri gidersen git dönüp dolaşacağın yer tarihin. Üstelik 70’lerin beslendiği şeyler çok daha eskiye dayanıyor. Sadece ekipmanlar değişti, mantık yine aynı. 80’lerde de bence yapılmaya çalışıldı ama olmadı. Kısaca şöyle söyleyebilirim, sadece enstrumanlar değişti, düşünceler aynı.
Şu an bu işi kendinde bir misyon olarak görüyor musun ya da bir süre sonra “bu da gelip geçici başka macera atılayım” der misin?
Biz zaten yerinde hiç durmayan müzisyenleriz. Arkadaşlarım adına da konuşabilirim. Mesela zamanında Moğollar grubu çok önemli bir ödül aldı. Benzeri bir ödülü bu sene Montreaux’de Islandman (Tolga Böyük’ün projesi) aldı. Bizi yerinde duramayan müzisyenler olarak tanımlıyorum. İleride neler yapacağımıza dair hiçbir fikrim yok.
Hey! Douglas’ı Spotify gibi dijital platformlarda görebilecek miyiz? Bir telif sıkıntısı mı var?
Telif sıkıntısı işin bir tarafı. Öbür yandan da biz çok şarkı üretmişiz. O şarkıları yayımlayamadan yenilerini yapmışız. Çok fazla Hey! Douglas reprodüksiyonu ve prodüksiyonu var. Bizde hiçbir zaman bir albüm çıkış tanıtımı vs ön planda olmadı. Aslında öyle bir strateji belirlemedik. Albüm olsun, klibi çekilsin gibi… Biz ürettiğimiz şeyi aslında neden yaptığımızı araştırdık. Searching for Sound için sizinle yaptığımız röportajda da bu konuya değinmiştik. Biz daha çok uğraştığımız şeyin temellerine inmeye gayret gösterdik ve bütün zamanımızı buna harcadık. Ama tabii ki dinleyiciye bir şekilde kolay ulaşım da sağlamak gerekiyor. Bir yandan çok mutlu olan, “iyi ki şarkılarımızı duyuruyorsunuz” diyenler oluyor. Nur Yoldaş’tan çok güzel mesajlar aldık. Selda Bağcan çok mutlu oldu.
Searchin for sound belgesel projeniz ilgiyle karşılandı. Az önce de belirttiğiniz gibi siz bu işin köküne inmeyi seven insanlarsınız. Benzeri bir belgesel çalışması yapmayı düşünüyor musunuz?
Tam olarak açıklayamasam da bu minvalde projelerimiz var. Kolay olmuyor bunları yapmak. Eğer bizi bir yerlerde görmüyorsanız, ne yaptığımızdan haberdar değilseniz emin olun ki bunlar üzerine çalışıyoruz. Üstüne koyup ilerleyen bunu yapamadığında rahatsız olan insanlarız. Devamlı çoğul konuşuyorum çünkü biz bir ekibiz. Mix Festival’de de sahneye çok güzel çıkıyoruz. Klarnet ve saksafonda Hasan Dağlar, gaydada Kolektif İstanbul’dan Richard Laniepce, Ekin Eti trombonda, Tolga Böyük bağlama ve gitarda, Eralp Güven perküsyon ve davulda yer alıyor.
Mix Festival performansınız hakkında bir şey söylemek ister misiniz son olarak…
Biz de geçmişle geleceği miksliyoruz. Mix Festivali’ne de uyduğunu düşünüyorum.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr